Advertisement

Bu aralar hayvancılık denilince akla hemen üretimden çok ithalat gelir oldu.

Son dönemde alınan kararlara baktığımızda üreticinin gelecek açısından önünü görmesi oldukça zor.

Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği, sektörde yaşanan sıkıntılarla birlikte bir çok üretici açısından cazip olmaktan çıkıyor.

Zaten bugüne dair eldeki rakamlar da söylediklerimizi kısmen teyit ediyor.

TÜİK verilerine göre Türkiye'de koyun-keçi varlığında bir gerileme söz konusu.

1990'lı yıllarda nüfusumuz 56 milyon iken toplam küçükbaş hayvan varlığımız 51 milyon baş civarında imiş. Yani, neredeyse kişi başına bir küçükbaş hayvan düşüyor.

2016 itibariyle 80 milyona (3 milyonu aşan Suriyeli mülteciler hariç) ulaşan nüfusa karşın toplam küçükbaş hayvan varlığımız 41 milyon baş seviyesinde. 1990'lı yılların bile altında! Kişi başına yarım küçükbaş hayvan ya düşüyor ya düşmüyor.

2009'dan bu yana sürekli artış trendinde olan koyun ve keçi varlığımız ise 7 yıl sonra ilk kez 2016'da gerilemiş durumda.

Mevcut tabloya bakılırsa söz konusu gerileme 2017'de de devam edecek gibi görünüyor.

Buna bağlı olarak TÜİK'in ilk çeyrek ve bugün açıklanan ikinci çeyrek rakamlarına göz attığımızda 2017 genelinde de koyun eti üretimi tarafındaki kan kaybının sürebileceğini söyleyebiliriz.

Koyun eti üretimi geçen yılın aynı dönemine göre 2017 ilk çeyreğinde yüzde 10, ikinci çeyrekte yüzde 2,1 azaldı.

Bu bilgiyi neden paylaşıyoruz?

Tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi tarımda da projeksiyonlar çok önemli.

Göz göre göre hayvancılık tarafında bir kan kaybı yaşanırken, bunun önüne geçecek adımlar maalesef atılamamış.

Bugün toplam kırmızı et üretiminin yüzde 11'inden azını küçükbaş hayvan eti oluşturuyor.

Halbuki 1990'lı yıllarda toplam kırmızı et üretimimizin yüzde 37'si koyun ve keçiden sağlanıyordu.

Bu dediklerimizden tabiki “Büyükbaşı bırakalım, küçükbaşa dönelim” gibi bir sonuç çıkarmak yanlış, eksik ve de hatalı olur. Bizim anlatmaya çalıştığımız kırmızı et üretimimizi artırmaya yönelik stratejimizde gözardı edilen küçükbaş hayvancılığın rolü ve etkisi.

Dengeli bir üretim artışı ve fiyatların istikrarında en az büyükbaş kadar küçükbaş hayvancılık da kritik önemde.

Peki küçükbaştaki kan kaybının nedenleri neler?

Geçtiğimiz haftalarda Tarım-Analiz programına konuk olan Kırıkkale Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mehmet Kürşat Ulusoy, bize sektörün sorunlarını ve çözüm önerilerini ortaya koyan bir rapor getirdi.

Söz konusu rapor, bakanlığın elinde zaten var.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, göreve geldiğinin ikinci gününde Türkiye Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği Olağanüstü Genel Kurulu'na katıldı.

Ardından yönetim kurulu üyeleri ile 3 saati aşan bir toplantı gerçekleştirdi.

Rapordaki sorunların ve çözüm önerilerinin Fakıbaba'ya birinci elden iletildiğini tahmin ediyoruz.

Peki nedir bu sorunlar ve çözüm önerileri?

“Koyun keçi yetiştiriciliği ile en az maliyetle en çok üretim, istihdam ve katma değer üretildiği” belirtilen raporun giriş kısmında şu tespitler dikkat çekiyor: “Bu işi yapanlar azalmış, bitme noktasına gelmiş. Yapanlar da bir çok sorun ve sıkıntı ile yapamaz hale getirilmektedir. Bu insanlar da bu işi yapmazlarsa, yapacak insan bulunamayacak ve gıda güvenliğimiz risk altında olacaktır.”

Raporda tüm sorunların tespiti ve çözüm önerileri dile getirilmiş.

Öne çıkan bazı notları paylaşalım...

Hayvancılığın olmazsa olmazı ve maliyetlerin düşmesi açısından anahtar konumdaki meraların mevcut yapısı, korunması, ıslahı, kullanımı noktasında çözüm bekleyen sıkıntılar var.

Sektörün diğer sorunu çobanlarla alakalı. Bugün çobanların yaş ortalaması 45–50'nin üzerinde. Yeni nesil gençler gelir düzeyi ve karlılığın az olması, sosyal ve çevresel sorunların çokluğu, güvenlik sıkıntısı, evlenmek için kız bulamama gibi nedenlerden dolayı köyde bu işi yapmak istemiyor ve kırsaldan göç ediyor. Sektör temsilcileri çobanlar açısından SSK desteği, göçmen ve sığınmacıların meslek edinmeleri gibi farklı çözüm önerilerine bakanlıktan yanıt bekliyor (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın geçen ay açıkladığı ‘3 yıllık Ulusal İstihdam Eylem Planı’nda tarımsal istihdamı yakından ilgilendiren bu konuda önemli bir madde var).

Kırmızı et fiyatlarındaki yüksek seyrin de etkisiyle artan hırsızlıklarla birlikte kırsal bölgelerde son dönemde çobanlar can ve mal güvenliği açısından sorunlar yaşamaya başladı.

Sektörün bir başka beklentisi ise proje bazlı destek ve teşviklerin bürokrasiden arındırılarak yetiştiriciye ödenmesinin kolaylaştırılması yönünde.

Sorunlar arasında yeni işletmelerin ağıl mandıra yapılamaması ve rekabet gücünün olmaması da var. Bunun yanında destek ve teşviklerin proje ve bürokrasiden arındırılarak yetiştiriciye ödenmesinin kolaylaştırılması konusu sektörün bir diğer beklentisi.

Islah çalışmalarının ve teşviklerinin yeterli olmaması da bir diğer sorun.

Sektörün önerisi TAGEM, üniversite ve birliklerin işbirliğinde yürütülen ıslah çalışmalarında projenin daha sağlıklı ve iyi yürüyebilmesi için desteklemelerin artırılması, koç havuzunun yapılması, her türlü kamu, kooperatif ve banka aracılığı ile alınacak hayvanların projeli damızlıklardan elde edilmesi yönünde.

Sorunlar ve çözüm önerileri bunlarla sınırlı değil ancak biz öne çıkanlara değinmek istedik.

Özetin özeti, hem yukarıda paylaştığımız TÜİK verileri hem de Et ve Süt Kurumu'na (ESK) Temmuz sonunda sıfır gümrükle 475 bin küçükbaş hayvan ithalatı için verilen yetki gösteriyor ki önümüzdeki dönem küçükbaş hayvancılık açısından oldukça zor geçecek.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eşref Ahmet Fakıbaba hayvancılık sektörüne yönelik yeni bir çalışma içinde olduklarını belirterek önümüzdeki 2,5 - 3 yıl içinde et ithal etmeyecek duruma gelineceğini savundu.

Umarız bahsedilen yeni çalışmada küçükbaş hayvancılığın rolü ve konumu küçük kalmaz.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com