Advertisement

Yılın ilk üç ayına göre ikinci üç ayda ekonomik büyümenin yavaşladığı tüm verilerden anlaşılıyor. İlk üç aya yönelik milli gelir hesaplarının aşağı yönde güncellenmesi dahi söz konusu olabilir. Büyümedeki yavaşlamanın temmuz ayında da devam ettiği anlaşılıyor.

Jeopolitik gelişmelerin etkisiyle ihracat artışında bir yavaşlama söz konusuydu. Yavaşlama temmuz ayında biraz daha derinleşti. Sorunlu ülkelere azalan ihracat bir ölçüde OECD ülkelerine olan ihracat artışıyla kapatılıyordu. Avrupa ekonomilerinde büyümeye yönelik olumsuz haberler ihracat performansı üzerinde ciddi bir risk yaratıyor.

İÇ TALEP ZAYIFLIYOR
Dış ticaret açığı azalıyor. Azalışın önemli bir bölümü geçen yıl patlayan altın ithalatının bu yıl biraz daha normal bir seyir izlemesinden kaynaklanıyor. Ekonomik büyümedeki yavaşlama da altın dışı ithalatın durağan bir hale gelmesine neden oldu. Geçen yılın ilk yedi ayında 60.6 milyar dolar olan dış ticaret açığı bu yılın aynı döneminde 46.1 milyar dolara geriledi. Dış ticaret açığındaki gerileme özellikle temmuz ayında derinleşmiş görünüyor.

Yılın ilk üç ayındaki milli gelir hesaplarına göre tahminlerin ötesinde artan özel sektör talebi ikinci üç ayda yavaşlama eğilimine girmişti. Dış ticaret verilerine bakarsak, iç talepteki zayıflığın temmuz ayında da devam ettiğini görüyoruz. Tüketim malları ithalatı ilk üç ayda yüzde 2.9 gerilemişti. Gerileme ikinci üç ayda yüzde 4.5 olurken, temmuz ayında yüzde 12 oldu. Yatırım malları ithalatında da benzer bir gelişme söz konusu. İlk üç ayda yüzde 0.6 gerileyen yatırım malları ithalatı ikinci üç ayda yüzde 1.8 azalmıştı. Yatırım malları ithalatı temmuz ayında yüzde 12 düştü.

Milli gelir hesaplarına göre, iç talepteki göreli zayıflığı yılın ilk üç ayında net dış talepteki artış telafi etmişti. Sonuçta, ilk üç ayda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4.4 gibi bir ekonomik büyüme söz konusu olmuştu. İkinci üç ayda iç talep daha da zayıfladı. Büyük bir olasılıkla net dış talebin ekonomik büyüme üzerindeki olumlu etkisi de azaldı. Temmuz verileri iç talepteki zayıflığın artarak devam ettiğini, net dış talebin ise o denli güçlü olmadığını gösteriyor. Dolayısıyla, ekonomik büyüme kararlı bir düşüş eğilimindeymiş gibi görünüyor.

ENFLASYONA ODAKLANMALIYIZ
Düşük büyüme ve yüksek enflasyon dönemi içindeyiz. Gelişmiş ülke ekonomilerine yönelik belirsizlikler ve jeopolitik riskler de göz önüne alındığında, bu denge Türkiye ekonomisinin görünümünü oldukça bozan bir tablo yaratıyor. Yanlış yapma ya da ekonomide ek riskler yaratma gibi bir lüksümüz yok. Bu tabloda kısa dönemde düzeltebileceğimiz tek parametre enflasyon. Enflasyonun hızla düşmesine çalışmalıyız. Bu yöndeki çaba ekonomik büyüme üzerinde ek bir kısıt yaratabilir. Bunu kabullenmeliyiz.

Döviz kuru gelişmeleri enflasyon üzerindeki etkileri açısından önemli bir parametre. Kur gelişmelerinin enflasyon görünümünü bozmasına izin verilmemeli. Geciktirilen kamu fiyat ayarlamaları da daha fazla geciktirilmemeli. Aksi takdirde, önümüzdeki yıl kendimizi daha yüksek enflasyonla yaşamaya mahkûm etmiş oluruz.

Yazılarıma bir süre daha ara veriyorum.