Advertisement

Bu hafta itibariyle tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi tarım sektörü açısından da yeni bir sürece giriyoruz.

Geçtiğimiz dönemdeki siyaset anlayışından farklı olarak izlenecek tarım politikalarında yeni bir yaklaşım beklentisi hakim.

Sistem nasıl işleyecek?

Bakan ve bakan yardımcılarının karar alma sürecindeki fonksiyonları ne olacak?

Oluşturulacak kurulların görev tanımı, kapsamı ve etkinliği ne derece olacak?

Tüm bunları zaman gösterecek.

Sonuçta tarımın sorunları ve çözüm yolları yıllardır konuşuluyor.

Aslında teşhis ortada, reçete de belli.

Çiftçilerin, kronik hale gelen sorunların çözümünde beklentileri yüksek.

Biz de politikada yeni dönem yavaş yavaş şekillenirken çiftçinin beklentilerini sektör temsilcilerinin ağzından hatırlatmak istedik.

Akıllı Tarım programına telefonla bağlanan Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, gıda enflasyonu ile birlikte ithalatın sık sık gündeme geldiğini hatırlatarak, ithalat politikalarına iki koşulda tepki göstermediklerini belirtiyor.

Doğru, “Gıda enflasyonu oluşmasın diye fiyatlardaki artışta hemen bir ithalata başvuruluyor. Buna biz aslında iki şartla tepki göstermiyoruz. Birincisi hasat zamanı olmayan ithalat, ikincisi de piyasada haksız rekabet yaratmayacak bir ithalat. Eğer bir ülkede ürün eksikse - mesela soyanın yüzde 95’ini yurt dışından ithal ediyoruz ancak yüzde beşini biz üretebiliyoruz - mevcut koşullarda soyasız kalmamak için ithal etme durumundayız. Buna itirazımız yok” diyor.

Tarımsal ürünlerin fiyatlarında ithalat enstrümanı kadar alternatif enstrümanların da kullanılması gerektiğine dikkat çeken Doğru, örnek olarak da komisyon modelini öneriyor.

Üreticinin maliyetlerini artıran bazı girdilerin de fiyatını izlemeye yönelik ve bunları inceleyip takip eden bir komisyon kurulabileceğini kaydeden Doğru, girdi fiyatlarındaki yükselişe yönelik de müdahale edilmesi gerektiğini savunuyor.

Doğru diyor ki, “Mesela eczanelerde bakın, Türkiye’nin bütün eczanelerinde ilaçlar aynı fiyattır. Ama zirai ilaç veya hayvan sağlığıyla ilgili veteriner ilaçlara gelince her tarafta farklı fiyat uygulaması var. Gübre fiyatları keza aynı… Tohum fiyatları, bilhassa yem fiyatları… E bunlar için de o zaman bir inceleme komisyonu kuralım. Bu girdileri ucuza üretelim. Çiftçimize ucuza verelim. Çiftçimiz de tabii ki bu girdileri ucuza temin edince ona göre bir üretim yapacak ve o maliyetler karşısında fiyatlar düşecektir.”

Mutlu Doğru, bir çiftçi olarak en büyük endişesinin genç çiftçilerin bu mesleğe devam etmemesi olduğunu söylüyor.

Bugün genç çiftçi projesinin neden ortaya çıktığının incelenmesi gerektiğine vurgu yapan Doğru, tespitini de ekliyor: “Köylerde artık gençler tarımla uğraşmak istemiyor. 80 milyon vatandaş, 30 milyon turist, 3.5 milyon da Suriyeli misafirlerimizi sayarsanız Türk tarımı yaklaşık 115 milyon insanın karnını doyuruyor. Sen yapmazsan, ben yapmazsam bu tarımı kim yapacak? Onun için çiftçiliği gençlere cazip hale getirmemiz lazım ve bunun için de ilk şart çiftçinin para kazanabilmesi. Çiftçinin ayakta kalmasını sağlayacak sürdürülebilir tarım politikalarına ihtiyacımız var.”

ÇİFTÇİ İTHALAT KADAR İHRACAT HAMLESİ DE BEKLİYOR

“Her gıda fiyatı arttığında, gıda enflasyonunda konuşulan ilk şey her nedense çiftçi fiyatları oluyor ama bunun müsebbibi çiftçi değildir” diyen Doğru, çiftçinin mesleğini devam ettirebilmesi için doğru ve etkin desteğe ihtiyaç olduğunun altını çiziyor.

Doğru, yeni döneme dair beklentilerini de şöyle dile getiriyor: “Yeni oluşacak hükümet ve tarım bakanlığımızdan isteğimiz, desteklemeleri uzun vadeli şekilde açıklaması. Desteklerin açıklama zamanı ve ödeme zamanı da çok önemli. Çiftçinin, girdileri en çok aldığı ve tükettiği zamanda ödemelerin gerçekleşmesi kritik önemde.”

