Advertisement

Kiminle konuşsak aynı şeyleri söylüyor: Önümüzü göremiyoruz, belirsizlikler çok fazla.

Üretici de benzer cümleleri kuruyor.

Gıda sanayinde faaliyet gösteren sektör temsilcileri de…

İhracatçı da…

Sektörün farklı paydaşlarına aynı cümleleri kurdurtan nedenlerin başında ise kurdaki oynaklık ve tarım piyasalarındaki belirsizlikler geliyor.

En basitinden, hammadde ve girdilerin önemli bir kısmının ithal edilerek üretimin gerçekleştirildiği bir ortamda kur baskısı tarımda öngörülebilirlik sorunu yaratıyor.

Bir yandan gelecekte kendi içinde fırsatlar barındıran ve stratejik sektör olarak gösterilen tarım, aynı zamanda mevcut şartlarda kendi içerisinde ciddi riskler de barındırıyor.

O yüzdendir ki üretimden başlayarak zincirin her halkasında atılacak adımların çok iyi ölçülüp biçilmesi gerekiyor.

Bunu başarabilmek için de her anlamda hesabı kitabı iyi yapmak lazım.

İşin biraz ekonomik boyutuna bakalım…

Türkiye'de çiftçiler tarımın finansman boyutuna hangi derecede hakim?

Ya da konuya finansal okur-yazarlık açısından bakarsak çiftçi ne durumda?

Tarımsal işletmeler risk ve kriz yönetimine ne kadar hazırlıklı?

Tarımsal işletmelerde üretimin verimliliği, kalitesi ve sürdürülebilir olmasında finansman koşullarının rolü ve etkisi oldukça fazla.

Hatta, finansmanın doğru şekilde yönetimi işletmenin geleceği açısından hayati önemde.

Her zaman konuştuklarımızı tekrar etmenin bir anlamı yok ama özetle Türkiye'de tarım sektörünün temelinde 6 yapısal sorun hiç gündemden düşmüyor.

Bunlar, tarımsal işletmelerin ölçek sorunu, işgücünün verimsiz şekilde kullanımı/işgücü maliyeti, planlamadan uzak bir üretim modeli, girdi maliyetlerindeki kontrolsüz ve oynak piyasa yapısı, pazar entegrasyonundaki aksaklıklar ile uygun miktar, zaman ve şartlarda finansmana ulaşım sıkıntısı olarak sıralanıyor.

Tabii finansman tarafında başka sıkıntılar da var.

Doğru miktardaki finansman ihtiyacına doğru zaman ve uygun şartlarda erişim kadar söz konusu kaynağın işletme ve yatırım sürecinde doğru ve etkin kullanımı da önem arz ediyor.

Kısacası, işletmenin hesabını, kitabını doğru tutmak ve yürütmek kritik önemde.

Burada artık know-how daha kıymetli hale geliyor.

Bankalar artık tarımsal üretimde çiftçiye kredi imkanı sağlayan klasik misyonunun ötesine geçerek verimlilik ve kârlılığın artırılması, işletmede tasarruf stratejileri, katma değerli üretim ve markalaşmaya giden süreç dahil pek çok noktada “danışmanlık hizmeti” de yürütür hale geliyor.

En basitinden ziraat mühendislerinin tarım bankacılığında artan istihdamı bunun somut bir örneği.

Neredeyse tüm bankaların, çiftçilerin kullanımına yönelik akıllı telefon uygulamaları geliştirmeleri de bir başka işaret.

Bir taraftan çiftçiye doğru kanallardan, en kısa sürede ulaşılırken, diğer taraftan sektöre yönelik veri tabanı elde ediliyor.

Böylece geleceğe yönelik stratejiler belirlenirken ortaya gerçekçi bir yol haritası da çıkıyor.

O yüzden tarımın artık en önemli girdilerinin başında ‘bilgi’nin geldiğini sık sık dile getiriyoruz.

Peki bunlar tek başına yeterli mi?

Bize göre bu alanda gidilecek daha çok yol var.

Çiftçinin finansal okuryazarlığı konusu sosyal sorumluluk projeleri ya da sınırlı sayıda çiftçiye erişilen bölgesel programların ötesine geçerek genele yayılmak zorunda.

Çiftçi ve finans kurumlarının dışında kamu, üniversite ve STK’ların organize şekilde hareket ettiği, etkin şekilde işleyecek bir yapıya ihtiyaç var.

Deyim yerindeyse bu alanda ‘milli seferberlik’ ilan edilmeli.

Çiftçi Kayıt Sistemi’ndeki 2.2 milyon çiftçi ile tarımsal üretimi sürdürülebilir kılmak ve her geçen gün zorlaşan şartlar ve riskler karşısında üreticiyi ayakta tutarak rekabetçi hale getirmenin başka yolu var mı?

Kronik hale dönüşen yapısal sorunların üstesinden gelmek, üretim planlamasından ürün pazarlamasına kadar ki organizasyonun ve entegrasyonun sağlanmasında da ‘bilgi’yi paylaşmak ve kullanmak zorundayız.

İklim değişikliği, salgın hastalıklar, zararlı ile mücadele gibi tarımın artık olağanlaşan risklerini yönetmek için de bu ‘bilgi’ye ihtiyacımız var.

Kısacası ister adına finansal okur-yazarlık deyin, ister tarımsal okur-yazarlık diye niteleyin, “bilgiye sahip olmaktan öteye geçip paylaşmak’ kırsaldaki refahın artması açısından her geçen gün daha önemli bir hale geliyor.

Çiftçi açısından kritik önemdeki “tarımsal okur-yazarlık” konusuna zaman zaman değinmeye devam edeceğiz.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com