Bloomberg HT olarak hem televizyon hem internet siteleri hem de radyo üzerinden tarım ve gıda sektörünün nabzını tutmaya devam ediyoruz.
Konuları ele aldığımızda bir şey farkettik ki aslında sektörün paydaşları arasında bir iletişim kopukluğu söz konusu.
İşte bu yüzden tarım ve gıda sektörünün stratejik önemini vurgulamak ve sektörün bugününü ve yarınını konuşup, sorun ve çözüm önerilerinin tartışıldığı bir konferans düzenledik.
29 Mart'ta İstanbul'da gerçekleştirilen Bloomberg HT Tarım Zirvesi sektörün tüm paydaşları açısından önemli bir platform oldu.
Zirvede, çiftçiden, sanayiciye, akademisyenlerden, kamu ve STK'lara kadar sektörün tüm paydaşları biraraya geldi.
6 oturumda belirlediğimiz konu başlıklarıyla tarıma sadece bir kesimin gözünden bakmak yerine bütüncül bir açıdan bakmaya çalıştık.
Konferansta gıda güvenliği farklı boyutlarıyla ele alınırken, sürdürülebilir tarıma yönelik kaygılar ve çözüm yolları değerlendirildi.
Hızla değişen dünyada ve Türkiye'de tarımın geleceğine yönelik senaryoların ortaya konduğu zirvede, girdi maliyetleri tarafındaki sıkıntı, üretimde verimlilik ve kalite sorunu, pazarlama stratejileri, ihracat tarafındaki kaygılar ve varolan potansiyel konuşuldu.
Çiftçinin finansmana etkin şekilde ve uygun maliyette erişim sorunu, tarımda mekanisyonun önemi ve teknolojinin rolü de masaya yatırıldı. Mekanizasyonun tarımda verimlilik kadar ölçümlenebilirlik ve maliyet kontrolü açısından önemine de vurgu yapıldı.
Ve tabiki tarımda katma değer yaratma ve markalaşma konusunda önemli isimlerin tecrübeleri paylaşıldı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik'in açılış konuşmasını yaptığı ve tüm gün süren konferansta konuşulanların hepsini burada paylaşmak zor.
O yüzden zirvede değinilen önemli noktalara ve yapılan açıklamalara kısa başlıklar halinde yer vereceğiz.
Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, tarımda üretimin doğru planlanmasının neden önemli olduğunu şu sözlerle özetledi: “Sütü üretip yoğurdu, peyniri ihmal ederseniz, domatesi üretip salçayı yapamazsanız, uçtan uca bir yaklaşım sergileyememiş oluruz. Elma üretiliyorsa soğuk hava deposu da düşünülmeli. Maliyeti bilmeden yapılacak bir üretim başarılı olamaz.”
Zirvedeki oturumlarda tarımda işletme finansmanı kadar yatırıma yönelik finansmanın da büyütülmesi gerektiği üzerinde duruldu.
Ziraat Bankası Kredi Politikaları Genel Müdür Yardımcısı Cengiz Göğebakan, yatırım kredilerini büyütmeden tarımın geleceğini konuşmanın zor olduğunu belirtti.
Frankfurt School of Finance & Management Kıdemli Proje Yöneticisi Erdal Koçoğlu ise tarımın kredilendirilme oranının yüzde 45 seviyesinde olduğunu hatırlatarak, tarımda takipteki kredi oranının yüzde 2,7 ile diğer sektörlerin altında olduğuna dikkat çekti.
Tarımsal değer zincirinin tüm halkalarına dokunmak gerektiğini kaydeden Ziraat Bankası Tarım Politikaları Başkanı Ferhat Pişmaf, tarım ile sanayi entegrasyonunun sağlanarak iyi yönetiliyor olması gerektiğinin altını çizdi.
Bu noktada Bakan Faruk Çelik'in çiftçinin ucuz ve etkin şekilde finansmana erişimi konusunda bankacılık sektörüne çağrısı da önemliydi.
