Kurban Bayramı yaklaşırken et ve süt konusu gündemden düşecek gibi gözükmüyor.
Arzda yaşanan sıkıntılar, fiyatlardaki yükseliş ve talepteki düşüş piyasanın dengelerini iyiden iyiye bozmuş durumda.
Umarım yanılırım ama mevcut politikalara bakılırsa yakın vadede pek de düzelecek gibi görünmüyor.
Bunun farkında olan sektör temsilcileri de kendi bakış açılarıyla konuya ilişkin görüşlerini bildiriyor ya da rapor niteliğinde tespitlerde bulunup önerilerini yetkililerle paylaşıyor. Bize de söz konusu çalışmaları zaman zaman bilgi notu olarak göndererek haberdar ediyorlar.
Kurban Bayramı öncesi iki sektör temsilcisinin paylaştığı notları sizlerle de paylaşmak istiyoruz.
İlki, Fazlı Yalçındağ'a ait...
Önceki dönem Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanlığı görevinde bulunan Fazlı Yalçındağ, şu an Ankara Kasaplar Odası Başkanı olarak görevini sürdürüyor.
Yalçındağ ve ekibinin geçtiğimiz günlerde “Kırmızı et üretiminde temel sorunlar” başlığıyla yayınladıkları raporda Türkiye’nin hayvancılığına ilişkin çarpıcı tespitler var.
Raporun giriş bölümünde, kırmızı et üretiminde geçmişten gelen ve bir türlü çözümlenemeyen önemli yapısal sorunlar bulunduğu kaydedilerek, şu ifadelere yer veriliyor: "Bu temel sorunlar arasında; çiğ süt fiyatlarının dengelenmemesi, süt sığırcılığındaki istikrarsızlık, süt ineklerinin kesime gönderilmesi, besilik materyal sıkıntısı, buzağı ve kuzu kayıpları, hastalıklar ve çeşitli nedenlerle hayvan kaybı, Türkiye’ye özgü bir etçi sığır ırkının bulunmaması, hayvan ıslahı politikasındaki eksiklikler, aile işletmeciliğinin sürekli kan kaybetmesi, çayır ve meraların kullanılamaz hale gelmesi, kaba yem üretimindeki kısıt, sanayi yeminde aşırı fiyat artışı, besicilikte girdi maliyetlerinin yüksekliği, üretimde yetersizlik, ülkesel boyutta kesim standardı uygulanmaması, karkas için sınıflandırma yapılmaması vb sayılabilir. Kırmızı ette yaşanan problem satış noktasında değil, üretim noktasından kaynaklanmaktadır."
Tarım ve Orman Bakanlığının ülkenin hayvancılık politikasını belirleyip yürütebilmesi veya hayvancılık sektöründe faaliyet gösterenlerin yatırımlarını planlayabilmesi için hayvancılıkla ilgili doğru verilere ihtiyaç olduğu kaydedilen raporda, Türkiye'de kırmızı et üretiminin yüzde 50'ye yakın bölümünü üreten 100'e yakın büyük üreticinin piyasada et fiyatlarının oluşumunda söz sahibi konumda olduğu iddia ediliyor.
Raporda şu ifadeler dikkat çekiyor: "İthalata rağmen kesim fiyatlarında devam eden yükseliş, tüketicilerin sınırlı olan satın alma gücüyle kriz süreci yönetilemez noktaya getirmiştir. Yükselen karkas kesim fiyatlarına paralel olarak artan besilik dana fiyatları sektörü kısır bir döngüye sokmuştur. Ülkemizde Perakendeciler Derneği (PERDER) üyesi 3-5 zincir mağazacılık sistemine satılan ithal etler mağaza sahiplerini zengin etmekten başka hiçbir amaca yaramamıştır."
Ankara Kasaplar Odası'nın raporunda kırmızı et üretiminde temel sorunlar 10 başlık halinde şöyle özetleniyor:
1 - Açıklanan büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığı gerçeği yansıtmamaktadır: Hayvan üreticileri bazı devlet desteklerinden (TMO’dan yem ham maddesi vb) yararlanmak için hayvan sayısını yüksek gösterebilmektedir. Üreticiler ölen veya kesilen hayvanların düşümlerini tam olarak yapmamaktadır. Tarım ve Orman İl Müdürlükleri başarısız olarak değerlendirilmemek için sayıları yüksek gösterebilmektedir. Besi ahırlarında kapasitenin çok altında hayvan mevcuttur. Hayvan pazarları adeta boş durumdadır. Et üretim istatistikleri ithalat yoluyla gelen kesimlik hayvan ve et ithalat verilerini de kapsamaktadır.
