Advertisement

Yunanistan ekonomisini kurtarma stratejileri kredi derecelendirme kuruluşları ile Avrupa Birliği'ndeki (AB) karar alıcılar arasında bir savaşa dönüştü. Bu savaşın sonuçları çok dramatik olabilir.
Önce Almanya'nın önerisiyle, daha sonra Fransa'nın öncülüğünde Yunanistan'ın vadesi gelen borçlarının borç verenlerce gönüllülük esasına göre daha uzun vadeli tahvillerle değiştirilmesi gündeme geldi. Doğal olarak bu öneri Yunan bankalarınca hemen kabul edildi. Diğer Avrupa bankaları ise ne yapacaklarına bugünlerde karar verecekler.
Yunanistan'ın kredi notunu "çöp" değerine düşüren kredi derecelendirme kuruluşlarının bazıları bu stratejiyi "seçici iflas" olarak yorumlayacaklarını duyurdular. Piyasadaki üç derecelendirme kuruluşunun hepsi bu tavrı takınırsa, Yunanistan tahvillerinin Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından teminat olarak kullanılması bugünkü kurallar çerçevesinde mümkün olmayacak. Yani, Yunanistan resmen iflas etmiş olacak. Çünkü, ECB devrede olmadan Yunanistan ekonomisinin işlemesi söz konusu değil.

KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARMAK
AB'nin üzerinde çalıştığı çözüm kredi derecelendirme kuruluşlarınca kabul görmüyor. Herkes biliyor ki, Yunanistan ekonomisi iflas etmiş durumda. Ama, herkesin arzuladığı, resmen iflas etmiş gibi görünmeyecek bir formülle Yunanistan'ın borçlarının bir şekilde yeniden yapılandırılması. Bu yolla Yunanistan'ın ECB'den para kullanması sürebilecek ve borç dinamiği biraz düzelebilecek. Yunan tahvillerini şu anda ellerinde bulunduranların içine çekildiği hiçbir formül kredi derecelendirme kuruluşlarınca hoş karşılanmıyor. Sorun burada da bitmiyor.
AB'nin kurtarma paketinden yararlanan İrlanda ve Portekiz de kötü duruma düştü. İleride bu ülkeler için yeni kurtarma paketleri gerekli olduğunda, AB'nin bu ülkelerin tahvillerine yatırım yapmış olanlardan da aynı formüle uymalarını isteyebileceğinden korkuluyor. Zaman varken, bu ülke tahvillerinden çıkışlar başladı. Doğal olarak, Portekiz ve İrlanda'nın borçlanma faizleri artış eğilimine girdi.
Bulaşıcılık burada da bitmiyor. Sallantıda olup da henüz AB'nin kurtarmasına ihtiyaç duymayan İtalya ve İspanya'nın da borçlanma maliyetleri artış eğilimine girdi. Almanya'nın 10 vadeli tahvilinin getirisi yüzde 3 civarındayken, İtalya'nınki yüzde 5'i, İspanya'nınki yüzde 5.5'i geçti. Yunanistan için oluşturulmaya çalışılan formül kendilerine şüphe ile bakılan tüm ülkelerin borç dinamiklerini bozar hale geldi. "Özel kesimin elini taşın altına koyması gerektiğini" söyleyen yaklaşım şu sıralarda "kaş yaparken göz çıkarma" aşamasına doğru ilerliyor.

BORÇ DİNAMİĞİ DAHA DA BOZULUYOR
Temel sorun, borçların yeniden yapılandırılmasının tek başına sorunu çözmekten uzak olmasında. Citigroup'un yaptığı bir hesaplamaya göre, 2014 yılına kadar borç/milli gelir oranı Yunanistan'da yüzde 180'e, İrlanda'da yüzde 145'e, Portekiz'de yüzde 135'e ulaşacak. Yani, bugünkü düzeylerine göre, bu ülkelerin borçlarının milli gelire oranı üç yıl içinde 3040 puan artacak. Bu ülkelerin borç dinamikleri sürdürülebilir değil.
Borç dinamiğinin sürdürülebilir olması için bütçede faiz dışı fazla vermek gerekiyor. Halbuki, şimdi, daralan ekonomiyle beraber düşen vergi gelirleriyle, bu ülkeler hem vadesi gelen borçları için, hem de o borçların vadesi gelen faizleri için yeniden borçlanmak zorundalar. Bunların üzerine, piyasalardan biraz daha borçlanmak zorundalar. Bu halleriyle, AB'nin hesapladığı gibi, Portekiz'in 2013 yılında, Yunanistan'ın 2014 yılında (2012 idi, ertelendi) piyasalardan kendi kredileriyle borçlanabilmeleri neredeyse olanaksız görünüyor.
AB Yunanistan için çözüm ararken diğer ülkeleri de riske sokuyor.