Fındığın mı var derdin var
Öyle değerli bir üründen bahsedeceğiz ki...
Dünyadaki toplam üretimin yüzde 70'ini tek başına Türkiye karşılıyor.
Üretimin yaklaşık yüzde 85'i ihraç ediliyor. Bu ihracattan geçen yıl 2,8 milyar dolar gelir elde edildi. Ürünün toplam tarımsal ihracatımızdaki payı yüzde 30 seviyelerinde.
Türkiye'de yaklaşık 700 bin hektar arazide aile işletmeciliği biçiminde 400 bin civarında çiftçi bu ürüne bel bağlamış durumda.
Kısacası yetiştirildiği bölgede doğrudan ya da dolaylı olarak 8 milyon nüfusu ilgilendiriyor.
Ama gelin görünki böyle bir ürünün fiyatını Türkiye belirleyemiyor, üreticiler mağdur ediliyor.
Yazımızın başlığından da anlaşılacağı üzere fındıktan bahsediyoruz...
Sezon başında serbest piyasada fındık fiyatları 11 TL seviyelerinden açıldı sonra randıman farkıyla 15 lirayı görürken, bugünlerde 9 TL'lere geriledi. Üretici fiyatlar konusunda dertli...
Sektörün büyük bir tekelleşme baskısı altında olduğu vurgulanıyor. Mevcut tabloya bakınca da serbest piyasa koşullarından bahsetmek zor.
Devletin fiyatlarda oluşan baskıyı kaldırmak için yeniden fiyatın kabul edilebilir sınırlara taşınması noktasında müdahale alım politikası planlaması gerektiği savunuluyor.
Kısacası yıllardır olduğu gibi Türkiye'nin fındık politikası tartışılıyor. Başta rekolte tahminleri, üretim rakamları ve fiyat oluşumu olmak üzere neredeyse her yıl fındıkla ilgili çok sayıda spekülasyon ortaya çıkıyor.
Sonuç itibariyle bu işten en zararlı çıkanlar genelde üretici kesimi oluyor.
Fındıkta Haziran 2009'da serbest piyasa uygulamasına geçildi. O günden bu yana üreticiye 5 milyar lirayı aşan prim ödemesi yapıldı.
Ancak evdeki hesap çarşıya bir türlü uymadı. Fındık piyasasında bir istikrar sağlanamadı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği'ne (TZOB) göre fındık fiyatlarındaki değişimin arz talep dengesiyle bir alakası yok. Fındıkta fiyat düşüşünün sebebi, piyasa şartlarından değil, piyasaya haksız müdahalelerden kaynaklanıyor.
TZOB, fındık piyasasının yüzde 60'ını kontrol eden bir firma olduğunu iddia ediyor ki gözler haliyle Türkiye’nin fındık devi Oltan Gıda’yı Temmuz 2014’te satın alan İtalyan çikolata devi Ferrero'ya çevriliyor.
TZOB emanete bırakılan fındıkların alındığını ve piyasaya sürülüp ihraç edildiğini iddia ediyor.
Bu tartışmalar sürerken konunun belki de en önemli aktörlerinden FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Bayraktar Bloomberg HT'de yayınlanan Tarım-Analiz programında önemli açıklamalarda bulundu.
Bayraktar, fındık fiyatlarında yıllardır süregelen fiyat tartışmaları için, “Buradan şöyle bir sonuç çıkıyor. Demek ki Türkiye'de sektörün tüm aktörleri olarak böyle bir ürünü yönetemiyoruz” dedi.
İşte Lütfi Bayraktar ile gerçekleştirdiğimiz fındık sohbetimizden öne çıkan soru ve cevaplar:
- Son dönemde üreticiler dertli ve isyan ediyor. Fındık piyasasında neler oluyor?
Hükümet 2009'dan itibaren fındık piyasasında bir model değişikliğine giderek müdahale alımından vazgeçti. Serbest piyasa adı altında üreticiye doğrudan destekler verilerek fındık ürününün fiyatının serbest piyasada belirlenmesi kararlaştırıldı. Ama fındıkta aslında mesele böyle değil. Burada 3 önemli nokta var. Bir, fındık gibi bir ürün serbest piyasa şartları olsa bile o piyasaya bırakılamaz. İki, Türkiye'de serbest piyasa şartlarının adı var ama kendisi kesinlikle yok. Üç, aslında serbest piyasa adı altında hükümet kendi kontrolündeki bu ürünü aldı, dünyadaki bir kaç tekelin eline bıraktı.
