Advertisement

Türkiye ekonomisi açısından Euro da, dolar da önemli paralar. 2010 yılı verilerine göre, ihracatımızın yüzde 48'i Euro üzerinden, yüzde 45'i dolar üzerinden gerçekleşiyor. İthalatımızın ise yüzde 34'ü Euro, yüzde 61'i dolar üzerinden yapılıyor. Yurtiçi yerleşiklere ait bankalardaki döviz mevduatlarının yüzde 50'si dolar, yüzde 39'u Euro mevduatlarından oluşuyor.

Kısacası, Euro ve dolarla Türk Lirası kadar haşır neşir bir toplumuz. Dolayısıyla, bu iki paranın yalnızca TL karşısındaki değeri değil, birbirleri arasındaki değeri (çapraz kur) de ekonomik birimler açısından önemli hale geliyor. Çapraz kurdaki zaman içindeki oynamalar TL cinsinden bu paraların değerindeki oynamalar kadar önemli oluyor.

İKİSİ DE KÖTÜ
Küresel krize kadar Euro dolara karşı değer kazanma eğilimindeydi. Euro piyasaya ilk çıktığında bir Euro 1.17 dolar civarında tespit edilmişti. Daha sonra düşmüş, bir Euro 0.8 dolara kadar gelmişti. Ardından Euro kararlı bir yükseliş sergiledi. Krizden hemen önce bir Euro 1.6 dolara kadar çıktı. Krizle beraber dolar her zamanki "emniyetli liman" işlevini gördü. Dolar/Euro paritesi krizin en derin döneminde Euro'nun ilk çıktığı değere çok yaklaştı.
Olağanüstü gelişmeler bir yana bırakılırsa, Euro mu dolara karşı değerlenecek, yoksa dolar mı Euro'ya karşı değerlenecek? Bu sorunun yanıtını vermek çok zor. Ama, gelişmelere bakıldığında, iki paranın da değer kaybetmesi gerektiği sonucuna varmak daha kolay.

Avrupa'nın "çok borçlu" ülkelerinin yarattığı sorunlar Euro'ya itibar kaybettirdi. Euro Bölgesi'nin dağılmadan devamı yönünde Avrupa Merkez Bankası'nın attığı adımlar bu izlenime destek verdi. Henüz Avrupa'da kalıcı bir çözüme ulaşılamamış olması Euro'nun değer kaybedeceği görüşünü güçlendiriyor. Buna karşılık, Amerika'da uygulamada olan "gevşek para politikası" doların da değerinin düşmesi gerektiğine işaret ediyor.

DEĞER YİTİRİYORLAR
İki paranın değerinin düşüp düşmediğini görebilmek için üçüncü bir ölçüt bulmak durumundayız. Bu alanda iki aday var: biri altın, diğeri SDR (IMF'nin hesap birimi olan ve dolar, Euro, İngiliz Sterlini, Japon Yeni'nden oluşan bir sepet). Altın aynı zamanda kendi içinde spekülatif alım satıma konu olabildiği için iyi bir gösterge olmayabilir. Ama, SDR dolar ve Euro'nun diğer önemli paralara göre değerini ölçme açısından daha anlamlı olabilir.

2000 yılının başında bir SDR 1.36 Euro, 1.38 dolardı. 2010 yılı sonunda bir SDR 1.16 Euro ve 1.54 dolar oldu. Yani, Euro çıktığından bu yana diğer önemli paralara karşı değer kazanırken, dolar değer kaybetmiş. Gelişmekte olan ülke paralarının da olduğu bir sepet yapılabilse, büyük bir olasılıkla böyle bir sepete göre Euro'nun değerlenmesi daha az olacak, doların değer kaybı daha sert olacaktı.

Bu paralar altın ile karşılaştırıldığında, ilginç bir resim ortaya çıkıyor. 2001 yılı başında bir ons altın 270 dolar ve 305 Euro idi. Bugünlerde bir ons altın 1,350 dolar ve 990 Euro civarında. Altına göre, iki para da ciddi bir biçimde değer yitirmiş durumda. Son on yılda gerçekleşen tüm bu fiyat değişmesini spekülatif ticarete bağlamak çok doğru olmaz.

Dünya ticaretinin yüzde 80'inin yapıldığı iki para da az ya da çok değer yitirme sürecinde. Bu süreç devam edecek gibi görünüyor. Dolar mı Euro'ya karşı değer kazanır yoksa Euro mu dolara karşı değer kazanır sorusunun yanıtını bilmiyoruz, ama ikisinin de diğer paralara ve kıymetli madenlere karşı değer yitirmeye devam edeceğini söylemek çok yanlış olmaz. Bu süreç aynı zamanda küresel düzeyde güç kaymasının da bir parçası.