Önümüzde iki senaryo var.
Birincisi, Avrupa ve Amerikan ekonomilerindeki belirsizliğin devam etmesi ve sorunlara çare bulunmasının zaman alması. İkincisi, doğru ve zamanında kararlar alınarak Avrupa ve Amerikan ekonomilerinden kaynaklanan belirsizliklerin yok olması ve her şeyin 2008 yılı öncesine dönmesi.
Bu iki farklı senaryoya göre Merkez Bankası stratejisini belirlemiş.
Küresel ekonomik görünümün kolaylıkla iyileşmeyeceği, hatta kötüleşebileceği senaryosu altında dış finansman olanakları kısıtlı kalacak. Türkiye'nin ekonomik büyümesi uzun dönemli büyümenin altında kalabilecek. Dolayısıyla, bu senaryoda para politikası faizleri düşürülerek ekonomik yavaşlamanın önüne geçilebilecek. Yurtdışı fon akımlarını caydırmamak, hatta teşvik etmek için faiz koridoru (Merkez Bankası'nın borç verdiği faiz ile borç aldığı faiz arasındaki fark) daraltılabilecek. Ekonomik yavaşlama hızlı olduğu takdirde, munzam karşılıklar da düşürülebilecek.
Küresel ekonomik görünümde her şeyin sütliman olduğu senaryoda gelişmekte olan ülkelere fon akımları yeniden hızlanacak. TL yeniden değerlenme sürecine girebilecek. Ekonomik büyüme hızlanıp cari işlemler açığı daha da yüksek düzeylere gelebilecek. Bu senaryoda yurtdışından fon akımlarını kontrol etmeye yönelik para politikası faizleri düşürülebilecek. Faiz koridoru genişletilebilecek. Bu durumda, Merkez Bankası'nın borç alma faizi borç verme faizinden daha fazla düşürülecek demektir. Ekonomik büyümenin cari işlemler açığını artırdığı hıza göre, munzam karşılıklar artırılabilecek.
ARAÇ-HEDEF TAYİNİ SİMETRİK DEĞİL
Önümüze konan olası iki senaryonun ima ettiği politika tepkisinin tek bir ortak noktası var: para politika faizinin düşmesi. Para politikası faizi ekonomik görünümün kötü olduğu ortamda ekonomiyi canlandırmak için kullanılacak. Ekonomik görünümün iyi olduğu durumda ise yurtdışından gelen fon akımlarını dizginlemek için kullanılacak. Dolayısıyla, ne olursa olsun, para politikası faizi düşecek. Çünkü, bu araç-hedef tayini yapısına göre, para politikası faizinin ekonomik gerilemeyi önleme kabiliyeti var, ama ekonomik büyümeyi dizginleme kabiliyeti zayıf ya da yok.
Para politikası faizinin düşmesi kredi faizlerinin ya da Hazine bonosu faizlerinin mutlaka düşeceği anlamına gelmiyor. Para politikası faizi Merkez Bankası'nın bankacılık sistemine borç verdiği paranın faizidir. Merkez Bankası bu stratejisiyle bankalara her halükârda daha ucuz para vereceğini söylüyor, o kadar.
Bu yaklaşımın teknik açıdan ilginç olan tarafı para politikası faizinin farklı durumlarda farklı hedefler için kullanılması. Ekonomik büyüme düştüğünde para politikası faizinin düşürülmesiyle ekonomik büyümeye katkı yapılabileceği düşünülüyor. Ama, ekonomi hızlı büyüyüp cari işlemler açığı riski yarattığında aynı araç ekonomiyi soğutmak için kullanılmıyor. İşler iyi gittiğinde, para politikası faizi dış kaynak girişini dizginlemek için kullanılıyor, ama dış kaynak girişi kıt olduğunda, aynı araç dış kaynak girişini teşvik etmek için kullanılmıyor. Para politikası faizinin bu asimetrik etki gücü açıklanmaya muhtaç.
İZLEMEYE DEVAM
Merkez Bankası faiz politikasını iki yönde de kullanmaya muktedir ve istekli olduğunu beyan ediyor. Ama, ortaya konan araç-hedef tayini yapısı içinde para politikası faizinin artırılmasına gerek olabilecek bir senaryo yazabilmek olanaksız. O halde, söylenen şu: para politikası faizi bilinen haliyle bir para politikası aracı olmaktan çıkarılmıştır. Piyasalar izin verdiği sürece, para politikası faizi inmeye devam edecektir.
Piyasalar buna nereye kadar izin verir? Göreceğiz.