- Fındık üreticisinin beklentisi ne yönde?
2009'dan bu yana devlet her yıl üreticiye destek verdi. Bununla ilgili bir planlama yaptı, planlamanın sonunda belli hedeflere ulaşması gerekiyordu. Harcamalar yapıldı ama bu planlama sonunda hedeflere ulaşılamadı. Ancak geçtiğimiz yıllarda fındık az olduğu için para etti ve vatandaş bu sorunu farkedemedi. Bu yıl üreticilerin beklentisi fındığın kilosunun 15 TL seviyesinde olması yönündeydi. Bu fiyat, bugünkü rekolte şartlarında olabilir miydi? Kesinlikle olabilirdi ama devlet kendi kontrolündeki ve Türkiye için stratejik önemdeki bu ürünü başkalarının kontrolüne bırakınca şimdi o kimseler üreticilerden fındığı düşük fiyattan almak istiyor.
- Bugüne kadarki müdahale alımlarına yönelik tartışmalar var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
2009'a kadar devletin müdahale alımı yaptığı söylenmesine karşın bu, tam olarak bir müdahale alımı değildi. Aslında devlet müdahale alımı şartlarına uymadı, uymuyor. Kamuoyunda da şöyle bir algı yaratıldı: “Müdahale alımı olmasına rağmen piyasayı devlet dengeleyemiyor, regüle edemiyor.” Müdahale alımının amacı şudur: Milyonlarca küçük, dağınık ve zayıf yapıdaki üretici ile 3-5 tane güçlü sermaye sahibinin karşı karşıya olduğu bir ortamda ürün çok olduğu zaman devlet, “Eğer arz fazlası sebebiyle ürünün fiyatını çok düşürürseniz ben devreye girerim, fındığı alırım ve stoklarım. Siz yarın sanayinizde taahütlerinizi yerine getirecek şekilde ürün bulamazsınız” mesajı verir ki sanayici de o mesajı, “Biz eğer makulun altına inersek devlet fındık alarak soruna müdahale eder ve biz taahhüdümüzü yerine getiremeyiz” diye okur. Ancak 2009 yılına kadar bu şartlara uyulmamış ve bu mesaj verilememiş.
- Bu durumda müdahale alımı konusunda yanlış bir strateji mi izlendi?
Bir örnek vermek gerekirse, 2008 yılında ürün çok fazla olduğu için TMO müdahale alımı yaptı ve piyasanın neredeyse iki katına yakın bir fiyattan ürün alacağını açıkladı. Ancak sezona girerken, üretici ve sanayiciye mesajı net vermesi için bütün fındığa talip olduğunu açıklaması gerekirken, orman ve 2B arazisinde yetişen fındığı almayacağını açıkladı. TMO'nun, orman ve 2B arazisinde oluşan 250 bin ton fındık rekoltesinin muhatabı olmadığını ifade ederek piyasayı yükseltebilmesi mümkün olmadı. Bu kötü algı üzerinden o yıl fındıkta müdahale alımı yapıldığı sanıldı ancak bu 'müdahalesiz' sadece normal bir alımdı aslında. TMO, yılbaşı sonrası da piyasaya ürün verebileceğini açıklayınca piyasa yükselmedi. O yüzden sektörün aktörleri yıllarca 'fındık fiyatlarını serbest piyasa belirlemeli' argümanını savunuyor. Bir takım lobi faaliyetleri yapıldı. “Müdahale alımı yüzünden devlet bir takım zarara uğruyor. Sanayici yurtdışına fındığı satamıyor” gibi algı oluşturarak başka bir yönteme geçmek istediler. Kısacası bugüne kadar müdahale alımı diye yapılan alımların hiçbiri müdahale alımı değildi.
- Verilen desteklerin de işe yarayıp yaramadığı ayrı bir tartışma konusu...
Müdahale alımı ile ilgili olarak hep 'maliyeti yüksek', 'hazine zarar yazıyor' denildi. FİSKOBİRLİK kamu kurumu pozisyonunda 1964'ten 2001 yılına kadar müdahale alımı yaptı ve toplam görev zararı 1,7 milyar lira iken sadece son 4-5 yılda fındık için devletin kasasından çıkan para 5 milyar TL ve bu rakamın fındıkla ilgili problemlerin çözümüne bir katkısı da yok. Fındık serbest piyasaya kalsın diyenler, fındığın kontrolünü bu ülkenin yerli milli kurumlarından alıyor ve dış kaynaklı başka bir sermayenin kontrolüne veriyor. Fındık gibi bir üründe piyasayı yönetebilir bir aktör olma pozisyonumuz varken maalesef bu aktörlüğü başkalarına veriyoruz. Türkiye'de maalesef herkes kendi bulunduğu pozisyona göre çözüm üretiyor ve bunu siyasete dayatıyor. Kimin sesi gür çıkıyorsa maalesef o haklı oluyor.