2- Besicilik modelinde yapısal sorunlar bulunmaktadır: Kendi ineğinin yavrularını besleyerek et üretecek hale getirilen gerçek üretici neredeyse yok noktasındadır. Bir yandan dana, bir yandan yem alınarak yapılan fason besicilik modeli pahalı üretimi de beraberinde getirmektedir. Küçük ve orta ölçekli besicilik modeli sürekli kan kaybetmektedir.
3- Hayvan beslemede kullanılan girdiler besiciler için çok yüksektir: Sanayi yemi fiyatları çok yüksek. Yem hammaddesinde dışa bağımlılık söz konusu. Kaba yem üretimi besicinin ihtiyacını karşılamamaktadır. Zirai üretimdeki çayır ve yem bitkisi doğru hasat yapılarak tam olarak değerlendirilmemektedir. İllerde kaba yem Borsası bulunmaması eksikliktir.
4- Damızlık hayvanlar kesime gitmektedir: Süt fiyatlarına yapılan baskı, kuraklık ve yüksek yem fiyatları nedeniyle damızlık süt inekleri ve düveler kesilmektedir. 1 Kg süt-1.5 Kg yem paritesi bozulmuştur. Çiğ süt fiyatı üretim maliyetini karşılamamaktadır.
5- Tavsiye çiğ süt fiyatları gecikmeli olarak ve sanayiciler tarafından belirlenmektedir: Tavsiye çiğ süt fiyatlarının dünyada olduğu gibi Tarım ve Orman Bakanlığınca açıklanmalıdır. Fiyatlar aylık olarak açıklanmalıdır. Hastalıktan ari işletmelerden elde edilen sütler teşvik edilmeli, ari işletmelerin çevresindeki işletmeler de sisteme dahil edilerek bölgeselleşmeye geçilmelidir.
6- Kesimhanelerde ülke genelinde bir örnek bir kesim standardı uygulanmamaktadır: Bazı kesimhanelerde yağlı kesim, bazı kesimhanelerde yağsız kesim uygulanmaktadır. Kesimhanelerde mevzuatta belirtilen karkas tanımına uygun olarak ülke genelinde bir örnek bir kesim standardı uygulanmalıdır. Kesimhanelerde mevzuat gereği resmi veteriner hekimlerce uygulanan sağlık işareti izlenebilirlik açısından etkin şekilde takip edilmelidir. Toptancı, perakendeci ve kasaplara bir örnek bir kesim standardı uygulanmış karkas verilmesi sağlanmalıdır. Ülke genelinde karkas etin sığır ve koyun olarak damgalanması yerine dana, inek vb ayrım yapılması sağlanmalıdır. Ülkemizde kesimhanelerde karkas et için sınıflandırma yapılması henüz uygulanmamakta olup, gecikmeden uygulanması sağlanmalıdır.
7- Tüketicilerin gelirleri ve alım gücü düşüktür: Temel gıda maddesi satın almada sıkıntılar yaşanmaktadır. Tüketiciler için kapsamlı bir et ve süt alım desteği uygulaması bulunmamaktadır. Düşük gelir düzeyindeki tüketicilere et alım desteği programı değerlendirilmelidir.
8- İthal edilen etlerin hangi kalitede olduğu bilinmemektedir: ESK tarafından perakendeciye seçme imkanı verilmemektedir. Satış yerleri ve tüketicilerin doğru bilgilendirilmesi için, ithal edilen taze soğutulmuş veya dondurulmuş karkas etlerin hangi kalitede olduğu şeffafça paylaşılmalıdır. Lop et ithalatı yapılmamalıdır. Eğer lop et ithalatı yapılacaksa satış yerleri ve tüketicilerin doğru bilgilendirilmesi için, Lop et ithalatında etin hangi kısımlarının olduğu şeffafça paylaşılmalı ve izlenebilirlik sağlanmalıdır. İthal etlerin “yerli ve milli et veya ürün” olarak pazarlanmasına müsaade edilmemelidir.
