Advertisement
İSTANBUL ABONE OL

Covid-19 salgını etkisiyle küresel ekonomi, 1929 Büyük Ekonomik Buhran sonrası en büyük kriz ile karşı karşıya kalmış durumda. Salgının Çin’de ortaya çıkması ile ilk aşamada başlayan tedarik zincirlerindeki kırılma, salgının pandemiye dönüşmesi ile kısa sürede finansal piyasalara ve reel ekonomiye daha önce karşılaşmadığımız türden bir şok yaşattı.

IMF’in 14 Nisan’da yayınladığı küresel ekonomik görünüm raporuna göre kurumun önceki beklentisi olan %3,3 pozitif yönlü 2020 yılı küresel büyüme tahmini, %3 küçülme olarak revize edildi. İhracatımızın yaklaşık yarısını gerçekleştirdiğimiz Avrupa Birliği ülkelerinin ise dramatik küçülmeler yaşayacağı öngörülüyor. Özellikle önemli ihraç pazarlarımız arasında olan Almanya’nın %7, İngiltere’nin ise %6,5 küçülmesi beklentisi ihraç ürünlerine talep noktasında bir baskı oluşturmakta. Dünya Ticaret Örgütü de en iyimser senaryoda dahi dünya ticaretinde %13’lük bir daralma beklentisini koruyor. Dünya ticaretinde %40’a ulaşan bir düşüşün ihtimal dahilinde olduğu bu ortamda bile ihracatçılarımız başarılı bir performans ortaya koydular. Başta Avrupa’da olmak üzere dünya genelinde azalan küresel talep ve salgın nedeniyle alınan tedbirler nedeniyle, 2020 yılının ilk iki ayına rekorla başlamış olsak da ihracatımızda mart ayı ortalarından sonra bir düşüşle karşılaştık. Fakat ihracatta dünyadaki birçok ülkeden iyi durumdayız.

Bakanlıklarımız efektif ve koordine çalışmaları ile ihracatçılarımızın bu süreçte karşılaştığı engelleri aşması, bu sürecin en az hasarla atlatılması adına gerekli çalışmaları yaptı; bu zorlu süreçte dahi gümrüklerimiz işledi, sınırlarımızda maksimum önlemle ihracat gerçekleştirdik.

Bu dönemde bir taraftan ihracatımızın hasar almaması için çalışırken bir taraftan da Covid-19 sonrası için hazırlık yapıyoruz. Salgınla birlikte sekteye uğrayan ticaret heyetlerimizin önümüzdeki aylarda da olumsuz etkilenmemesi adına ticaret heyetlerimizi sanal ortamda gerçekleştirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Diğer yandan hedef ülkelerimizin Büyükelçileriyle “TİM Export Talks” buluşmaları ile salgın süresince hedef pazarlarımızın durumu ve Covid-19 sonrası süreçte ülkemizin için hangi ürün ve sektörlerde fırsatların gelişeceğini değerlendiriyoruz.

Salgının sona ermesiyle birlikte küresel ekonominin hızlı bir toparlanma yaşayacağı öngörülüyor. IMF, 2021 yılında küresel ekonominin %5,8 büyümesini bekliyor. Covid-19 döneminde ardı ardına yaşadığımız arz ve talep şoklarının etkisini yitirmesiyle son haftalarda ihracatımızda yaşadığımız kaybın hızlıca telafi edileceğini ve Covid-19 sonrası dönemde ihracatçımızın gücüne güç katacağını biliyoruz. Özellikle Ticaret Bakanlığımızın çalışmalarıyla hayata geçen “Temassız İhracat”, ülkemizin her koşulda ihracata devam etme iradesini tüm dünyaya gösterdi. Sınır kapılarımızın bir kısmında, alınan Covid-19 önlemlerine rağmen salgın öncesi tır geçiş rakamlarına ulaşabildiğimizin bilgisini almış durumdayız. Bu durum, hızla gerçekleştirdiğimiz önleyici tedbirlerin avantajlarını erken bir dönemde elde edebilmemiz için oldukça önemli bir husus olarak karşımıza çıkmakta.

Şoklara dayanıklı yapısı ile ülkemiz iş dünyası ve özellikle ihracatçı firmalarımız Covid-19 sonrası dönemde “yeni normal”e hızlı bir şekilde uyum sağlayacaktır. Bu uyum sürecinde, dünyadan gelecek yeni taleplere ve beklentilere hızlıca yanıt verebilmemiz, ihracatımızın geleceği için önem arz etmekte. Türkiye, “Güvenilir Tedarikçi Liman” konumunu perçinleyerek, sürecin sonucunda yeni tedarik merkezleri arayışına girecek ülkeler için tedarikin merkezi olacaktır.

Covid-19 sonrası dünyada temiz üretim, yeşil sertifika gibi kavramları daha fazla duymaya başlayacağız. Bu noktada, hızlıca üretim tesislerimizi ve firmalarımızı sertifikalandırmalı ve global vitrinde Türk ürünü algısının yanında “Sertifikalı ürün” ve “Çevre dostu ürün” gibi talebi etkileyebilecek diğer faktörlerle süslemeliyiz.

Salgın süreci ülkemize ve tüm dünyaya bir kez daha gösterdi ki; stratejik ürünler, yerli ve milli imkanlarla üretilebilir olmalı veya “Güvenilir bir tedarikçi” tarafından temin edilmelidir. Salgın sürecinde tedarik zincirindeki kırılmalar, ürünlerin “nispeten ucuz” olduğu için tedarik edildiği ülkelere karşı olan itimadı azalttı. Tüm dünyanın tek bir fabrikaya bağımlı olmasının sürdürülebilir bir durum olmadığı bir kere daha gözler önüne serildi. Türkiye, salgın süreci boyunca pek çok ülkeye yaptığı tıbbi malzeme, maske ve dezenfektan yardımlarıyla bu coğrafyalardaki yumuşak gücünü ve tedarik mekanizmasının sağlamlığını doğrudan sahada ve salgın sürecinin ortasında tüm dünyaya tekrar hatırlattı. Bu yumuşak güç uygulamasının, gelecekte ihracatımızda oluşturabileceği olumlu yansımaları sıkça görmemiz ve bugünleri hatırlamamız; bugün attığımız bu adımların eseri olacaktır.

İsmail GÜLLE

TİM Başkanı