Advertisement

Japonya’da yaşanan facianın küresel ekonomik dengeleri etkilememesi olanaksız. Son yapılan tahminlere göre Japon ekonomisindeki fiziki kayıp 300 milyar dolara yaklaşıyor. Bu tahmin dahi tutucu kalabilir. Fiziki kayıp Japonya milli gelirinin yüzde 10’una yaklaşabilir.
Japonya tasarruf oranı yüksek bir ülke. Kayıplarını çok çabuk yerine koyabilecek güçte. Tasarruf oranı yüksek olmasından da alacakları destekle Japonya önümüzdeki dönemde çok ciddi boyutta yatırımlarını artırmak zorunda. Dolayısıyla, Japonya’da tasarruf oranı daha da artabilir. Yatırım oranının artacağı kesin gibi. Geleneksel olarak cari işlemler fazlası veren Japon ekonomisinde cari işlemler fazlası önümüzdeki dönemde düşebilir. Tasarruf oranı artsa da, tasarruf dengesindeki fazla azalabilir.
Japonya, ihtiyacı olacağı kaynakları bulmakta zorlanmayacak. Hem iç tasarrufları artacak hem de geçmişte yaptığı tasarrufları kullanacak. Dış piyasalarda yaptığı mali yatırımların bir bölümü Japonya’ya geri dönecek. Bu eğilimin Japon Yeni’nin değerlenmesi yönünde yapacağı baskının hafifletilmesi önemli. G-7 ülkelerinin eşgüdüm içinde Japon Yeni’nin değer yitirmesi değil, istikrarlı olması yönündeki müdahaleleri çok yerinde görünüyor. Önümüzdeki dönemde bu çeşit müdahaleler devam edebilir.

KÜRESEL TASARRUF EĞİLİMİ
Geleneksel olarak cari işlemler fazlası veren Çin’de iç tasarruf oranında bir düşme gözleniyor. Bu eğilimin geçici olmaması durumunda, Çin’in de cari işlemler fazlasında bir azalma gözlenebilecek.
Birçok büyük gelişmekte olan ülkede, özellikle doğal kaynaklar açısından zengin olanlarda cari işlemler fazlası eriyor. Hatta, Brezilya ve Hindistan gibi bazıları cari işlemler açığı vermeye başladı. Bu ülkelerde de tasarruf oranlarında bir azalış söz konusu.
Bütün bu ülkelerin karşısında Amerikan ekonomisi var. Amerika’da özel kesimde tasarruf oranı küresel krizden sonra artmaya başladı. Ama, aynı zamanda kamu sektörü açıklarını artırdı. Dolayısıyla, toplamda Amerikan ekonomisinde tasarrufların arttığını iddia etmek çok kolay değil.
Avrupa’nın birçok ülkesi için de aynı yargı doğru. Avrupa’da da özel kesim tasarruflarını artırma eğiliminde. Ama, kamu kesimi açıkları özel kesimin artan tasarruflarını yutuyor. Geleneksel olarak tasarruf fazlası veren Almanya dahi sorunlu ülkeleri kurtarmaya yönelik oluşturulan fona yapmak durumunda olduğu katkılarla kamu açıklarını artırmak zorunda kalıyor.

YENİ FİYAT DENGESİ
Küresel kriz öncesi “dengesiz küresel büyüme” olduğu iddia edilirdi. Asya üretiyor, Amerika tüketiyordu. Asya’nın tasarruflarını Amerika harcıyordu. Küresel krizin bir nedeninin de bu dengesizlik olduğu iddia edildi. Dolayısıyla, küresel kriz sonrasında “dengeli küresel büyüme” olabilmesi için Asya’nın harcaması, Amerika’nın tasarruf etmesi gerektiği vurgulandı.
Bazısı isteyerek, bazısı istemeyerek Asya daha fazla harcamak, daha az tasarruf fazlası yaratmak durumunda görünüyor. Buna karşılık, Amerikan ekonomisinin ne yaptığı henüz o denli açık değil. Tüm dünyanın hep birlikte cari işlemler açığı vermesi de mümkün olmadığına göre, küresel ekonomideki fiyat dengesi ve göreli fiyatlar değişmek durumunda olabilecek.
Bunun anlamı küresel düzeyde artan enflasyon ve Amerikan dolarının göreli olarak değer kaybetmesi olabilir. O takdirde, Asya’nın daha fazla tüketmesi, Amerika’nın daha az tüketmesiyle “dengeli küresel büyüme” gerçekleşebilir. Ama, dengeli büyüme kavramı içinde gerçekleşen küresel ekonomik büyüme küresel kriz öncesinin oldukça altında kalabilir.