Advertisement

 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), bu yılın ilk çeyreğine (Ocak-Mart) ilişkin gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) sonuçlarını açıkladı.

Türkiye ekonomisi 2019 ilk çeyrekte yıllık bazda yüzde 2,6 daralırken, bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,3 büyüdü.

Tarım sektörü ise yıllık bazda yüzde 2,5, bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,8 büyüdü.

Tarım sektörü geçen yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,3 büyüme göstermişti.

Sanayinin yüzde 4,3 daraldığı, inşaat sektörünün yüzde 10,9 küçüldüğü, hizmetler sektörünün yüzde 4 gerilediği bir çeyrekte tarımın yüzde 2,5 büyümesi tabii ki sevindirici.

Ama sevinirken biraz da söz konusu veriyi analiz etmek gerek diye düşünüyoruz.

Tarımdaki büyüme kırsaldaki üreticiye ne kadar yansıdı?

Büyüme kırsaldaki refaha ne kadar katkı sağladı?

İstikrarlı ve sürdürülebilir bir tarımsal büyümeden bahsedebilir miyiz? gibi akıllara pek çok soru geliyor.

Zira resmi verilere göre tarım sektörünün büyüdüğü bir dönemde girdi fiyatlarındaki artış ve satış fiyatlarındaki oynaklıktan dolayı mutsuz bir üretici kesimi ile yüksek perakende fiyatlarından dolayı çok da mutlu olmayan bir tüketici kesimi var.

Bu da tarımdaki büyümenin niteliğini/kalitesini sorgulamamıza neden oluyor.

Bu konuda hem yıllardır tarım üzerinde akademik çalışmalar yapan hem de aynı zamanda bir çiftçi olan Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Bölümü Başkanı ProfDrYaşar Uysal ile konuştuk.

Prof. Dr. Uysal, Türkiye’nin nüfus artışı hızı yaklaşık yüzde 1,5 iken tarım sektörünün nüfus artış hızından yüksek büyümesini olumlu karşılıyor.

Ama öte yandan, 4 milyonu aşan Suriyeli nüfus ve diğer ülkelerden gelen mültecilerin de hesaba katılmasıyla aslında tarımdaki büyüme potansiyelinin mevcuttan çok daha yüksek olması gerektiğinin altını çiziyor Prof. Dr Uysal.

Bir de konuya şu açıdan bakmak lazım.

Biliyorsunuz TÜİK, dün 2019 yılı “Bitkisel Üretim 1’inci Tahmini” verilerini yayınladı.

Üretim miktarları, 2019 yılının ilk tahmininde bir önceki yıla göre tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 5,4, sebzelerde yüzde 2,7, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde yüzde 5,8 artış olarak gözüküyor.

Üretimdeki pozitif artış rakamlarıyla büyümedeki pozitif veriyi üst üste koyduğunuzda örtüşüyor.

Ama örtüşmeyen şeyler de var.

Mesela 2019 ilk çeyreğinde Türkiye’nin toplam kırmızı et üretimi yıllık bazda yüzde 16,5 geriledi.

Traktör üretimi bu yılın ilk 4 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 61,6 azaldı.

Tarım-ÜFE Ocak’tan bu yana rekor kırarak yüzde 31’e dayandı.

Gübre, zirai ilaç, yem ve tohum sektöründeki satış rakamları geçen yıllara göre düşüşte.

Örnekleri çoğaltmak mümün…

Prof. Dr. Uysal diyor ki, “Üretimin arttığı, yüzde 2,5 büyüyen bir tarım sektörüne rağmen biz neden halen gıda ürünlerini pahalıya tüketiyoruz? Üretim artıyor ama fiyatlar da artıyor. Çünkü girdi maliyetleri yüksek, üretmenin maliyeti artıyor. Ürün fiyatları oynak ve genel itibariyle çiftçi mutsuz.”

Tarladan sofraya zincirin halen oldukça uzun olduğunu ve fire kaybı gibi temel meselelerin hâlâ çözüm beklediğini hatırlatan Prof. Dr. Uysal, büyümenin dinamiklerine yönelik önemli bir tespitte bulunuyor.

Türkiye’de her şeye rağmen küçük çiftçinin tarımın büyümesinde kritik rol üstlendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Uysal, “Buradan şu sonuç çıkıyor. Tarımı küçük üreticiler ayakta tutuyor. Küçük aile üreticileri zararına da olsa üretim yapıyor ve yapmaya devam ediyor. Bir kısmı üretimden vazgeçerken bir kısmı inadına üretimini sürdürüyor. Eğer bu çiftçiler profesyonel işletme mantığıyla tarım yapsa mevcut şartlarda/konjonktürde bu üretimi devam ettiremez” diyor.

