Advertisement

 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın ‘3 yıllık Ulusal İstihdam Eylem Planı’nda tarımsal istihdamı yakından ilgilendiren önemli bir madde var.

4 Temmuz'da kabul edilen ve 2017-2019 yıllarını kapsayan eylem planına göre yabancı işçilerin tarım sektöründe çalışmalarının önü açılıyor.

Peki bu karar, tarımsal istihdam açısından ne anlama geliyor?

Mevcut tablo ışığında sektöre yansımaları nasıl olur?

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, Bloomberg HT'den Aycan Polat Ulusan'a bu konuyu yorumladı.

Biz de bu meseleyi önemsediğimiz için Prof. Dr. Gülçubuk'un açıklamalarının deşifresini yaparak konuyu yazılı olarak da kayıtlara geçirmek istedik.

Türkiye'de tarım sektörünün istihdamdaki payının yüzde 20 seviyelerinde olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Gülçubuk, bu oranın ise yüzde 80'inin kayıt dışı istihdamdan oluştuğuna dikkat çekiyor.

Yerli işçilerde yüzde 80 seviyesindeki kayıt dışılığın birinci ana sorun olarak düğümlenmiş durumda olduğunu kaydeden Prof. Dr. Gülçubuk, “İkinci sorunumuz ise yabancı işçilerin kayıt altına alınması ki hem önemli, hem zorlu bir alan. Önemi şundan dolayı, Türkiye'de bir çok alanda giderek yabancı işgücü daha fazla ön plana çıkıyor. Karadeniz'de çay, fındık tarımında Gürcistan uyruklu işçiler, güneye indiğiniz zaman Suriye uyruklu işçiler çoğunlukta. Hatta, Güneydoğu'ya gittiğiniz zaman Irak'tan, Azerbaycan'dan gelen işçiler var. İç Anadolu'da ilginç bir durum var. Örneğin, Ankara'da çobanların yarısından fazlasını Afganistan uyruklu insanlar oluşturuyor. Bunların tamamına yakını kayıt dışı çalışıyor” diyor.

Prof. Dr. Gülçubuk'a göre büyük bir ikilem arasındayız.

Birincisi, kendi tarım işçilerimizi ne kadar kayıt altına alabiliyoruz? Veya neden alamıyoruz?

İkincisi, yabancıları ne kadar kayıt altına alabileceğiz? Neden alacağız?

3 yıllık Ulusal İstihdam Eylem Planı” hazırlanırken bu sorulara ne kadar yanıt arandığını şahsen merak ediyoruz.

Yabancıların kayıt altına alındığı zaman otomatikman bundan doğan hakları olacağını hatırlatan Prof. Dr. Gülçubuk, söz konusu hakları iş ve işçi güvenliği, sağlık, sosyal güvenlik şemsiyesi altında sıralıyor.

Bunun sosyal, demokratik bir hukuk devletinde zaten olması gerektiği konusunda herkes hem fikirdir.

Ama asıl sorgulanması gerekenleri Prof. Dr. Gülçubuk şöyle sıralıyor: “Türkiye'de tarımda çalışanların yüzde 80'inden fazlası kayıt dışıyken yabancıları kayıt altına almak, sosyolojik, ekonomik ve politik açıdan nasıl bir sonuç doğurur? Bu düzenlemeler hayata geçerse, istihdam verilerine nasıl bir yansıması olabilir?”

Olasılıkları ise şöyle sıralıyor: “Emek çatışmasını görebiliriz. Yani, daha fazla ucuzlaşan bir emek, kayıt dışı olan yerli işçilerimizin kayıt dışılıktan da iyice uzaklaşmasına neden olabilir. Çünkü ucuzlaşan bir iş gücü piyasası olduğu zaman yerli işçiler daha başka alanlara gidecektir. Kayıt dışılık bu sefer başka sektörlere kayacaktır. Tarımda kayıt dışı çalışanları, yabancı işcileri ikame ettiğimiz zaman tarımdan kopan nüfus başka sektörlere kayarak ücret yapısını bozacaktır. Yani, emek piyasasında giderek ucuzlaşan ve kayıt dışılığı artan ortamla karşılaşabiliriz.”

Uluslararası istihdam stratejisinde vurgulandığı gibi 'yabancı iş gücü' tanımının da netlik kazanması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Gülçubuk, “Hangi yabancı iş gücü?” diye soruyor.

Türkiye'de başta Suriyeli, Afgan, Gürcü ve Iraklı olmak üzere farklı ülkelerden gelerek Türkiye'de kaçak çalışan çok sayıda mülteci olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Gülçubuk, bu konuda herhangi bir sağlıklı veriye, istatistiksel bilgiye sahip olunmadığını savunuyor.

