Advertisement

Kamuya olan borçların yeniden yapılandırılması ekonomik istikrar üzerindeki riskleri kontrol edebilmeye yönelik bir fırsat sunuyor. Yeniden yapılandırmayla devlet geçmişte elde etmesi gereken gelirleri önümüzdeki dönemde tahsil edecek. Tahsilat geçmişte yapılamadığından, geçmişte oluşan gelir-gider açığı borçlanma ile finanse edilmişti. Şimdi, tahsilat yapıldıkça, geçmişte alınan borçların o kadarlık kısmının geri ödenmesi gerekiyor.
Kısacası, kamuya olan borçların yeniden yapılandırılmasından elde edilen gelirler, cari harcamaların finansmanında değil de, borçların geri ödenmesinde kullanılırsa, bunun makro ekonomik etkisi bir defalık vergi artışı şeklinde olur. Kamu kesiminin tasarrufları ya da diğer açıdan özel kesimin zorunlu tasarrufları artmış olur. Ekonomideki tasarruf açığı azalır. Dolayısıyla, borç yeniden yapılandırma cari işlemler açığının önlenemeyen yükselişine bir fren işlevi görebilir.

ANALİTİK BÜTÇE PERFORMANSI
Borçların yeniden yapılandırılması birçok kamu kuruluşunu ilgilendiriyor. Bunlardan en önemlilerinden ikisi vergi ve sosyal güvenlik sistemine olan prim borçları.
Vergi borçlarının ödenmesi doğal olarak vergi gelirlerini bir kereye mahsus artıracak. Sosyal güvenlik sitemine olan prim borçlarının ödenmesi ise bir kereye mahsus olmak üzere sosyal güvenlik kurumlarının Hazine'den yardım alma ihtiyaçlarını azaltacak. Dolayısıyla, borçların geri ödemeleri gerçekleştikçe, Hazine'ye gelen vergi gelirleri artarken, sosyal güvenlik kurumlarına verilen yardımlar azalacak.
Bu iki kalemin toplamı Hazine'nin net tasarrufu olmuş olacak. Makro ekonomik istikrara yönelik olarak bu paraların yeni harcamalara değil, devlet borçlarının azaltılmasında kullanılması gerekiyor.
Analitik olarak bütçe gelişmeleri bu kalemler hariç tutularak irdelenmeli. Örneğin, mayıs ayı sonuna kadar yeniden yapılandırma kapsamında devletin elde ettiği vergi gelirleri, mülkiyet gelirleri ile faiz, pay ve ceza gelirleri toplamı 2.5 milyar lirayı geçti. O halde, ocak-mayıs döneminde 233 milyon lira olarak açıklanan bütçe açığı aslında 2 milyar 750 milyon lira civarında gerçekleşti. 2010 yılının ilk beş ayındaki gerçek bütçe performansı bu.

BİR FIRSAT YAKALANDI
Aynı bakış açısını tahminlerin üzerinde artan vergi gelirleri için de kabullenmeliyiz. Bütçe yapılırken, ekonomik büyümenin bu denli hızlı olacağı tahmin edilmiyordu. İthalatın bu düzeylere geleceği düşünülmüyordu. Dolayısıyla, tahmin edilen KDV, ÖTV ve dış ticaretten alınan vergiler daha düşüktü.
Tahminleri aşan gelirler de bir kenara koyulmalı ve gerçek bütçe performansı analitik olarak bu şekilde değerlendirilmeli. Artan vergi gelirleri ile borçların yeniden yapılandırılmasından elde edilen ek gelirler yeni harcamalara kaynak teşkil etmemeli. Ancak bu şekilde, kamu tasarruflarının artırılması yoluyla cari işlemler açığının kontrolüne katkı sağlanabilir. 2010 yılında bu yaklaşımı tam olarak benimseyemedik.
2010 yılında da vergi gelirleri tahminlerin oldukça üzerindeydi. Ama, ek gelirlerin bir bölümünü harcadık. Bütçe açığı tahminlerin altında çıktı diye böbürlendik. Ama, bütçe açığı daha da düşük olabilirdi.
Tahminlerin üzerinde ekonomik büyüme ve kamuya olan borçların yeniden yapılandırılması sonucunda elde edilecek ek gelirlerle çok önemli bir fırsat yakalanmış gibi görünüyor. Bu fırsatı doğru yönde kullanırsak, makro ekonomik dengeler açısından önümüzdeki yılları da rahatlatmış olacağız.