Çelik, "Esnafın kullandığı limit ve faizdeki krediyi niye biz çiftçiye kullandırmıyoruz? Çiftçiye gelince yüzde 8'lerde, 11'lerde, esnafa gelince yüzde 5'lerde... Esnaf da bizim, çiftçi de bizim. Kredi ve faiz limitleriyle ilgili yol almamız gereken daha çok hususlar var" dedi.
Çelik, geçimlik tarım anlayışının bitmesi gerektiğini söyleyerek, üretime bakış açısında değişikliğe gidilmesi gerektiğini savundu. Tarımda eğitim seferberliğinin önemine değinerek, “Üniversitelerdeki bilgiyi çiftçi ile buluşturmamız lazım” diye konuştu.
Bizim de bu sırada aklımıza ziraat fakültelerinden, gıda mühendisliği ve veteriner fakültelerinden mezun olan ve iş arayan binlerce genç aklımıza geldi.
Bakan Çelik, Mustafa Kemal Atatürk'ün tarım politikalarına yönelik bakış açısının bugün ne kadar doğru olduğunu şu sözlerle dile getirdi: “Atatürk, tarım makinalarının müşterek kullanımı ile örgütlenmeyi ve kooperatifçiliği hedef gösteriyor. Rekabetçilik açısından maliyetleri düşürmek lazım.”
Atatürk'ün “Memleketi iklim, su ve toprak verimi bakımından tarım bölgelerine ayırmak gerekir” sözlerini hatırlatan Çelik, 80 yıl sonra bu husuları dikkate alarak Milli Tarım Projesi'ni oluşturduklarını söyledi.
TARIMDA RUSYA KRİZİ
Bakan Çelik bir de tarımsal ihracat tarafına değindi.
Rusya'nın 13 tarım ürününde ambargosunun sürdüğünü hatırlatarak, Rusya'nın ürün ambargosunun hukuki bir temele dayanmadığını söyledi. “Rusya ile normalleşme istediğimiz gibi olmadı” diyen Çelik, tarımın artık aktif bir dış politika enstrümanı haline geldiğine dikkat çekti.
Zirvede Tarım-Analiz programının konuğu olan Türkiye İhracatçılar Meclisi Tarım Komisyonu Başkanı Mustafa Satıcı, Rusya'daki kaybı telafi etmek adına alternatif pazarlara yöneldiklerini dile getirdi.
Hemen hatırlatmakta fayda var...
Bugün başta domates, salatalık olmak üzere Rusya ambargosundaki 13 üründen Türkiye'nin kaybı yaklaşık 400-450 milyon dolar arasında.
Tarımla uğraşanların yaş ortalamasının 52'yi geçtiği Türkiye'de kırsal kalkınma politikalarına yönelik sorunlar da ele alındı.
Yaşlanan tarım nüfusunu tersine çevirmek adına kırsal kalkınma ve tarımla ilgili yeni hikayelere ihtiyaç olduğu belirtildi. Ortaya kırsal bir vizyon konulması konusunda herkes hem fikirdi.
Hem fikir olunan bir diğer tespit ise “Tarımda kollektif iş yapma kültürü”nün gözardı edilemez ve vazgeçilmez olduğuydu.
TARSİM Genel Müdürü Yusuf Cemil Satoğlu, Türkiye'de doğal afet çeşitliliğinin arttığına vurgu yaptı.
Satoğlu, “Don, dolu frekansı giderek artıyor. Bazı bölgelerde kuraklık riski artarken, öte yanda yoğun, aşırı yağış riskleri de yükseliyor” uyarısında bulundu.
Tarımsal üretimde doğa afet risklerinden doğacak öngörülemez maliyeti minimize etmenin yolunun sigortadan geçtiği vurgulandı.
REÇETELİ TARIM DÖNEMİ
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Özertan, tarımın kendi içinde birçok boyutu barındırdığına dikkat çekerek, “Her üretici tek tip, standart bir üretim yerine kendisine uygun spesifik özelliklere göre üretim yapmak durumunda. Başta toprak, iklim ve coğrafi yapı olmak üzere tüm şartlar her çiftçi için farklı” dedi.
