Advertisement

 

Türkiye İş Bankası'nın ev sahipliğinde ve Bloomberg HT'nin medya sponsorluğunda gerçekleştirdiğimiz 'Tarım Sohbetleri'nin dördüncüsünü Kırklareli’nin Lüleburgaz İlçesi'nde gerçekleştirdik.

Konulara gerçekçi şekilde yaklaşmak ve doğru açıdan bakabilmek için farklı bölgelerde çiftçiler ve sektör temsilcileriyle bir araya gelerek tarımın nabzını sahada tutmaya devam ediyoruz.

Türkiye'nin tarımsal alanda sahip olduğu büyük potansiyeli ve fırsatları görmek açısından da Lüleburgaz güzel bir örnek teşkil ediyor.

Ayçiçeği, çeltik, kanola, buğday, mısır, pancar gibi birçok bitkisel üründe öne çıkan bölge, hayvancılık açısından da ari işletmeleriyle dikkat çekiyor.

Biz de Trakya’nın tüm bu potansiyelinin farkında olarak Lüleburgaz’da “Bitkisel ve Hayvansal Üretimin Birlikte Sürdürülebilirliği” konusunu ele aldık.

Bölge tarımı açısından dikkatimizi çeken noktaları sizlerle de paylaşalım.

Lüleburgaz, Kırklareli’nin ilçesi olmasına karşın nüfus bakımından il merkezine göre daha yoğun bir yerleşim alanı.

Tarım ve turizmin entegrasyonu için önem arz eden tarım arazilerinin orman bitki örtüsü ile iç içe geçmiş olması da bölge açısından ayrı bir zenginlik kaynağı.

Trakya Kalkınma Ajansı’nın raporuna göre Kırklareli, 200 bin hektardan büyük bir mutlak tarım arazisi varlığına sahip. Bu da ilin tarım eksenindeki gelişimi bakımından oldukça kıymetli bir zemin teşkil ediyor.

Hayvancılık tarafındaki gelişmelere bakıldığından ise Türkiye ortalamasının üzerinde bir performanstan bahsetmek mümkün.

Özellikle bölgede yıllardır başarılı bir şekilde uygulanan suni tohumlama sonucu, genotip özellikler açısından büyükbaş hayvan varlığında önemli ilerlemeler sağlandığını öğreniyoruz.

Kültür ve kültür melezi hayvan varlığının toplam hayvan varlığına oranı oldukça yüksek. O yüzden bölgenin büyükbaş hayvan varlığı Türkiye genelinde damızlık materyal olarak da tercih ediliyor.

Ama buradan her şey toz pembe sonucunu çıkarmak da yanlış olur.

Buzağı ölümlerinin önlenmesi, suni tohumlamada başarı oranının yükseltilmesi, hayvanların laktasyon yılı ve süresi gibi konularda daha gidilecek yol var.

Panelde de sıkça dile getirildiği üzere Kıvırcık Koyunu, Trakya Arısı (Istranca Arısı), Kırklareli Tam Yağlı Beyaz Peyniri, Trakya Eski Kaşarı ve Kırklareli Üzüm Hardaliyesi katma değerli üretim ve markalaşmada bölgenin yöresel ürünleri ve türleri arasında öne çıkıyor.

Ama coğrafi işaret tescili alacak birçok ürün olmasına karşın yöresel ürünlerin ve yerel türlerin korunması ve tanıtımına ilişkin koordinasyon ve strateji eksikliği dikkatimizi çekiyor.

Lüleburgaz’daki toplantıda konuştuğumuz sorunların önemli bir kısmı aslında Türkiye’nin birçok bölgesinin ortak sorunu.

Özellikle tarımda bir araya gelerek ortak hareket etme, birlikte iş yapma kültürünün zayıf olması birçok sorunun da temelini oluşturuyor.

Lüleburgaz’da aldığımız notlar eşliğinde bölgenin tarım sektörü açısından öne çıkan sorunlarına da değinmekte fayda var.

Özellikle besi yönlü hayvancılık altyapısının eksik olduğu bölgede, süt ürünleri tarafında da üreticilerin kümelenme ve kurumsallaşma sorunları öne çıkıyor.

Öğrendiğimize göre il genelinde 25 civarında beyaz peynir üreticisi bulunuyor. Bu işletmelerde ağırlıklı olarak tam yağlı klasik beyaz peynir, eski kaşar ve taze kaşar üretimi yapılıyor. Ama firmaların dış ticaret tarafında var olan potansiyeli kullanamadığının altını çizmek lazım.

Tarımsal kooperatiflerin zayıf bir yapıda olması, katma değerli ve markalı üretim sürecini de zorlaştırıyor.

Birçok üretici bölgede et ve süt kombinası ile soğuk hava deposu ihtiyacı olduğunu savunuyor.

Tarım açısından bölgede bir diğer önemli konu ise sulu tarım arazilerinin yetersizliği ve açık sulama sistemlerinin verimsizliği olarak karşımıza çıkıyor.

Özellikle basınçlı sulama sistemlerine yönelik yatırımlar, bölge tarımında hem verimi ve kaliteyi artırmak hem de maliyetleri aşağı çekmek açısından kritik önemde.

Lüleburgaz’da üreticilerle konuştuğumuzda kanayan bir yaraya da özellikle parmak bastılar. O da kırsal çözülme… Yani kırsaldan kente olan göçün sürmesi ve kırsal nüfusun yaş ortalamasının hızla artması.

Bu mesele sadece Lüleburgaz ve çevresini değil, Türkiye’nin tamamını ilgilendiriyor.

O yüzden tarım politikaları oluşturulurken merkezinde ‘kırsal kalkınma’nın yer alması gerektiğini ve konuya sadece ekonomik açıdan da bakmak gerektiğini ısrarla vurguluyoruz.

Kırsal kalkınma stratejisini oluştururken ulaşım, altyapı, sağlık, eğitim gibi birçok alanı kapsayan çok yönlü ve tamamlayıcı politikalara ihtiyaç var.

Bunu ortaya koyabildiğimiz zaman Lüleburgaz gibi Türkiye’nin birçok bölgesi kırsal kalkınmanın öncüsü olacak niteliğe ve potansiyele sahip.

İşte o zaman tarımda kronik sorunları aşıp, katma değerli üretim ve markalaşma stratejilerini ortaya koyarak dış ticarette rekabetçiliği gündemimize alabiliriz.

Lüleburgaz’dan tarım notlarımıza bir sonraki yazımızda devam edeceğiz.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com