Mutlu Doğru, çiftçinin üretim planlaması sorununa yönelik ise şu öneride bulunuyor: “Üretim planlamasından bahsediliyor ama şahsen ben üretim planlamasının serbest ekonomi şartlarında çok mümkün olduğunu zannetmiyorum. Fazla üretim varsa bir komite oluşturularak, mesela domates çok ekilmiş ise o zaman o sene domatese hemen navlun desteği, kışın KDV iadesi desteği vererek yurtdışına ihracatın önü açılmalı. Nasıl yüksek fiyat olduğu zaman ithalatı düşünüyorsak, o zaman düşük fiyatta da hemen çiftçiye yardımcı olup ihracatın önünü açmak durumundayız. Serbest piyasa bunları gerektirir.”

Yani çiftçinin beklentisi tüketici fiyatları arttığında hemen başvurulan ithalat hamlesi gibi üretici fiyatları düştüğünde de kayıtsız kalmadan ihracat başta olmak üzere derhal hamlelerin atılması yönünde.

Akıllı Tarım programına katılan bir diğer çiftçi temsilcisi ise Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu idi.

Et ve süt konusunun sıkça gündeme geldiğini ifade eden Solakoğlu, tüketicilerin haklı olarak fiyatların yüksek olmasından yakındığını ve sürekli ithalat kapısının açık kaldığını hatırlatırken, üretici tarafında da maliyetlerin yüksek ve fiyatların düşük olduğuyla ilgili bir yakınmanın söz konusu olduğunu hatırlatıyor.

Tarım politikaları açısından öncelikli olarak verimli üretime yönelinmesi gerektiğinin altını çizen Solakoğlu, çiftçilerin üretimden başlayarak tarımın her safhasından istikrarlı bir politika beklentisi içinde olduğunu ifade etti.

Solakoğlu, “Yeni sistemde beklentimiz, her gelen yeni üst düzey bürokratla ya da bakanla politikanın değişmemesi yönünde çünkü o kadar çok tarım politikalarıyla oynandı ki her değişimde bize farklı bir istikamet gösterildi ve bu farklı istikamete yönelirken yeni bir politikaya karar verilip yine başka bir istikamet gösterildi. Üreticiler açıkçası artık zorlanmaya başladı. Nasıl yapmaları gerekiyor, ne yapmaları gerekiyor bilemez hale geldiler. Bizim için istikrarlı, uzun vadeli bir devlet politikasının belirlenip Tarım Bakanlığının da bu politikalar çerçevesinde sadece bu hedefe koşmak için çaba sarf etmesini açıkçası canı gönülden bekliyoruz” diyor.

"BİZİM İNEKLERİMİZ SİYASET, POLİTİKA BİLMEZ"

Hayvancılık tarafını konuşurken et, süt ve ot (yem) politikalarını birbirinden ayıramayız.

Sencer Solakoğlu da hayvancılık açısından en hassas noktalardan biri olan sütteki politikalara dikkat çekiyor.

“Bizim ineklerimiz açıkçası siyaset bilmez, politika bilmez, yem fiyatlarını bilmez, Dolar/TL paritesinden anlamazlar” diyen Solakoğlu, “Hayvanlarımız her zaman olduğu gibi yem yemeye devam ediyorlar ama 25 milyon ton yem üreten ülkemizin 12 milyon ton yem ithal ettiğini gördüğümüz zaman ne kadar dolara ve euroya bağımlı olduğumuzu görüyorsunuz ve dolayısıyla ithalata dayalı bir yem politikası izlenmeye devam ettiği sürece halkımızın ucuz bir şekilde bu eti ve sütü tüketme şansı yok” diyor.

Tarım politikaları açısından bakanlığın tek bir rolünün bulunmadığını ifade eden Solakoğlu, “Çiftçiler olarak bizim üretimde verimi artırmamız lazım. Bunun için de çiftçinin bilinçlendirilmesi gerekiyor. Tarım Bakanlığının tek rolü burada bize maddi destek vermek olmamalı. Aynı zamanda doğru politikalarla doğru istikamet gösterip daha verimli üretebilmemiz için ne yapabilirizi düşünmemiz gerekiyor. Yeni sistemde bu mümkün çünkü Külliyeye bağlı olan bir ofisin politika belirlemesi ve bakanlığın bu politika çerçevesinde hareket ediyor olması bize daha uzun süreli politikaların gerçekleşeceği umudunu açıkçası aşıladı. Beklentimiz bu yönde” diyor.

İki çiftçi temsilcisinin bakış açısıyla tarımda yeni döneme dair beklentilerin bir kısmını özetlemeye çalıştık.

Umarız yeni süreçte daha planlı, organize ve etkin bir tarım ve gıda politikaları ve stratejilerine şahit oluruz.

Hep birlikte izleyip göreceğiz.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com