Türk Lirası ne zaman değer kazanmaya başlasa (kurlar düşse), şikâyetler artar. İhracatçılar sızlanmaya başlar. “Kendim için değil, ekonominin tümü için bir şeyler istiyorum“ yaklaşımıyla döviz kurlarının düşüklüğü (TL’nin değer kazanması) ithalatı kamçılayıp cari işlemler açığının artmasına neden olduğu iddia edilir. Böyle dönemlerde ihracatçılar döviz kurunun nerede olması gerektiği konusunda ahkam kesmeye başlarlar. Merkez Bankası’nın kasıtlı bir biçimde döviz kurlarını düşük tuttuğu (TL’nin değerli kılındığı) iddia edilir. Halbuki, TL’nin değerlendiği dönemlerin hepsi Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin arttığı dönemlerdir. Yani, Merkez Bankası o dönemlerde piyasadan net döviz alıcısıdır.
İDEAL KUR DÜZEYİ
Önce iteleyerek, şimdi ise küresel risk iştahındaki değişmelerin sonucu olarak döviz kurları yükseliyor, TL değer kaybediyor. Önceleri ihracatçılar sevinir gibi oluyorlar. Dolar kurunun 1.60, Euro kurunun 2.10 gibi olmasının ideal olduğu yönünde demeçler vermeye başlıyorlar. Doğal olarak, gelişmeler ihracatçılara bakarak döviz kurunu tespit etmiyor. Şimdi, dolar kuru 1.85’i, Euro kuru 2.50’yi geçti. Sızlanmalar başladı. “TL’nin değer kaybetmesinin ihracatçıya hiçbir yararı yoktur“ gibi demeçler verilmeye başlandı. Döviz kurlarının biraz artması ihracatçıların kâr/zarar hesaplarını olumlu etkiliyor. Sattıkları her bir dolarlık ya da her bir Euro’luk maldan daha fazla TL kazanıyorlar. Yurtiçindeki maliyetleri döviz kurunun arttığı hızda hemen artmadığından kârlılıkları artmış oluyor. Seviniyorlar. Döviz kurları artmaya devam ettiğinde, bu kez bilanço sorunu ile karşı karşıya kalıyorlar. Yükümlülüklerinin önemli bir bölümü döviz üzerinden olduğundan, döviz kurlarının artmasıyla borçlarının TL karşılığı büyüyor. Döviz kurlarının artış hızına bağlı olarak, kârlarındaki artış borçlarında oluşan kaybın gerisinde kalıyor. Bu kez ekonominin diğer döviz borçlu birimleriyle beraber yine ihracatçılarımız sızlanmaya başlıyorlar. İhracatçılarımız için ideal bir kur düzeyi var mı? Teknik açıdan yok. Ama, ihracatçıların sözcülüğünü yapan kişi ve kuruluşlara göre, gazetelerde çıkan demeçleri göz önüne alınırsa, zaman içinde değişebilen ideal bir kur düzeyi var. O kur düzeyinden aşağı ya da yukarı yönde uzaklaşınca, sızlanmalar artıyor. Kurlar aşağı gittiğinde kâr/zarar hesaplarını olumsuz etkiliyor, kurlar yukarı gittiğinde, bilançoları olumsuz etkileniyor. Galiba dalgalı kur rejiminden bıktık! Bir ölçüde Merkez Bankası da bıkmış görünüyor.
İSTENEN OLUYOR MU?
İhracatçılar ideal kur düzeyinin oluşması için Merkez Bankası’nı göreve davet ediyorlar. Merkez Bankası ihracatçıların arzuladığı yönde hareket etmeyince, para politikasını itham ediyorlar. Ekonominin zaman kaybettiğini iddia ediyorlar. Merkez Bankası’nın ihracatçıların arzuladığı yönde hareket ettiğinde, geçmişte yaşanan yüksek büyüme oranlarının gerçekleşmeyeceğini, enflasyonun tek haneli düzeylerde kalamayacağını, ucuza döviz borçlanamayacaklarını hesaba katmıyorlar. Sanıyorlar ki, döviz kurları ihracatçıların arzuladığı düzeyde olabilir ve ekonomideki her şey de aynı kalabilir. Yok öyle bir denge! Döviz kurları, bazen hızlı, bazen yavaş, ama yukarı yönde gitmeye devam ediyor. Büyük bir olasılıkla ihracatçılarımız “artık yeter“ demeye başlayacaklar. Bunca döviz rezervimiz varken, Merkez Bankası’nın döviz satışlarını artırmasını isteyecekler. Bu kez, ihracata dayanmayan mal üreten ekonomik birimler de ihracatçılarımıza katılacaklar. Çünkü, onların da döviz borcu oldukça yüksek. Döviz kurlarının önümüzdeki dönemde artmaya devam edip etmeyeceği küresel gelişmelerle yakından ilgili. Ama, döviz kurlarının artması için yurtiçindeki şartlar da uygun. Merkez Bankası bilançosunun yıllık yüzde 90’ın üzerinde arttığı bir ortamda dövize yönelmek için herkesin yeterince TL’si var. Zaten yıllardır bunu istemiyor muyduk?