Oynama alanı kısıldıkça, politika yapıcılarının gözlenen ekonomik dengelerin geçici olduğu yolundaki görüşleri ağırlık kazanmaya başlıyor. Gözlenen dengelerin geçici olduğu konusunda ekonomik birimler ikna edilirse, politika yapıcılarının da gözlenen dengeleri değiştirmeye yönelik bir girişimde bulunmaları gerekmiyor. Gözlenen ekonomik dengelerin geçici olduğu yargısı bugünlerde merkez bankalarında çok yaygın. Çünkü, merkez bankaları artan enflasyona karşı bir girişimde bulunsalar, işsizliğin azaltılmasına ve ekonomik büyümeyi sürdürmeye karşı bir tavır almış olacaklar. İşsizliği azaltmayı ve ekonomik büyümeyi sürdürmeyi hedef alsalar, enflasyon beklentilerini daha da yönetilemez hale sokacaklar.
HERKES PASİF
Dünya ekonomilerini yakından izleyen tüm gözlemciler küresel riskleri şöyle sıralıyorlar: Amerika’da ekonomik büyümenin teklemesi, Euro Bölgesi’ndeki “borç sorunu“ ve Ortadoğu’daki politik istikrarsızlık. Bu listeye gelişmekte olan ülkelerdeki enflasyon baskılarını da ekleyebiliriz. Küresel dengeleri etkileyebilecek bu riskler merkez bankalarını da göreli olarak daha pasif hale sokuyor.
Örneğin, Amerikan Merkez Bankası (FED) üzerinde yeni bir parasal genişlemeye gitmesi gerektiği yönündeki baskılar artıyor. FED para basarsa, Amerikan ekonomisinin tekleme riskinin azalacağı, en azından erteleneceği düşünülüyor. Daha önce, enflasyon değil, deflasyon riskini öne çıkararak FED parasal genişlemeye gitme kararı almıştı. Şimdi böyle bir bahanesi yok. Amerika’da enflasyon yüzde 3.6’ya geldi.
Parasal genişleme için FED’in yeri kalmadı. FED kendini ortada bir yerde konumladı. Amerikan ekonomisinin son aylarda teklemesi de, enflasyonun artması da geçici olgulardır diyerek FED ne parasal genişlemeye ne de parasal sıkılaştırmaya gerek olmadığı izlenimi verdi. Avrupa da küresel riskler listesinde yer alıyor. Avrupa Merkez Bankası (ECB) da artan enflasyonun geçici olduğunu savunuyor. Ama, enflasyon beklentilerini de idare etmeye çalışıyor. Dolayısıyla, parasal sıkılaştırma için “gerekli olabilir, ama kaçınılmaz değil“ konumunu büyük ölçüde koruyor. Geçici diye sınıflandıramadığı tek gelişme “borç sorunu“ olan ülkelerin durumu. O konuda da, Euro’nun itibarı açısından “benden bir şey istemeyin, ama Euro kullanan bir ülkenin de iflası kabul edilemez“ görüşünde. Yani, ECB de pasif kalmayı tercih ediyor.
ENFLASYON ÇÖZÜM OLAMAZ
“Her şey geçici“ yaklaşımı, merkez bankalarını pasif bir konuma sürüklerken, enflasyon beklentilerinin idaresini de güçleştiriyor. O nedenle Amerika’da FED’in enflasyon hedeflemesine geçmesi bugünlerde daha sık tartışılmaya başlandı. Amaç, artan enflasyonu parasal sıkılaştırmaya gerek duyulmadan enflasyon beklentilerinin idaresi ile gerçekten geçici hale getirebilmek. Gerçekleşmesi çok zor bir proje.
Enflasyon hedefleniyor diye ekonomik birimler enflasyon beklentilerini hedef etrafında oluşturmuyorlar. Aksine, beklentilerin oluşmasında önemli olan merkez bankalarının enflasyon konusundaki kararlılığı oluyor. Hedefleme tek başına işe yaramıyor. Bir yanda küresel riskler, diğer yanda bu riskler karşında merkez bankalarının takındığı pasif tavır “enflasyona davet“ gibi bir görüntü veriyor. Küresel risklerin en azından ekonomik olanlarını küresel enflasyon ile aşabilir miyiz? Dünyada hiçbir ekonomi ekonomik sorunlarını enflasyon yoluyla çözememiştir, aksine enflasyon var olan sorunlarını daha da artırmıştır.