Advertisement

Türkiye'de enflasyon yüzde 9'u aştı. Enflasyonun önümüzdeki dönemde çift hanelerde kalıcı olma olasılığı küçümsenecek bir olasılık olmaktan çıktı. Ekonomik büyüme yıllık yüzde 2-4 bandında sıkışmış görünüyor. Bu bant tarihi ortalamaların altında, ek işsizlik yaratmayacak büyüme oranının daha da altında. Doğal olarak işsizlik artış eğiliminde.

Cari işlemler açığı bu yıl düşüyor. Düşüşün önemli bir bölümü altın ithalatının makul düzeylere inmesinden kaynaklanıyor. Bu gelişme bir kereye mahsus bir olgu. Gelecek yıl ekonomi yüzde 2-3 dahi büyüse, cari işlemler açığının arttığını göreceğiz. Yüzde 2-4 bandındaki bir ekonomik büyüme düzeyi artık yüzde 7’nin altında olmayan bir cari işlemler açığı/milli gelir oranına tekabül ediyor.

LİKİDİTE DARALIYOR

İç ekonomik konjonktür tatsız bir evreye girerken, dış ekonomik konjonktür de iç açıcı sayılmaz. Amerikan Merkez Bankası (FED) bu yıl parasal genişlemeye son verirken, büyük bir olasılıkla gelecek yılın ilk yarısında parasal sıkılaştırmaya başlayacak. Buna karşılık, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Japonya parasal genişlemeye artarak devam edebilir. Bir yanda parasal sıkılaştırma, diğer yanda parasal gevşeme küresel likiditenin bol olmaya devam edeceği izlenimini veriyor. Bu izlenim çok doğru değil. Japonya ve ECB’nin parasal genişlemesi küresel likiditeye bugüne kadar bir katkı yapamadı. Ama, FED’in her hareketi küresel likiditenin belirleyicisi oldu. Bundan sonra da öyle olmaya devam edecek gibi görünüyor.

Önümüzdeki dönemde küresel likidite hem bol olmayacak hem de likiditenin maliyeti yükselecek. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün verilerine göre, bu yılın mayıs-temmuz döneminde gelişmekte olan ekonomilerin bono ve hisse senedi piyasalarına ayda ortalama 38 milyar dolar yabancı yatırım gelmişti. Bu miktar ağustos ayında 9 milyar dolara indi. Artık yabancı yatırımcı daha yüksek beklenen getirisi var diye gözü kapalı gelişmekte olan piyasalara gitmiyor. Gelişmekte olan piyasalarda döviz kurlarından dayak yenebileceği kaygısıyla (bu kaygı Türkiye’ye yönelik daha fazla) gelişmiş piyasalar yabancı yatırımcılar için daha çekici olmaya başladı.

TEHDİT DEĞİL, UYARI

ECB’nin politikaları nedeniyle değil, FED’in politikaları nedeniyle önümüzdeki dönemde dolar Euro karşısında değer kazanmaya devam edecek gibi görünüyor. Avrupa ekonomilerinin zorluklarını da hesaba kattığınızda, Euro bazında ihracat yapıp dolar bazında ithalat kontratları yapan Türkiye gibi bir ekonomi hem ticaret haddinin aleyhe dönmesi hem de ihracat performansının zayıflamasıyla karşı karşıya kalabilir. Giderek aynı büyüme oranı için daha fazla cari işlemler açığı vermek durumunda olan Türkiye ekonomisi için dış açıklar daha da büyük kırılganlık nedeni olabilir.

Resim buysa, gerekli önlemler alabilmek ve yapısal reformları gündeme getirip uygulamaya koymak için genel seçimleri bekleyecek kadar zamanımız yok gibi görünüyor. Kamuoyu ile paylaşılan 25 alandaki 1200 önlemin hemen hepsinin uygulamaya geçmesi için çalışılmalı. Bu aşamada önlemlerin ciddi olanlarından 200’ü uygulamaya geçse, sınıf atlarız. Bu önlemleri genel seçimlerden sonraya bırakmak genel seçimler sonrasında daha da kötü bir ekonomik tabloyla karşılaşma riskini artırır. Son dönemde kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye ekonomisine yönelik riskleri daha yüksek sesle dile getirmelerini, bir “tehdit” değil, bir “uyarı” olarak almalıyız.