Advertisement

Yunanistan, İrlanda, Portekiz derken, şimdi İtalya konuşulmaya başlandı. Bir ülkenin borçlarını çevirebilmesi riski üzerine konuşmalar başlayınca, durum daha iyiye değil, genellikle daha kötüye gitmeye başlıyor. İtalya için de, soru, krizin İtalya'ya sıçrayıp sıçramadığı değil, İtalya ve Avrupa Birliği'nin (AB) yeni durumla nasıl mücadele edeceği. Son dakikada sağlanan İtalya'daki siyasi uzlaşma durumu kurtarır mı?
İtalya "borç sorunu" içindeki diğer Euro ülkelerinden oldukça farklı, ilk önemli farklılık İtalya ekonomisinin oldukça büyük olması. İtalya milli gelir açısından Euro Bölgesi'nin yüzde 12'si. ikinci farklılık italya'nın dünyanın en büyük bono ihraççılarından biri olması. Bono ihracında İtalya dünyada ilk beşe giriyor.

SORUN AB'NİN YAKLAŞIMINDA

Yaklaşık 2 trilyon dolarlık bir ekonomi ve 2.5 trilyon dolarlık borç stoku ile İtalya'nın sorunlarıyla başa çıkmak diğer sorunlu ülkelerle başa çıkmak kadar kolay görünmüyor. İtalya henüz borçlanma piyasasından kopmuş değil, ama bir aşamada kopabilir.
İki açıdan İtalya borçlanmakta zorlanabilecek. İlk olarak borçlanma maliyetinin artması İtalya'nın eski borçlarının yerine borçlandıkça borçlarını çevirebilmesi daha zor hale gelecek. Son yapılan bono ihalesinde faiz bir ay öncesine göre 150 baz puan arttı. Bugünlerde on yıl vadeli İtalyan bonolarının faizi aynı vadedeki Alman bonolarının iki katı kadar.
ikinci sorun, AB'nin tüm "borç krizi" ülkelerinde çözüm için de özel kesimin de elini taşın altına koymasını istemesi. Aslında, İtalyan piyasasının karışmasının en önemli nedenlerinden biri (bardağı taşıran damla) AB'nin Yunanistan'ın borç sorunun çözümü için özel kesimden yardım istemesi. O nedenle topun ağzındaki ülkelerin kredi notları düşüyor. O nedenle özel kesim doğal olarak ileride ödün vermek zorunda kalacağı bir yatırım aracına girmekten çekiniyor. Yunanistan konusunda stratejiler tartışılırken, İtalya, İspanya ve Belçika'nın da bono faizleri tırmanışa geçiyor.
AB'nin bugüne kadar Euro Bölgesi'ndeki "borç krizi" konusunda gösterdiği performans çok kötü. Bugünkü haliyle, AB böyle bir krizi yönetmekte birçok açıdan aciz olduğunu gösterdi. AB'nin karar üretme mekanizmaları böyle bir krizi yönetmeye uygun değil. Böyle bir krizi yönetebilmek için AB'nin elindeki araçlar yetersiz. Her şeyden önce, AB'nin içinde bir grup ülke aynı parayı kullandığı halde, ülkeler birinin sorununun diğerinin de sorunu olduğunun farkında değilmiş gibi hareket ediyor. Sorunu içsel değil, dışsalmış gibi algıladıkları izlenimi veriyor. Bu durumda yatırımcıların sinirleri bozuluyor.

"PAKET" HAZIRLAMAK ÇÖZÜM OLMAKTAN ÇIKTI

Euro'nun altındaki buz tabakası giderek inceliyor. AB'nin Yunanistan Krizi konusunda gösterdiği kararsızlık buz tabakasını inceltiyordu, ama kırılma korkusu Euro için değil de, daha çok Yunanistan için geçerliydi. İrlanda'nın devreye girmesi çok bir fark yaratmadı. Ama, Portekiz'in potaya girmesi büyük ölçüde AB'nin ilk iki ülkede gösterdiği performansın sonucu oldu. Yunanistan ve İrlanda konularında daha kararlı bir AB yönetimi olsaydı, Portekiz yardıma ihtiyacı olmadan kurtulabilirdi. Krizin gerisinden koşup AB Euro'yu incelen buz üzerinde zıplatmayı tercih etti.
İtalya'daki son çalkantı, giderek incelen buz tabakasının, yalnızca İtalya ekonomisinin değil, Euro'nun da göçmesi olasılığını artırdığını gösterdi. Euro'nun bu haliyle devam edemeyebileceği olasılığını güçlendirdi. Bu olasılık arttıkça, Euro içindeki başka ülkelerin de "borç krizi" içine girmesi söz konusu olabilir. Birbirini besleyen bir süreç söz konusu. Bu süreci durdurmanın yolu "yardım paketleri" hazırlamanın çok ötesine geçiyor.