Advertisement

Paris'te toplanan G-20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları anlaştıklarından çok anlaşamadıkları konuları daha iyi gördüler. Amerika'nın uzun süredir masada tutmak istediği konular masada kalmaya devam etti. Ama, bir sonuca ulaşılamadı.
IMF Başkanı'nın dediği gibi, küresel krizin ortasında yaşanan işbirliği ruhu kayboldu, ülkelerin kendi çıkarları daha öne çıkmaya başladı. Doğal olarak, üzerinde anlaşılamayan konuların sayısı anlaşmaya varılanlara göre çok arttı.
Ekonomik görünüm ve sorunlar G-20 içinde çok farklı. Farklılıklar gün geçtikçe daha fazla açığa çıkıyor. Farklılaşma G-20 toplantılarının havasını da değiştiriyor.

FARKLILAŞMA
Kuzey Amerika enflasyonu önemsemiyor.
İstihdamı artırmak için ihracatı artırma peşindeler. Müşterileri de çoğunlukla geride kalan on sekiz ülke. Kurlar yoluyla avantaj sağlama peşindeler.
Avrupa kendi krizini yaşıyor. Amerika'nın mal satabilmesi için genişleyici ekonomi politikaları uygulayabilme lüksleri yok. Aksine, kamu borçluluğunu ve bütçe açıklarını daraltmanın yollarını arıyorlar. Almanya hariç, büyüme Avrupa'da sorun. Ama, sorunu aşmanın tek yolu, genişleyici değil, daraltıcı ekonomi politikaları. Enflasyon konusunda Avrupa Amerika kıtası kadar rahat değil.
Gelişmekte olan piyasaların öncüsü Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerde ekonomik büyüme bir sorun değil. Aksine, ısınan ekonomilerin soğutulması gündemde. Enflasyonla mücadele kısa dönemde çok daha önemli. Kurlar yoluyla gelişmiş ülkelere avantaj vermeye pek niyetli görünmüyorlar.
Böyle bir resimden herkesi tatmin edebilecek geniş bir uzlaşmanın çıkabilmesi zaten olası değil. Amerika yine eski önerisini masaya koydu. Avrupa Birliği benzeri bazı makro ekonomik büyüklükler üzerinde kısıtlamaya gidilmesi tartışıldı. Elbette kabul görmedi. Bir hedef olarak kabul edilmemekle beraber, belli ülkelerde (G-20 artı beş) kamu borçluluğu, bütçe açıkları, özel kesim tasarruf oranı, özel kesimin borçluluğu ve cari işlemler dengesi büyüklüklerinin yakından takip edilmesi kararlaştırıldı. IMF bu konuda bir çalışma yapacak ve ülkelerdeki bu alandaki gelişmeleri izleyerek küresel ekonomik riskleri vurgulayacak.

ÇİN BAŞARILI
Sonuç: Herkes istediğini yapacak. IMF işin dedikodusunu yapacak. Daha sonra da, herkes birbirini eleştirmeye devam edecek. Çin Amerika'nın çok büyük dış ticaret açığı verdiğini söyleyecek. Amerika Çin'i kurları yönlendirerek haksız rekabete neden olduğu için eleştirecek. Avrupa Amerika'daki hâlâ düşük olan özel kesim tasarruflarına vurgu yapacak. Tüm dünya Avrupa'dan bütçe açıkları ve özel sektör borçluluğunun azaltılmasını talep edecek. Ama, hep birden küresel büyümenin ivmesinin kaybolmaması-na ve fiyat istikrarı içinde istihdamın artırılmasının önemine vurgu yapılacak.
Paris'teki toplantıda Çin'in itirazı üzerine izlenecek büyüklükler içinde "cari işlemler dengesi" lafı bile kullanılamadı. Ama, cari işlemler dengesi "dış ticaret dengesi ve yatırım gelirleri ile transferlerden oluşan dış denge" olarak tanımlandı. Döviz rezervleri düzeyinden hiç söz edilmedi. Daha esnek kur rejiminin önemi vurgulandı, ama Çin parasından söz edilmedi.
1970'li yılların başında Bretton Woods sistemi çöküp altın standardı terk edildiğinde, benzer konular tartışılıyordu. O dönemde G-7 toplantılarının asıl hedefi Japonya'nın daha esnek kur politikası uygulaması ve Yen'in değerlenmesine izin vermesiydi. O dönemdeki G-7 toplantılarıyla şimdiki G-20 toplantılarını karşılaştırdığımızda, Çin'in Japonya'ya göre baskılara dayanma açısından şimdilik çok daha başarılı olduğunu görüyoruz. Çin'in bu alandaki başarısı G-20'nin daha fazla patinaj yapması anlamına geliyor.