Advertisement

Merkez bankacılığı ekonomide para basma işlevini özel kesimin elinden alıp devlet otoritesi altında tek ele bağlama amacıyla ortaya çıkmıştır. Dünyanın belli başlı merkez bankaları hep bir "para krizi" sonucunda doğmuştur. Amerika'da Federal Reserve'ün kurulmasıyla para krizi önlenmiştir. İngiltere'de "Bank of England" sarrafların altın karşılığında para yerine geçebilen sertifika çıkarmasını engellemek için kurulmuştur. Dünyadaki ilk merkez bankası olarak kabul edilen İsveç Merkez Bankası bir bankacılık krizinin sonucunda doğmuştur.
Merkez bankacılığının doğuşu itibarı olmayan bir sistemi itibarlı hale sokma girişimidir. O nedenle, merkez bankaları öneri ve uygulamalarında itibarı ön planda tutarlar. Kendilerine inanılmasını ve güvenilmesini beklerler. Beceremeyecekleri işlere girişmeye soğuk bakarlar, söz verdiklerini yapmaya gayret gösterirler. Merkez bankalarının günlük siyasetten bağımsızlaştırılması bu özelliklerini güçlendirmeye yöneliktir.

HEDEFİN İTİBARI
Parayı basan kuruluşlar olarak merkez bankaları her zaman enflasyona karşı duyarlı olmuşlardır. Açıkça ifade etmedikleri dönemlerde dahi, fiyat istikrarı merkez bankalarının daima en önemli hedefi olmuştur. Bu hedefe odaklandıklarını ispat edebilmek için de fiyat istikrarının öncü göstergesi olabilecek bazı parasal büyüklükleri kontrol etmeye çalışmışlardır. Bu yolla itibarlarını korumayı hedeflemişleridir.
Almanya Birinci Dünya Savaşı sonrasında fiyat istikrarını beceremediğinden merkez bankası olan Bundesbank'ı lav etmiş, yenisini, yepyeni bir anlayışla kurmuştur. Uygulamalarıyla yeni Bundesbank itibarlı bir kurum haline gelmiştir. Türkiye'de de fiyat istikrarı konusunda hiçbir itibarı olmayan Merkez Bankası gerekli itibarı yakalayabilmek için yasasında radikal değişikliklere gitmek zorunda kalmıştır.
1980'li yılların ikinci yarısında ve 1990'lı yıllarda merkez bankalarının ana hedefinin fiyat istikrarını korumak olduğu daha açık ifade edilmeye başlandı. Büyük ölçüde itibar sorununu da geride bıraktıklarından başta Bundesbank olmak üzere birçok Avrupa merkez bankası enflasyonu doğrudan hedef olarak seçti. İngiltere de bunlardan biriydi.

MERKEZ BANKACILIĞI KRİZDE
Küresel krizde enflasyon riskinin arttığı ilk ülkelerden biri İngiltere oldu. İngiliz Merkez Bankası'nın enflasyon hedefi yıllık yüzde 2 olduğu halde, ekonomik büyümeyi canlandırabilmek için kriz döneminde uygulanan gevşek para politikası enflasyon yüzde 2'nin üzerine çıktığı halde devam ettirildi. Merkez bankasının politikası ekonomik büyümeye fazla bir katkı yapmadı, ama İngiltere'de enflasyon geçen ay itibarıyla yıllık yüzde 4.5 oldu.
Önceleri yükselen enflasyon geçici diye nitelenen gıda ve enerji fiyatlarındaki artışa bağlandı. O da doğru çıkmadı. Gıda ve enerji fiyatlarını dışarıda bırakan tüketici fiyatları endeksindeki artış da geçen ay itibarıyla yıllık yüzde 3.7'ye geldi. İngiliz Merkez Bankası enflasyonun daha da yükseleceğini tahmin ettiği halde, bir önlem almayı henüz düşünmüyor. Son 17 aydır İngiltere'de yıllık enflasyon hedeflenenin üzerinde ve artmaya devam ediyor. Pratik açıdan, İngiltere artık enflasyon hedeflemesi politikası uygulamıyor.
Enflasyon hedeflemesi politikasını uygulayıp uygulamamak İngiltere'nin kendi bileceği bir iş. Konunun bizi ilgilendiren tarafı onlardan kopya ettiğimiz enflasyon hedeflemesi politikasının küresel düzeyde itibar kaybetmesi. Fiyat istikrarının ana hedef olması pratikte giderek merkez bankalarının önceliği olmaktan çıkıyor. Merkez bankacılığı, daha önceleri de yaşanıp maliyetli bir biçimde içinden çıkılan bir krize doğru ilerliyor.