Prof. Dr. Özertan, dünyanın pek çok bölgesinde tarımın teknoloji ile buluşması sonucu her çiftçiye özel 'reçeteli tarım' döneminin başladığına işaret etti.
İGSAŞ Genel Müdürü Turan Tok, çiftçinin toprağın özelliklerini bilmeden tarım yaptığını savundu. Türkiye'de toprakların sadece yüzde 6'sının birinci sınıf kalitede olduğunu belirten Tok, “İkinci, üçüncü sınıf topraklar için analiz yapan çiftçi oranı yüzde 20” dedi.
Bu rakamlar üzerine Bakan Çelik'in toprağın niceliği kadar niteliğine dikkat edilmesi gerektiği cümlesi aklımıza geldi.
Çelik, “Kimyasallarla toprağın niteliği kayboluyor. Artık toprağın bitkiye verecek bir şeyi kalmadı. Toprak isyan ediyor” diyerek toprağın organik madde ve mikroorganizma sayısı açısından fakirleştiğine vurgu yaptı.
Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) başkanı ve çiftçi kimliğiyle Zirve'de konuşan Sencer Solakoğlu, Türkiye'de tarımın gerçeği ile siyasetin çıkar çatışması yaşadığını söyledi.
Tarımda teoriden pratiğe gitmenin bugüne kadar fayda sağlamadığının altını çizen Solakoğlu, “Tarımda pratikten teoriye doğru gitmek zorundayız. Aksi taktirde evdeki hesap çarşıya uymuyor” dedi.
Bu sırada tarımla ilgili masa başında alınan kararların büyük çoğunlukla çalışmadığı ve başarısız olduğuna yönelik pek çok örnek aklımıza geldi.
Sencer Solakoğlu, sektörün bir diğer sorunu olarak artan işgücü maliyetini gösterdi. Solakoğlu, “Tarlada çalışacak işçi bulamıyoruz. Yabancı çalışan bulmak zorunda kalıyoruz” dedi.
Solakoğlu, tarımda teknolojinin yalnızca işgücü ile sınırlı olmadığını ölçümlemede de yoğun şekilde kullanılması gerektiğinin altını çizdi.
Oturumlarda tarımsal istatistiklerin güvenilirliği konusu da gündeme geldi.
Başta Türkvet ve Çiftçi Kayıt Sistemi olmak üzere tarım ve gıda sektörüne yönelik pek çok verinin doğruluğu konusunda kafalarda soru işareti olduğu ortaya çıktı.
Bu konuda bizim de zaman zaman aklımızda soru işaretleri belirmiyor değil.
Sonuçta istatistik ve veri analizi tarım açısından kritik önem sahip.
Doğru şekilde ölçemediğimiz bir şeyi nasıl doğru şekilde değerlendireceğiz?
Selendi Şarapları Sahibi Akın Öngör, üretimde katma değer ve markalaşmayı getirecek yegâne faktörün rekolteden önce kalite olduğunu söyledi.
Baltalı Şirketi sahibi Funda Özer Baltalı ise markalaşmanın dört elementi olduğunu söyledi: Bu işe yürekten inanan üreticiler, ürün satacak kişiler, tüketici ve medya.
Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru da "Ezine peynirini Avrupalı tüketicinin önüne koyduğunuzda "Feta Cheese" (Feta Peyniri/ Yunanistan) diyor. Bu, kendi ürünümüzün markalaşmasında başarısız olduğumuzu gösteriyor" tespitinde bulundu.
Bunların dışında tarımda kamu, özel sektör, üniversite ve STK arasında etkin ve organize bir ağ oluşması gerektiği konusu gündeme geldi.
Özetin özeti tarımda üretimden tüketime kadar her alanda risk yönetimi konusu farklı başlıklar halinde gündeme geldi.
Bloomberg HT Tarım Zirvesi'nde akılda kalanların bir kısmını sizinle de paylaşmak istedik.
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü