Advertisement

Ne zaman bir torba yasa tasarısı gündeme gelse akla hemen zeytinlikler ve meralar geliyor.

Son torba yasada da benzer bir durum söz konusu.

Bu sefer torbada zeytinlikler yok ama maalesef meralar yine var.

130 maddelik Torba Yasa’nın 61'nci madde gerekçesi şöyle: “Madde 61 – Madde ile 4342 sayılı Mera Kanununun 30'uncu maddesinde değişiklik yapılmak suretiyle endüstri bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, serbest bölgeler ile sanayi sitesi ve bunların ilave alanları için ihtiyaç duyulan alanlar için mera vasfının değiştirilmesi durumunda ödenecek olan ot bedelinden muafiyet sağlanması amaçlanmaktadır.”

Daha kısa ve öz bir ifade ile açıklayalım.

Söz konusu kanun tasarısıyla tahsis amacı değiştirilen mera, yaylak ve kışlaklar için 20 yıllık ot bedeli esas alınarak ödeme yapılmasına ilişkin yasa maddesi hükümsüz hale getiriliyor.

Hatırlanacağı üzere daha önceki torba yasalarda ticaret alanı yapmak ya da imara açmak üzere meraların vasfı değiştirildiğinde 20 yıllık ot bedeli ödenmesine yönelik bir madde vardı.

Mevcut torba yasada artık bu bedelin ödenmesi de ortadan kaldırılıyor.

Meraların geleceğine yönelik alınması gündeme gelen bu kararlar tarım sektörü açısından kaygı verici.

Bilindiği üzere Türkiye'de hayvancılığın en önemli sorunlarının başında girdi maliyetleri geliyor. Özellikle besicilerin girdi kalemleri arasında yem maliyeti yüzde 30-40'ları buluyor.

Bu maliyetlerin üstesinden gelmenin yolu da aslında mera hayvancılığından geçiyor.

Ancak Türkiye'de meralara yönelik ciddi sıkıntılar söz konusu.

Birincisi, dönem dönem torba yasalarla gündeme gelen mera kanunundaki değişikliklerle mera alanlarının hızla azalması ve amaç dışı kullanımının önünün açılması.

İkincisi, mevcut mera alanlarının verimsiz ve kalitesiz olmasına karşın yeterli ve etkin ıslah çalışmalarının yapılamaması ve erozyona karşı korunamaması.

Üçüncüsü ise meraların kullanım haklarının adil ve genele yayılamaması sonucu belirli kişi, grup ya da kesimin elinde olması ve bu alanların kendi içerisinde bir rant yaratması.

Sonuçta tüm bu etkenler nedeniyle üretici meralardan olması gerektiği şekilde ve düzeyde yararlanamıyor.

Sorun da burada başlıyor.

Çünkü Türkiye'de besilik materyal kadar o hayvanları besleyecek ot meselesi de oldukça büyük.

Bugün Türkiye hâlâ yem hammaddesi üretiminde yeterli seviyede değil ve yüzde 45 civarında ithalata bağımlı durumda.

Yemdeki dışa bağımlılık ve maliyetlerin düşürülmesinin yollarından bir tanesi de meraların etkin kullanılabilmesinden geçiyor.

Ot sorunu çözülmeden et ve süt meselesini çözebilmek mümkün değil.

Türkiye'de kırmızı et fiyatlarını ve yüksek girdi maliyetleri altında can çekişen hayvancılık politikalarını tartışıyorsak bu sorunların ucu bir türlü sahip çıkamadığımız meralara kadar dayanıyor.

BAKAN YARDIMCISI DANİŞ NE DEDİ?

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından geçtiğimiz hafta sonu 'Hayvancılıkta Kalkınma Türkiye İstişare Toplantısı' düzenlendi.

Toplantıya katılmadık ama Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş'in sektöre yönelik açıklamalarını haber ajanslardan okuduk.

Mehmet Daniş'in konuşmasında meralara ayırdığı bölüme dikkat çekmek istiyoruz.

Türkiye’nin 14,6 milyon hektar mera alanı olduğunu ve meraların kullanımı konusunda ciddi sorunlar yaşandığını aktaran Daniş, “Meraya ayrı bir başlık açmak durumundayız. Meraların kullanımı üzerinde hâlâ ciddi sorunlarımızın olduğu ve bu sorunları aşmamız gerektiğini düşünüyoruz. Hayvancılık konusunda ilk konu başlığımızın mera olması gerektiğini düşünüyorum" dedi.

Meraların şu anda bir daire başkanlığıyla yönetildiğini hatırlatan Daniş, Bakan Fakıbaba'nın düşüncesinin meraları genel müdürlük olarak yönetmek olduğunu ve bunun planlandığını kaydederek şunu söyledi: “Orman varlığından daha fazla mera varlığı var. Ancak 100’ü bulmayan personelle 20-30 milyon liralarla meraları yönetmeyi çalışıyoruz.”

MERALAR NEDEN STRATEJİK ÖNEMDE

Bizdeki durumun aksine meralar bir çok ülkenin tarım politikaları açısından stratejik öneme sahip.

Hayvancılık politikalarında başarılı sağlayan ve örnek model olarak gösterilen ülkelerin ortak özelliği, sahip çıktıkları meralarının yönetimini de başarılı şekilde yapabilmeleri.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Cengiz Sancak'ın daha önce paylaştığı verilerden yola çıkarsak örneğin İrlanda'da hayvanların tükettiği yemlerin yüzde 97'si, İngiltere'de yüzde 83'ü, Fransa'da yüzde 71'i Hollanda'da ise yüzde 54'ü meralardan karşılanıyor.

ABD'de hayvanların tükettiği kaba yemin meralardan karşılanma oranı yaklaşık yüzde 40 seviyelerinde.

Görüldüğü üzere bazı ülkeler yem tarafında neredeyse sıfır maliyete, bazıları ise yüzde 50 düşük maliyete üretim yapabiliyor.

O yüzden de tüketicisine hesaplı fiyata kırmızı et sunarken, ihracat pazarında da rekabetçi konumunu koruyor.

Biz de sık sık Avrupa'da et reyonlarından kırmızı et fiyatlarını paylaşıyor ve ne kadar ucuz olduğunu tartışıyoruz.

Elimizde maalesef resmi bir veri yok ama Türkiye'de meralardan yararlanma oranının oldukça düşük olduğunu tahmin etmek zor değil.

Eldeki değerin kıymetini maalesef bilmiyoruz.

Tekrar başa dönersek torba yasa tasarısı ile meralar yeniden gündemde.

Konu bugün yarın meclis gündemine yeniden gelecek.

Hatırlatalım istedik...

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com