Advertisement

Ekonomi bilimi içinde “kalkınma ekonomisi” başlığı altında yapılan çalışmaların ilham kaynağı Hindistan’dı diyebiliriz. 1940’ların sonlarında İngiltere’den bağımsızlıklarını aldıktan sonra başta İngiliz iktisatçılar olmak üzere, Hindistan ve benzeri ülkelerdeki kalkınma sorunu iktisatçıların temel uğraşı alanları arasına girmişti.
Nasıl kalkınır diye düşünülen Hindistan bugün çok farklı bir konumda. Nüfusu 1.2 milyara ulaştı (2050 yılında dünyanın en kalabalık ülkesi olacak). Milli geliri cari kurdan 1.4 trilyon dolar. Alım gücü ile düzeltilmiş kişi başına milli geliri 3.400 dolar civarında. 2010 yılında Hindistan ekonomisi reel olarak yüzde 8’in üzerinde büyüdü.

FAKİR AMA HIZLI BÜYÜYOR
Belli başlı gelişmekte olan ülkeler sıralandığında, Hindistan Çin’in hemen arkasından geliyor. Hindistan hâlâ fakir bir ülke, ama hızla büyüyor. Önümüzdeki beş yılda Hindistan ekonomisinin yılda yüzde 9 reel büyümeyi yakalayabileceği hesaplanıyor (Çin’in hedefi yüzde 7). Nitelikli insan gücü açısından zengin bir ülke.
Kısa dönemli sorunları da var. Gıda fiyatlarındaki hızlı artış Hindistan’da ortalama tüketici fiyatları enflasyonunu yüzde 8’in üzerine taşımış. Bütçe açıklarını milli gelirlerinin yüzde 5’i civarında tutmaya çalışıyorlar. Cari işlemler açığı milli gelirlerinin yüzde 3’ünün altında. Ama, bu düzeyi dahi ekonomik büyümelerine bir tehdit olarak görüp cari işlemler açığının düşürülmesine yönelik önlem almaya çalışıyorlar.
Yapılan tahminlere göre, nüfusun yaş dağılımı en normal ülkelerin başında Hindistan geliyor. Çin nüfusu yaşlanıyor. 2050 yılına gelindiğinde, Çin nüfusunun yüzde 20’si 65 yaşın üzerinde olurken (bu oran Amerika’da yüzde 25 olacak), Hindistan’da bu oranın yüzde 10’un biraz üzerinde olacağı tahmin ediliyor. Dinamik bir ekonomi söz konusu. Her yıl milyonlarca insan yoksulluk sınırından uzaklaşıyor. Hindistan Merkez Bankası’na göre, gıda enflasyonunun bir nedeni de refah düzeyi artan nüfusun giderek daha fazla gıda tüketmesinden kaynaklanıyor.
Hindistan ekonomisinin en önemli sorunlarından biri 1948 yılında İngilizlerin giderayak uygulamaya koyduğu imalat sanayiindeki istihdam yasası. İmalat sanayiinde işçi çıkarmak yasak. Pakistan 20-30 yıl önce bu yasayı yürürlükten kaldırmış. Ama, Hindistan hâlâ yasayı yürürlükten kaldırmak için uygun bir fırsat arıyor. Büyümenin çok önemli bir bölümü bu yasanın kapsamadığı sektörlerden geliyor. Hedefleri imalat sanayiinin gelişmesi.

FIRSAT
Hindistan’ın ihracatı 200 milyar dolar civarında. İthalatı ise 300 milyarı aşıyor. Dünyanın 13. en büyük ithalatçısı, 22. en büyük ihracatçısı. Bu rakamlar önümüzdeki 5 yıl içinde çok daha hızlı büyüyecek gibi görünüyor. Ne kadar ihracata önem verirlerse versinler, gelirleri artan Hindistan ekonomisi büyük ölçüde tüketim yapan bir ekonomi haline gelecek.
Hindistan Türkiye için de çok önemli fırsatlar sunuyor. Yabancı sermayeye verilen teşvikler nedeniyle Hindistan’da yatırım yapan Türk şirketleri var. Ama, asıl fırsat Hindistan’a mal satmak gibi görünüyor.
İhracatı Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde öğrendik. O bölgedeki siyasi istikrarsızlıklar ihracatımızı OECD ülkelerine kaydırdı. Daha sonra yeniden siyasi istikrarsızlığın yoğun olduğu ülkelere bir kayış oldu. Hindistan gibi ülkeler siyasi olarak da, ekonomik olarak da çok daha istikrarlı bir konumdalar.
2010 yılında Hindistan’a olan ihracatımız yalnızca 600 milyon dolar. Bizim ihracatımızın yüzde yarımı, onların ithalatının binde 2’si. Lübnan’a Hindistan’dan daha fazla ihracat yapıyoruz. Hindistan’dan ithalatımız 3.5 milyar dolar civarında. İhracatımız kadar olmasa da, bu da çok düşük. Rakamlar Hindistan ekonomisinin Türkiye’ye sunduğu fırsatları açıkça gösteriyor.