1970’lerin başında başlayıp 1980’lerde ekonomi dünyasını kasıp kavuran “akılcı beklentiler“ (rational expectations) teorisi çoğu kişi tarafından bir modaymış gibi göründü. Gelip geçici olduğu düşünüldü. Teknik tarafının ağır olması nedeniyle binlerce kişi bu teoriden doktora tezleri üretti. Kısacası, bu konudan çok kişi ekmek yedi.

Aslında bu yaklaşım moda değildi. Akılcı beklentiler teorisi ekonomik analizde teknik açıdan en karmaşık yollardan beklentilerin ekonomik dengelerin oluşmasındaki işlevini ve ekonomi politikalarının etkinliğinin sınırlarını vurguladı. Teoriyi geliştirip ekonomik sorunların çözümünde beklentilerin önemini gösteren ilk iktisatçılardan biri Robert Lucas olmuştu. Nobel Ödülü bu katkılarından dolayı 1995 yılında Lucas’a tek başına verilmişti. Akılcı beklentiler teorisinin gerçek verilerle sınanmasını ve teorinin sınanmasına yönelik teknik altyapıyı hazırlamalarından dolayı da bu yıl Nobel Ödülü Thomas Sargent ile Chrsitopher Sims‘e ortak verildi.

TESADÜF MÜ?
İktisatta Nobel ödülünün günlük ekonomik sorunlara çözüm bulanlara verilecek diye bir kural yok. Ama, herkesin günlük ekonomik sorunları Keynezyen para ve maliye politikaları ile çözmeye çalışırken, bu politikaların kısa dönemde ancak ekonomik birimleri şaşırttığı ölçüde etkin olabileceğini iddia eden akademisyenlere Nobel verilmiş olması elbette bir tesadüften öteye gitmiyor. Bir başka tesadüf de Sargent’ın Neil Wallce ile 1980’li yılların başında bir doktora tezi öğrencisinin de katkılarıyla yazdığı bir notta (Some Unpleasant Monetarist Arithmetic – Bazı Sevimsiz Parasalcı Aritmetik) neredeyse bugünlerde yaşanan riskleri anlatması oldu. Sargent ve Wallace basit bir eşitlikten yola çıkarak artan bütçe açıklarının bir noktada para basılmadan dahi enflasyonist yaratabileceğini; merkez bankalarının bu şartlarda enflasyon ya da deflasyonu önleyemeyeceğini, maliye politikalarının tetiklediği enflasyonun ekonomik büyüme ile değil, küçülmeyle birlikte olacağını gösterdi. Akılcı beklentiler teorisinden ne denli çok iktisatçı ekmek yediyse, belki bundan daha fazla iktisatçı Sims’in kullanımını popüler yaptığı “vector autoregression“ analizinden ekmek yemiştir. Ekonomik modellemede içsel ve dışsal değişkenler tanımının gelişigüzel yapılamayacağından yola çıkarak Sims, her değişkenin kendi geçmişinden ve diğer değişkenlerden etkilenebileceği öngörüsü altında, bir anlamda ekonomik modellemenin ekonomik verilerce dikte edilmesi gerektiğini ortaya attı. Kısa, orta ve uzun dönemde her ekonomik değişkenin diğerlerindeki oynamaların ne kadarını açıklayabileceğini gösteren yapıyı kullanarak ekonomik verilerin modelin oluşmasının kaynağı olabileceğini iddia etti. Bir anlamda, ekonometrik analizde hipotez testi yerine, ekonomik verilerin ima ettiği ekonomik yapıyı öne çıkarmış oldu. Akılcı beklentiler teorisinin uygulayıcıları Sims’in bakış açısını bolca kullandılar.

NEIL WALLACE ATLANDI
İktisatta verilen Nobel ödülü aslında klasik bir Nobel ödülü değil. Bu ödül, İsveç Merkez Bankası tarafından finanse edilen ama Nobel Komitesi’nce kime verileceği kararlaştırılan özel bir ödül. Ödül iktisat alanında 1969 yılında verilmeye başlandı. Halbuki, Alfred Nobel’in vasiyeti üzerine Nobel ödülü kimya, fizik, tıp, edebiyat ve barış alanlarında 1901 yılından bu yana veriliyor. İktisat alanında Nobel ödülünü ilk Ragnar Frisch ve Jan Tinbergen kazanmıştı. 1970 yılında Paul Samuelson ilk kez tek başına bu ödüle layık bulunan iktisatçı oldu. Sargent ve Sims‘in bu yıl ekonomide Nobel ödülü almış olmaları şaşırtıcı değil. Ama, aralarına Neil Wallace da eklenseydi daha şık olurdu diye düşünüyorum. Çünkü, ikisinin de Minnesota Üniversitesi’nde olduğu yıllarda Neil Wallace, Sargent’ın kendi tanımlamasıyla, Sargent’ın akıl hocası ve yol göstericisiydi. Sargent’ın Nobel ödülünü hak ettiği eserlerinin neredeyse tümü Wallace ile ortak yazılmıştı.

Advertisement