9- Hayvancılık sektörünün bütüncül yaklaşımla ele alınmalı ve geliştirilmelidir: Ülkemizdeki kırmızı et, beyaz et, süt, yumurta arzı ve tüketimi dikkate alınarak hazırlıklı olunmalı, akılcı, kalıcı ve sürdürülebilir politikalarla hayvansal üretim mutlak surette artırılmalıdır. Küçükbaş hayvan üretimindeki tüketimindeki pay mutlaka artırılmalıdır. Beyin ve vücut gelişimi için en önemli bir gıda olan kırmızı et üretiminde kendimize yeter düzeyde ve hatta ihracat yapacak konumda olunmalıdır. İlgili mesleki ve sektörel kuruluşlar, ilgili fakültelerin sektörün bütüncül yaklaşıma katılımı sağlanmalıdır.
10- Destekleme ile ilgili mevzuat ve düzenlemeler yılın başında çıkartılmalı ve geleceğe yönelik çok yıllık olarak uygulanmalıdır: Yılın sonunda çıkarılan ve geçmişe yönelik yürürlüğü olan mevzuat ve düzenlemeler uygulamada sıkıntı yaratmaktadır. Destekleme uygulamaları çok yıllık planlanmalı ve sık sık değiştirilmemelidir. Satın alma gücü düşük olan tüketiciler için destekleme modeli geliştirilmelidir. Kasap iş yerlerinin işletim giderleri (Kira ve stopaj, Elektrik, su vb) ile hijyen uygulama maliyetini azaltıcı destekleme modeli geliştirilmelidir. Geleneksel ve yöresel üretim (dövme sucuk, kasap sucuğu vb) için destekleme modeli geliştirilmelidir.
TÜRKİYE'DE KIRMIZI ETİN GELECEĞİ
Gelelim ikinci görüşe...
O da Hasan Kılınç'a ait...
Ankara Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı olan Hasan Kılınç aynı zamanda ziraat mühendisi.
Dolayısıyla konuya bütüncül açıdan hakim. Hem hayvancılık yapıyor hem de hayvancılık açısından olmazsa olmaz kabul edilen kendi yemini yetiştiriyor.
Hasan Kılınç'ın "Türkiye'de Kırmızı Etin Geleceği" başlığı ile paylaştığı bilgi notunu noktasına virgülüne dokunmadan sizinle paylaşıyoruz:
"Tarihte ilk defa bu yıl büyükbaş et fiyatı küçükbaş et fiyatını geçti yani ilk defa dana eti kuzu eti fiyatını aştı. O yüzden de en ucuz olan et ürünü kıyma şu an kuzu etinden daha pahalı duruma geldi. Küçükbaş yetiştiriciliğindeki sorunlar giderilmezse bu düşüş biR süre daha (1-2 yıl) devam eder ve bugünkü dana etinin durumuna dönüşebilir.
Dana etindeki fiyat artışı, son 3-4 yıldır uygulanan süt fiyat politikası ve devletin doğrudan piyasa fiyatlarına müdahalesi sonucunda oluşmuştur. Son yıllarda süt fiyatının belirlenmesindeki yanlış politikalar ülke içindeki damızlık büyükbaşların kesime gitmesini teşvik etmiştir. Bu da belli bir süre et fiyatlarının düşüşüne sebep olmuş ve ardından daha büyük artışlarla kırmızı et arz sıkıntısına sebep olmuştur. Bu sıkıntının da en çok küçük işletmeleri etkilediğini ve Türkiye de süt üretiminin yüzde 80’inin küçük işletme olduğunu düşündüğümüzde gelen bu et ve süt sıkıntısın hiç de sürpriz olmadığını belirtmek isterim.
Geçmiş yıllarda da sürekli bu durumu dile getirdiğimizi, yurt içinde damızlık kesim olduğunu ve piyasada göreceli arz fazlası oluştuğunu ve bunun da fiyatları düşürdüğünü, ileriki zamanlar için tehlikeli olduğunu söylemiştik.
Şimdi küçükbaşta da aynı sorunla karşıyayız. Şuan küçükbaşta özellikle çoban sorunundan dolayı ve işletme sahiplerinin de yaş ortalamasının yüksek olmasından kaynaklı (yaş ortalaması 60’ın üstünde) hızla damızlık kesimler gerçekleşmektedir.
