Advertisement

Küresel krizin derinleşmesinin arifesinde Türkiye ekonomisinde önlenemeyen dış açıkları konuşuyorduk. 2008 yılının ağustos ayında yıllık dış ticaret açığı 76.1 milyar dolara gelmişti. Cari işlemler açığı aynı tarihte yıllık 49.2 milyar dolar olmuştu. Bunlar o dönem için tarihi rekorlardı.
Küresel kriz sonrası kırılacak rekorun ne olduğunu bilemiyoruz, çünkü dış açıklar artmaya devam ediyor. Nisan ayı itibarıyla yıllık dış ticaret açığı 87.1 milyar dolara geldi. Mart ayı itibarıyla yıllık cari işlemler açığı 60.5 oldu. Nisan ayı itibarıyla bu rakam büyük bir olasılıkla 64 milyar dolara dayandı.
Küresel krizin derinleşmesiyle Türkiye ekonomisinde küçümsenmeyecek bir düzeltme yaşandı. Yıllık bazda dış ticaret açığı 36.5 milyar dolara kadar, cari işlemler açığı 12.7 milyar dolara kadar gerilemişti.

DIŞ AÇIKLAR ARTTI
Küresel krizin derinleşmesinden önce dış açıklarda yaşanan rekorlar yıllık milli gelirin sabit fiyatlarla yıllık 103.7 milyar lira, cari fiyatlarla 775 milyar dolar civarında olduğu bir dönemde kırıldı. Bu yılın ilk üç ayı itibarıyla, büyük bir olasılıkla sabit fiyatlarla yıllık milli gelir 105.5 milyar lira, cari fiyatlarla 750 milyar dolar civarında oldu. Yani, bu yılın ilk üç ayı itibarıyla yıllık milli gelirde dolar olarak küresel kriz öncesinin gerisindeyiz, sabit fiyatlarla ise yüzde 1.7 kadar ilerdeyiz.
Milli gelirin geldiği nokta ile karşılaştırıldığında, küresel kriz öncesine göre dış açıklarımız şimdi çok daha fazla. Dış ticaret açığı kriz öncesine göre şimdi 12 milyar dolar daha yüksek (yüzde 14.4), cari işlemler açığımız ise kriz öncesine göre 1 5 milyar dolar (yüzde 30) daha fazla. Ekonominin büyüklüğü ile karşılaştırıldığında, küresel kriz öncesine göre, şimdi daha yüksek dış açıklar vererek yaklaşık aynı düzeyde bir milli geliri üretebiliyoruz. Küresel kriz öncesi cari işlemler açığının milli gelire oranı yüzde 6.4 civarındayken, bu yılın ilk üç ayı itibarıyla bu oran büyük bir olasılıkla yüzde 8 oldu.
Küresel kriz öncesinde yıllık ithalatımız 212 milyar dolara dayanmıştı. Nisan ayı itibarıyla yıllık ithalatımız 209 milyar dolara geldi. Kriz öncesi rekordan yalnızca 3 milyar dolar uzaktayız. Buna karşılık, kriz öncesinde yıllık ihracatımız 136 milyar dolara gelmişken, nisan ayı itibarıyla 122 milyar dolar oldu. Kısacası, ithalat eski düzeylere geldi, ama ihracatta benzer bir performansı gösteremedik.

HIZLI BÜYÜYÜNCE
Küresel kriz öncesine göre ihracattaki performans düşüklüğünü döviz kurlarına bağlamak yanlış olur. Kriz öncesi rekorların kırıldığı dönemde dolar ve Euro'dan oluşan sepet kurun yıllık ortalaması 1.51 civarındaydı. Bu yılın ilk üç ayı itibarıyla kur sepetinin yıllık ortalaması 1.76 oldu. Yani, nominal olarak son bir yıldır Türk Lirası kriz öncesine göre yüzde 17 daha değersiz oldu.
Belli bir milli geliri desteklemek için ithalat gereksinimi yaklaşık aynı kalırken, ihracat, Türk Lirası'nın küçümsenmeyecek düzeyde değer kaybetmesine rağmen, eski düzeylerine gelemedi. Çünkü, ihracat pazarlarımızdaki talep, Türkiye ekonomisindeki toparlanmanın hızında toparlanmadı. Bir anlamda, şimdi daha yüksek dış açıklar vererek ihracat yaptığımız ülkelerden daha hızlı büyümemizin bedelini ödüyoruz!