Advertisement

Küresel kriz sonrasında en çabuk ekonomik büyüme sürecine giren ülkelerden biriyiz. Büyüme sürecine giren ülkeler içinde de en hızlı büyüyenlerden biriyiz. Hızlı büyümenin getirdiği giderek yükselen cari işlemler açığı nedeniyle riskler söz konusuyken, bazı fırsatlar da var. Fırsatların değerlendirilebilmesi uluslararası piyasaların iyileşmesi ve bizim yapabileceklerimizle yakından ilgili.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımcıları ekonomik büyümenin olduğu yerlere giderler. Doğrudan yabancı sermaye ekonomik istikrarı sever. İç pazarın büyük olmasını tercih eder. Üretim maliyetinin düşük olmasını ister. Hukuksal altyapının sağlam olmasını arzular. Ama, bütün bunların üzerine, gittiği ülkede doğrudan yabancı sermaye ekonominin büyüme kapasitesinin yüksek olmasını gözler.

POTANSİYEL YÜKSEK
2001 Krizi sonrası sergilenen ekonomik performans Türkiye ekonomisinin büyüme potansiyelinin oldukça yüksek olduğunu gösterdi. Özellikle finans piyasaları alanında hukuksal altyapının sağlamlaştırılmasıyla, 2002-2008 yılları arasında finans piyasalarına çok ciddi miktarlarda doğrudan yabancı sermaye çekildi. O dönemde de ekonomik büyüme nedeniyle cari işlemler açığı artış eğilimindeydi. Ama, dönemin sonuna doğru cari işlemler açığının yaklaşık yarısı doğrudan yabancı sermaye girişleriyle finanse edilmeye başlanmıştı. Küresel kriz bu gidişi bozdu.
Küresel kriz sonrasında yaşanan büyüme süreci yeniden cari işlemler açığının artmasına neden oldu. Bu kez, açıkların çok büyük bir bölümü doğrudan yabancı sermaye girişleri ile değil, doğrudan borçlanmalar yoluyla finanse edilmeye başlandı. Kısacası, cari işlemler açığının finansman kalitesi bozuldu. Şu sıralarda, 60 milyar doları geçen yıllık cari işlemler açığının 30 milyar dolarını doğrudan yabancı sermaye yatırımları yoluyla finanse edebiliyor olsaydık, artan cari işlemler açığının ekonomik istikrar için ciddi bir risk oluşturduğundan bu denli söz etmeyecektik.
Geçen yılın tümünde reel olarak Türkiye ekonomisi yüzde 8'in üzerinde büyüdü. Bu yılın ilk üç ayında reel büyüme yüzde 11 oldu. Büyük bir olasılıkla, yılın ikinci üç ayında da büyüme çift haneli düzeylere çok yaklaşacak. Bütün bu veriler Türkiye ekonomisinin yüksek büyüme potansiyelinin devam ettiğine işaret ediyor. Kaçınılmaz olarak doğrudan yabancı sermaye yatırımcılarının dikkatini çekiyor. Ama, doğrudan yabancı sermaye yatırımcıları bu aşamada göreli olarak çekingen davranıyor. Sorun, uluslararası finans piyasalarının henüz normale dönmemiş olması ve Türkiye'deki cari işlemler açığının ekonomik istikrarı bir aşamada bozup bozmayacağı.

YARIN İÇİN BUGÜN FEDAKÂRLIK GEREKİYOR
Bir anlamda, tavuk-yumurta sorunu ile karşı karşıyayız. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları daha fazla gelse, cari işlemler açığı ekonomik istikrara tehdit olmaktan çıkacak (ya da daha az tehdit olacak). Bu haliyle, artan cari işlemler açığı ekonomik istikrara tehdit olarak algılanıp uluslararası finans piyasaları da topalladığı için doğrudan yabancı sermaye gelmekte çekingen davranıyor.
Ne kadar süreceğini bilemediğimiz bir ara dönem yaşanıyor. Bu ara dönemde Türkiye ekonomisi açısından makro ekonomik idare (macro management) çok önemli. Bu alanda şimdiye kadar başarılı bir sınav vermedik. Büyümeden fedakârlık edip cari işlemler açığını milli gelirin oranı olarak makul düzeylerde tutarak ekonomik istikrarın kalıcı olduğu izlenimini yaymak ara dönem sonrasında Türkiye ekonomisinin ekonomik istikrara tehdit olmadan büyüyebilmesini sağlayabilecek.
O dönemde de cari işlemler açığı artacak. Ama, açığın daha büyük bir bölümü doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile finanse edildiğinden bu denli göze batmayacak. Bugünkü tehdidi yarın ancak bu şekilde fırsata dönüştürebiliriz. Türkiye ekonomisinin büyüme potansiyelini kısa-orta dönemde ancak bu şekilde gerçeğe dönüştürebiliriz.