Advertisement

Ağustos ayı ödemeler dengesi verileri iki önemli noktaya işaret ediyor. Birincisi, cari işlemler açığı aydan aya düşme eğiliminde, ama geçen yılın aynı dönemine göre azalan hızda artmaya devam ediyor. İkincisi, dış finansman giderek azalıyor, dış finansmandaki azalmayı döviz rezervlerinden yiyerek hâlâ yüksek olan cari işlemler açığını finanse ediyoruz.
Ağustos ayında cari işlemler açığı 4 milyar doların biraz altında gerçekleşti. Görünmeyen kalemlerden (dış ticaret dışı kalemler) elde edilen net gelirlerdeki küçümsenmeyecek artışa rağmen (yaklaşık 500 milyon dolar), geçen yılın aynı dönemine göre cari işlemler açığı bu yılın ağustos ayında da artmaya devam etti.

REZERV KULLANMAYA DEVAM
Dış kaynak girişi ağustos ayında neredeyse kesilmiş görünüyor. Net dış kaynak girişi yalnızca 820 milyon dolar olmuş. 2009 yılından bu yana aylık bazda en düşük dış kaynak girişi bu ağustos ayında gerçekleşmiş. Yılın ilk yedi ayında en önemli dış kaynak girişi kalemlerinden olan portföy yatırımları (1 9.4 milyar dolar) ağustos ayında net bazda 1.5 milyar dolar çıkışa işaret ediyor.
Ağustos ayında yaklaşık portföy yatırımlarından çıkış kadar özel kesimin net borçlanması gerçekleşmiş. Bir anlamda özel sektörün borçlandığı paralarla portföy yatırımlarından çıkışı finanse etmişiz. Geriye elimizde bir tek doğrudan yabancı yatırımlardan giren dövizler (860 milyon dolar) kalmış. Yaklaşık 4 milyar dolar olan cari işlemler açığının finansmanı için döviz rezervlerinden 3.5 milyar dolar yemişiz.
Dış finansman kesildiğinde, ekonomik faaliyetler aynı hızda fren yapamıyor. Doğal olarak, daha az dış finansman dönemine geçişte döviz kurlarında yaşanan baskı ile döviz rezervlerinin kullanılması gündeme gelebiliyor. Büyük bir olasılıkla önümüzdeki dönemde de dış kaynak baskısıyla cari işlemler açığında aylık bazda azalma, ama geçen yılın aynı dönemlerine göre ılımlı bir artış devam edecek. Bu arada döviz rezervlerini de bir süre kullanmak zorunda kalacağız.

DURGUNLUK KAPIDA
Ödemeler dengesi verileri ekonomik büyümenin yavaşlamakta olduğunu gösteriyor. Yavaşlama o denli sert değil. Sert olmamasının bir kaynağı da döviz rezervlerinin kullanılıyor olması. Dış kaynak girişi kısıtlı olduğu sürece, döviz rezervlerimizin kullanımındaki yoğunluk derecesi ekonomik büyümenin hangi sertlik ya da yumuşaklıkta düşeceğini belirleyecek.
Ağustos ayından bu yana da döviz rezervlerinin kullanıldığını görüyoruz. Dolayısıyla, dış kaynak girişlerinin kısıtlı olduğu bir dönemde ekonomik büyümedeki yavaşlamanın yumuşak gerçekleşmekte olduğu savı ileri sürülebilir. Bu arada dış kaynak gereksinimindeki artışın tedricen azalma eğilimine girmesini beklemeliyiz.
Ekonomik büyümede yön aşağı yönde. Dış kaynak girişi hızlanmadan döviz rezervlerini kullanarak büyümenin yönünü değiştiremeyiz. Değiştirmeye çalışırsak çok maliyetli olur. Dış şartlar değişmediği sürece, dış kaynak girişinin kıt olacağı varsayımıyla Türkiye ekonomisinin gelecek yılın ilk üç ayında bir durgunluğa girme olasılığı hiç de küçük değil.