- Anladığımız kadarıyla sonuç itibariyle Türkiye'nin bir fındık politikası yok ve piyasa kendi haline terkedilmiş durumda...
Dünyanın herhangi bir yerinde bu değerde bir ürünün bu şartlarda kendi başına bırakıldığını göremezsiniz. Türkiye'de bu işin ana taşıyıcısı yıllarca FİSKOBİRLİK oldu. Kurumun 70 yıllık bir hafızası var ama böyle bir konu gündeme geldiği zaman FİSKOBİRLİK'in fikri alınmadı. Fındığın pazar sıkıntısı olmamasına karşın yanlış politikalar yüzünden bir türlü istikrar yakalanamıyor. Bu kadar değerli bir üründe sürekli problem varsa biz dahil sektörün tüm temsilcileri bu işi yapamıyor demek ki. Fındıkta istikrarlı bir politika oluşturarak fiyat ve bulunabilirlik konusunda Türkiye'nin dünya piyasalarını yönlendirebilir güç ve konumda olması lazım.
- Türkiye'nin fındıkta güçlü bir konumda olabilmesi için neler yapması gerekli? Nasıl bir strateji izlenmeli?
Bunun için mutlaka bir miktar stok taşıması lazım. Bunu yapacak olan devlet de olabilir güçlendirilmiş bir çiftçi kuruluşu da olabilir. Siz eğer stok taşımazsanız dünya piyasalarında kontrolü sağlamanız mümkün değil. Fiyat yapıcı ve o ürüne yönelik stratejiyi Türkiye belirlemeli. Türkiye'de yıllık 600 bin ton civarında fındık olurken, en yakın takipçi konumundaki ikinci ülke olan İtalya'nın yıllık ortalama fındık üretimi 100 bin ton seviyesinde. Türk fındığının dünya piyasalarındaki geleceği ve istikrarlı bir fiyat politikası için mutlaka müdahale alımı olmalı. Fındık üreticisi birkaç büyük sermaye karşısında çok küçük, zayıf ve dağınık yapıda. O yüzden müdahale alımı bu yıl yaşadığımız fiyat dalgalanmaların da önüne geçecektir. Fındık fiyatlarının alt ve üst limiti hem dünya piyasaları tarafından kabul edilebilir hem de üreticimizi koruyacak makul bir çıpada olması lazım. Fındıkla ilgili sektörün tüm aktörlerinin biraraya geleceği bir yapının oluşturulması lazım.
- FİSKOBİRLİK müdahale alımına talip olur mu?
Eğer piyasa ile oynanmamış olsaydı, piyasa birilerinin elinde olmamış olsaydı bu yıl fındık fiyatları kesinlikle 14-15 TL seviyesinde olurdu. Allah, Türkiye'ye fındık gibi bir nimet vermiş ama biz bu ürünü doğru yönetemediğimiz için külfet olarak algılıyoruz. Fındık için doğrudan destekler 2009'dan bu yana uygulanıyor ve yaklaşık 5 milyar liraya yakın ödeme yapıldı. Fındık ile ilgili varsayılan ve geçmişten bugüne konuşulan bütün problemler, 2009'dan bu yana harcanan bu destek ve strateji ile çözülecekti. Ancak bu paralar doğru harcanmıyor ve etki analizi yapılmıyor. Bir müdahale alımı görevi verilecekse FİSKOBİRLİK 70 yıllık dönemde hazır olmadığı kadar hazır bu meseleye.
FİSKOBİRLİK Başkanı Lütfi Bayraktar'ın açıklamaları bu şekilde.
Şimdi fındık üreticilerinin gözü kulağı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik'in 26-27 Şubat tarihlerinde Trabzon’da gerçekleştirmesi beklenen ortak akıl toplantısında. Bu toplantılardan üreticiyi sevindirecek bir açıklama ya da karar çıkıp çıkmayacağını hep birlikte göreceğiz.
İrfan Donat
Bloomberg HT Editörü
idonat@bloomberght.com