Advertisement

Türkiye ekonomisine yön veren sektörlerin detaylıca analiz edip, masaya yatırdığımız İş Dünyası programımda bu hafta stratejik öneme sahip enerji sektörü özelinde doğalgaz piyasasını konuştuk.   

Kadir Has Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof.Dr. Volkan Ediger, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Enerji Ekonomisi Derneği Başkanı Prof.Dr. Gürkan Kumbaroğlu ve BOTAŞ Eski Genel Müdür Yardımcısı Fuat Celepci, doğalgaz piyasasında arz güvenliğini sağlayabilmek adına kaynak çeşitliliğine gidilmesi gerektiğini söyledi.

Yıllara göre enerji kaynaklarının tüketimine baktığımızda enerji jeopolitikasının her on yılda bir, hızla değiştiğini söyleyebiliriz. En önemli ilk enerji kaynağı kömür oldu. 1913 yılından sonra kömürün payı azalıp, yerini petrole bıraktı. 1980’li yıllarda zirvede oturan petrol de yerini doğalgaza bıraktı. Doğalgaz, kömür ve petrole meydan okuyarak hızlı bir gelişim gösterdi  Ancak  2000’li yıllardan itibaren Çin’in hızlı büyümesine paralel kömür kullanımını artırması, doğalgazın üçüncü sırada kalmasına neden oldu. Bugün Çin’in en önemli enerji kaynağını, kömür oluşturuyor. Zaten ABD gibi ülkelerde alternatif enerji kaynaklarını devreye soktular ki bunların başında kaya gazı geliyor.

Doğalgazın üretim, tüketim dengelerine baktığımızda en fazla üretimi ABD’nin yaptığını görüyoruz. Onu sırasıyla Rusya Federasyonu, İran, Katar ve Kanada izliyor. Tüketimde ise ABD, Rusya, Çin ve AB ülkeleri geliyor. ABD  ürettiğinin dört katını tüketmekte, Çin’in ise üretimde payı çok az iken tüketimdeki payı yüzde 4,8. Şunu unutmamakta fayda var, Çin’in en az kullandığı enerji kaynaklarından biri doğalgaz. Doğalgaz bugün dünya genelinde 1.6 trilyon dolarlık büyüklüğe sahip bir pazar. Doğalgaz her anlamda ciddi önem arz eden bir enerji kaynağı.
 
Sektör uzmanları doğalgaz piyasasında Türkiye’nin sadece boru hattı geçiş ülkesi konumunda kalmaması gerekliliğine vurgu yapıyor. Türkiye TANAP (Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi) ve Şahdeniz projelerinde aktif rol oynuyor. Şahdeniz’de yüzde 19. Ancak Türkiye enerji terminali olmaya yönelik daha aktif bir rol üstlenmeli. Geleceğin enerji vizyonunda Avrupa’nın doğalgaz talebinin hızla artacağı öngörülüyor. Zaten bu bütün boru hatları projeleri de buradan çıkıyor. BP ye bakıyorsunuz her tarafta büyük payları var. BP’nin 2030 yılı tahminlerinde Avrupa’nın talebinin bugünkü rakamlara göre 150 milyar metreküp daha fazla olacağı yönünde.

Her doğalgaz arz sıkıntısında akla gelen ilk konulardan biri de doğalgaz depolama tesislerinin kapasitesi. Depolama tesisleri olarak Türkiye petrollerine ait Marmara Denizi içerisinde Silivri açıklarında eski bir doğalgaz yatağının depoya çevrilmesiyle geliştirilen bir proje var. Bu proje yaklaşık 3 seneden beri faaliyette ve kapasitesi 2.6 milyar metreküp. Onun dışında Tuz Gölü’nün hemen altında BOTAŞ tarafından geliştirilen ve 2 yıl içerisinde 1 milyar metreküp kapasiteli bir depo olarak tamamlanması planlanan bir diğer depolama tesisi çalışması daha mevcut.

Doğalgaz piyasasında serbestleşme sürecini incelediğimizde ABD, Kanada gibi ülkeler zaten yüzde 100 serbest. AB ise prensip olarak piyasaların serbestleşmesini destekliyor. Türkiye’de ise serbestleşmenin sağlandığı söylenemez. Enerji uzmanlarına göre doğalgaz piyasasında orta ve uzun vadede fiyatlar artmayacak, düşecek. Bu Türkiye’de doğalgaz fiyatlarının uzun vadede ineceği anlamına gelmez. Önemli olan yapılan anlaşmalarda sağlanan fiyatlar. Uzmanlar kısa vadede ise Türkiye’de doğalgaz fiyatlarında yüzde 10 ile yüzde 15 arası zam öngörüyor. Gazı dolar ile alıp TL ile satan ve dolar kurundaki artıştan olumsuz etkilenen BOTAŞ’ın zararını daha büyütmemek adına zam uygulaması bekleniyor. Ancak 2015 yılında BOTAŞ’ın Gazprom ile indirim görüşmeleri de dikkate alınmalı.

Türkiye ciddi bir şekilde enerjide dışa bağlı bir ülke. 2012 rakamlarına bakarsak 120 milyon ton petrol eşdeğeri enerji tüketmişiz, 31 milyon ton da üretmişiz. Bu da yüzde 75 oranında dışa bağımlılık demek. Yani tükettiğimiz 4 birim enerjinin 3'ünü dışarıdan alıyoruz.  Bu da 60 milyar dolarlık enerji maliyeti demek. Bu nedenle yerli üretimi artırmak için elimizden gelen gayretleri göstermemiz ve yurtdışında rezerv sahibi olmamız lazım.