Bu konuda bir de Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk’un görüşlerini aldık.

Prof. Dr. Gülçubuk önce TÜİK’in "Bitkisel Üretim 1’inci Tahmini" verilerini değerlendiriyor.

Üretim tahminindeki artışı yorumlayan Prof. Dr. Gülçubuk, “Burada artış beklenmesi ayrı bir şey, arz-talep dengesine ve kayıtlı üretime göre artış oldu/olacak demek ayrı bir şeydir. İklim değişikliklerinin etkisini gösterdiği, dolu yağışlarının sıklaştığı (Antalya, Ayaş, Konya, vd. yerler),  çiftçi davranışlarının ve tutumlarının girdi fiyatlarının artması, ürün fiyatlarındaki dalgalanmalar nedeniyle belirsiz olduğu bir süreçte bitkisel üretimde artış olması, artış beklenmesi soru işaretlerini de beraberinde getiriyor” diyor.

İthalatın arttığı, girdi kullanım miktarının azaldığı, ürün fiyatlarının henüz mevsim normallerine ulaşmadığı bir ortamda ürün/hasat tahmininde her zaman için bir hata payı olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Gülçubuk, çiftçilerin talepleri ve tüketicilerin fiyat şikâyetlerine bakıldığında üretimde artış veya artış beklentisinin biraz zor olduğunu ifade ediyor.

Bu artış beklentisini Bakanlığın, verdiği girdi destekleri, kayıtlı ekim alanları, verimlilik ve risk planlaması temelinde açıklayarak kamuoyunu somut olarak bilgilendirmesi gerektiğini savunan Prof. Dr. Gülçubuk, “Üretimde artış olması hepimiz için umut vericidir. Bu umudun gerçekleşmesi için somut verilerle ortaya çıkmak ve planlı bir tasarım yapmak önemlidir. Bu konuda en önemli saptama buğday ekim alanlarındaki azalma ve üretimdeki belirsizliklerdir. Çünkü buğday elastikiyeti en düşük ürün olup, buğdaydaki küçük bir üretim azalmasının gıda fiyatlarına etkisi çok daha yüksek olmaktadır. Stratejik bir ürün olan buğdayda daha somut politikaların izlenmesi mutlak gereklilik göstermektedir” yorumunda bulunuyor.

2019 birinci çeyrek büyüme verilerini de tarım özelinde değerlendiren Prof. Dr. Gülçubuk, tarımın toplam katma değerindeki yüzde 2,5’luk artışın sektör için önemli ve umut verici olduğunu kaydetti.

Artışın somut bir ifade sunması için üretime dayalı bir katma değeri artışı olup olmadığının ise daha da önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Gülçubuk, “Üretim ve fiyat dalgalanmalarının olduğu, girdi maliyetlerinin yükseldiği, girdi kullanımının azaldığı, ithalatın hep gündemde olduğu bir süreçte ‘tarım sektörü büyüdü’ ifadesinin tüketici ve üreticide karşılık bulması zordur” dedi.

Bir yanda üretim için belirsiz davranışlar içinde olan üretici, diğer yanda fiyat artışlarının etkilediği ve şikâyette bulunduğu bir tüketici kesimi olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Gülçubuk, arz ve talep unsurlarının memnun olmadığı bir sektörün büyümesinin somut karşılığının tartışmalı olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Gülçubuk, büyümenin ne zaman anlamlı hale geleceğini şu sözlerle belirtiyor: “Üretim rakamları, üretici eline geçen fiyatlar, tüketici fiyat memnuniyeti, arz-talep denge noktasındaki kesişim ne zaman gerçekleşirse büyüme rakamları da uygulamada, piyasada o kadar karşılık bulacaktır” dedi.

Özetin özeti olarak bizim çıkardığımız sonuç şu…

Tarımın büyümesi her şeye rağmen olumlu ama tarımın nasıl büyüdüğüne baktığımızda temelinde ‘kırılgan bir büyüme’ göze çarpıyor.

Küçük aile çiftçiliği Türkiye tarımı için sigorta niteliğinde ve her zaman olduğundan çok daha önemli bir hal kazanıyor.

Yazının başında dediğimiz gibi verilere bakarak tarım sektöründeki büyüme sevindirici ama bu sevincin tabana yayılamaması, sektörün kırılgan yapıdan hâlâ kurtulamaması da bir o kadar düşündürücü.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com