Advertisement

Ders kitaplarında “zamanın fiyatı” piyasada oluşan faiz oranı olarak tanımlanır. Size bugün 100 lira vermek yerine bir ay sonra ne kadar istersiniz diye sorsalar, piyasadaki geçerli faiz oranına bakıp karar verirsiniz. Eğer size önerilen ek para yüzde olarak aylık faiz oranının üzerindeyse, 100 lirayı bugün almak yerine bir ay sonra almayı tercih edebilirsiniz.
Bu örneği tüketim ve tasarruf kararı vermeye de uygulayabiliriz. Bugün mü tüketelim bir ay sonra mı diye bir karar verirken, piyasadaki reel faiz oranı genellikle kararımızın bir parçası olur. Reel faiz oranının pozitif olduğunu düşünüyorsanız, tüketmek istediğiniz malın fiyatının bir ay sonraki fiyat artışının yüzde olarak piyasadaki geçerli bir aylık faiz oranının altında olacağını bekliyorsunuz demektir. O halde, tüketimi bir ay kaydırmak kazançlı olabilir. Çünkü, bir ay sonra hem o malı alabilecek hem de elinizde ek para kalabilecek. Bu yönde bir karar aldığınızda, tüketiminizi bir ay erteleyerek bu ay tasarruflarınızı almayı düşündüğünüz malın fiyatı kadar artırmış olursunuz.

REEL FAİZİN ÖNEMİ
Reel faiz tasarruf kararının en önemli parametrelerinden biri, ama tasarruf kararlarının tek bir parametresi değil. Gelir, tasarruf kararlarının bir diğer önemli parametresi. Gelir arttıkça, tasarruf eğilimi de artar.
Reel faiz ve tasarruf ilişkisini biraz daha karmaşık hale getirelim. Diyelim ki, tüketimini erteleyip ertelememeye karar verecek kişinin tüketmek istediği malın bir sonraki dönemdeki fiyat artışı beklentisi çok yüksek (nominal faiz oranının üzerinde). O halde o kişi için reel faiz negatiftir. Tüketimi ertelememek bugün daha az tasarruf yapmak anlamına gelir. Tüketim bugün ucuz, tasarruf ise o kişi için daha maliyetlidir.
Diyelim ki, bugün 100 lira almak yerine gelecek ay 110 lira vereceğimize söz verdiğimiz kişi bize güvenmiyor. Bir ayda yüzde 10 kazanmak cazip, ama paranın verilip verilmeyeceğinden şüphe var. O takdirde de, parayı alıp alamayacağının olasılığına bağlı olarak bugün 100 lira teklif edilen kişi bir ay sonra 110 lira almaktan feragat edip bugünkü 100 lirayı tercih edebilir.
Tüketimi öne çekmenin de bir getirisi var. Bir malı bir ay daha fazla tüketmenin vereceği tatmin reel faiz yoluyla elde edilebilecek kazancın üzerinde olabilir.

ZAMANIN MALİYETİ YÜKSEK
Örnekler piyasadaki (reel) faiz oranı ile ekonomik birimlerin düşündükleri “zamanın fiyatı” arasında fark olabileceğini gösteriyor. Zamanın fiyatı yükseldiğinde, tüketimi ertelemek (tasarruf yapmak) için yeterli olabilecek reel faiz oranının düzeyi de yükseliyor. Türkiye’nin tasarruf eksiğine bu gözle bakmakta yarar var. Uzun süren yüksek enflasyon bugün çok daha düşük düzeylerde. Ama, ekonomik birimlerin kafasında geçmiş deneyimler zaman maliyetini hâlâ yüksek tutabiliyor. Enflasyon düştüğü halde hanehalkı tasarruflarının (banka mevduatları) ortalama vadesi hâlâ üç aya gelebilmiş değil.
Gelir elbette önemli. Türkiye’de kişi başına gelir 2000 dolarken gelirin yüzdesi olarak tasarruflar daha yüksekti. Şimdi, kişi başına gelir 10 bin doların üzerinde, gelirin yüzdesi olarak tasarruflar çok daha düşük. Bunun bir nedeni de ekonomik birimlerin kafasındaki “zaman maliyeti” ile piyasadaki faiz oranı arasındaki farkın bugün daha büyük hale gelmesi. Büyümeyi hızlandırmak adına tasarrufların düşüklüğüne razı olmak durumunda kalabiliyoruz.