Biz halen daha Türkiye'de mevsimlik işçilerin sayısını resmi olarak bilmiyoruz” diyen Prof. Dr. Gülçubuk, “Yaptığımız araştırmalardan sadece 750 bin ila 1 milyon civarında kişinin olduğunu biliyoruz. Biz bu kadar nüfusu kayıt altına alamazken, şu anda sayısını bilmediğimiz yabancı iş gücünü hangi kategoride ele alıp neyin adıyla kayıt altına alacağız?” sorusuna yanıt bekliyor.

Yabancı işgücünü de kendi içerisinde ikiye ayıran Prof. Dr. Gülçubuk, “Yerleşik bir biçimde yabancı iş gücü var. Bir de 6 aylığına gelip giden Gürcü işçiler var. Onlar da kayıt dışı çalışıyorlar. Bunlardan hangilerini baz alacağız, bunun tanımını bilmiyoruz” diyerek sonrasında ortaya çıkacak olası etkenleri şöyle sıralıyor: “Birincisi ucuz emek ortaya çıkacak. Emeğin çatışma süreci ortaya çıkacak. Yoksulluk üzerinden ücret rekabeti ortaya çıkaracak. Diğeri de tarımdaki bu kayıt dışılık, başka sektörlere gidecek ve aynı durum oralarda yaşanacak. Ve böyle riskleri kendi içerisinde barındıracak.”

Türkiye'de çalışan her 4 kadından 1'isinin tarımda çalıştığını hatırlatan Prof. Dr. Gülçubuk, bunların ortak özelliği olarak yüzde 96'sının kayıt dışı çalışmasını gösteriyor.

Tarım sektöründe kadınları kayıt altına alamamışken yabancı kadın tarım işçilerini ne yapacağız?” diye soran Prof. Dr. Gülçubuk, “Kendi kadınlarımız kayıt dışıyken, yabancılar çalışacak. Suriye uyruklu vatandaşlar bir hayli fazla. Bu konuları karşılaştırırsak ortaya ne çıkacak? Politikasını yapmamız gerekir” diyor.

Konunun bir diğer sorunlu boyutu da çocuk işçiler...

Türkiye'de çalışan her 2 çocuktan bir tanesinin tarımda çalıştığını söyleyen Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, “Uluslararası sözleşmelere göre çocuk işçilerini kayıt altına alırsak ki - bu doğru değil - mutlaka uluslararası sözleşmelere ve istihdam strateji belgelerine göre girmesi lazım. Çünkü Türkiye'de 2,5 milyon kadın ve 500 bine yakın çocuk tarımda çalışıyor. Bunların tek ortak özelliği kayıt dışı şekilde, sosyal güvenlikten yoksun ve ucuz iş gücüyle çalıştırılmaları” yorumunda bulunuyor.

Bu konuda bir başka görüş ise hafta sonunda Hürriyet Gazetesi'nde yer aldı.

Burak Coşan'ın haberinde Tarım-İş Sendikası Genel Başkanı İlhami Polat da bu alandaki sorunlara dikkat çekti.

Polat, söz konusu uygulama ile mevcut günlük yevmiye üzerinden düşük ücret ile çalışan işçilerin ekmeğine yabancı işçilerin ortak edileceğini kaydederek, “Çukurova’da şimdiden tarım işçisi ücretleri, yabancıların istihdama katılmasıyla yarı yarıya düştü. Bunun yabancı açısından bir zorunluluk olduğunu biliyoruz. Ancak işverenin bunu fırsata çevirmesine izin verilmemesi gerekiyor” uyarısında bulundu.

Tarım kesiminde zaten güç olan çalışma koşullarının yabancıların piyasaya girmesiyle daha da güç hale geldiğini hatırlatan Polat, “Bu insanlar her koşula razılar, seçme şansları olmadığı için işverenlerce fırsat olarak görülüyorlar” dedi.

Bu konuyu oldukça hassas buluyoruz. Üzerinde konuşulması, tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.

Hatırlayacağınız üzere Türkiye'de göçmen tarım işçilerine yönelik yayımlanan son rapor hakkında “Türkiye'nin yeni tarım işçileri: Suriyeli Göçmenler” başlığı ile iki bölümden oluşan bir yazı kaleme almıştık.

Okumak isteyenler için yazının sonunda linkleri yeniden paylaşıyoruz.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com

NOT: “Türkiye'nin yeni tarım işçileri: Suriyeli Göçmenler” yazılarının linkleri:

http://www.bloomberght.com/yorum/irfan-donat/1980570-turkiyenin-yeni-tarim-iscileri-suriyeli-gocmenler-1/

http://www.bloomberght.com/yorum/irfan-donat/1981278-turkiyenin-yeni-tarim-iscileri-suriyeli-gocmenler-2/