Bu da küçükbaş etinin göreceli olarak arz fazlasına sebep olmaktadır. Çok değil, 1-2 yıl sonra küçükbaşta da et sıkıntısı yaşayacağız. Piyasadaki et ve süt arzının fazla gözükmesinin bir nedeni de tüketicinin alım gücünün düşük olması, tüketilmesi gereken kırmızı et ve süt miktarının çok altında tüketilmesidir. Yani ortalama kişi başı tüketimin düşük olması da nedenlerden birisidir. (Ülkedeki ekonomik şartlardan dolayı). Örneğin tüketilmesi gereken ortalama kişi başı kırmızı et 25 kg/yıl’dır ama Türkiye’de 14 kg/yıl’dır. Ancak son 2 yılda 7 kg/yıl'a kadar düşmüştür. Diğer bir sorun da istatistiksel verilerin tutulmasındaki sorunlar ve istatistiklerin gerçeği yansıtmamasıdır. Örneğin Türkiye’de şu anda 2022 yılı resmi istatistiğine göre yaklaşık 18 milyon büyükbaş ve 56 milyon küçükbaş bulunmaktadır. Oysa Türkiye'de kişi başı tüketime bakılarak 85 milyon x 14 kg = 1.190.000 ton ete karşılık gelmektedir. Bu değerin 0,25 kg kemiği de eklediğimizde 1.488.000 ton karkas et ihtiyacımız ortaya çıkmaktadır. Bunu da ortalama 350 kg karkas bir dana olarak hesapladığımızda 4.250.000 danaya tekabül etmektedir. Bunun yüzde 12,5'inin küçükbaştan karşılandığını düşündüğümüzde 3.72 milyon dana yeterli gelmektedir (Şuan 7 kg/yıl tükettiğimiz düşündüğümüzde bu dana sayısının yarısının bile yeterli olduğunu düşünebiliriz). İstatistiklere göre, şu an bu rakamın iki katından fazla yaklaşık 7-8 milyon dana var olduğuna göre neden fiyatlar bu düzeyde yüksek gerçekleşmektedir. Bu rakamlar üzerinden desteklemeler de yürütüldüğü için desteklemeler hedefine ulaşmamaktadır. Haksız gelire sebep olmaktadır. Küçükbaşta ise 56 milyon varlığımızın her yıl 25 milyonunun et olarak piyasaya sürüldüğünü düşündüğümüzde bunun 8 buçuk milyonunun (kırmızı et tüketiminin %12,50 olduğunu düşündüğümüzde) tüketildiğini geri kalan yaklaşık 16.5 milyonun nerede olduğunu bilmiyoruz. Bunun yaklaşık 920 binini ihraç edildiğini düşünürsek yaklaşık 15.5 milyon küçükbaş hayvan fazla gözükmektedir.
Sonuç olarak, işletmelerin acil ihtiyacı olan bakıcı ve çoban sorunun çözülmesi gerekmektedir. Mutlaka işletme belgesine dayalı olarak yurtdışından bu işletmelere kontrollü bir şekilde bakıcı ve çoban sağlanmalıdır. Türkiye’nin artık kendi iş dinamikleriyle çoban ve bakıcı tedarik etmesi mümkün gözükmemektedir. Bu gerçek göz önünde bulundurarak çözüm üretilmelidir.
İstatistiklerin bir an önce düzeltilmesi ve destekleme sisteminin zamanında ve daha sağlıklı istatistik verilerine göre yapılmalıdır. (Veriler yetiştiriciden doğruluğu cezalandırıcı yöntemlerle değil özendirici yöntemlerle toplanmalı)
Destekleme politikaları mutlaka küçük işletmeler göz önünde bulundurularak ve bu işletmelere pozitif ayrım yapılarak uygulanmalıdır. Birlik ve kooperatif yapıları değiştirilmeli yönetimleri daha profesyonel eğitimli kişilerce yürütülmelidir. Pasif (tabela) birlikler mutlaka kapatılmalı yetiştirici birden fazla örgütlere yönlendirilmemelidir.
Süt ve et fiyatlarına devlet müdahaleleri tüketicinin alım gücüne göre değil, üretim maliyetlerine göre yapılmalıdır. Aksi takdirde sürekli ithalata dayalı bir politika güdülmek zorunda kalınacaktır.
Önümüzdeki yıllarda dünyadaki iklim değişikliği kuraklık vs. göz önünde bulundurulduğunda kırmızı et üretimimizin iç dinamiklerle üretilmesi gerekliliği daha da önem arz etmektedir. Yoksa sürekli kırmızı et gündemimizde olacaktır.
Bize gelen görüşler bu şekilde.
Katıldığınız ya da katılmadığınız noktalar olabilir ama sonuçta işlerin iyi gitmediği ve düzeltilmesi gereken pek çok nokta olduğu ortada.
Sektörün nabzını tutmak ve gidişatı aktarmak adına bize ulaşan bu tür rapor ve bilgi notlarını zaman zaman paylaşmaya devam edeceğiz.
İRFAN DONAT
Bloomberg HT Tarım Editörü
idonat@bloomberght.com