Advertisement

 

İstanbul seçimi nihayet sonuçlandı.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, 31 Mart sonrasından 23 Haziran’a kadarki süreçte İstanbul’un ilçelerinde yoğun bir seçim çalışması yürüttü.

E artık İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi de geride kaldığına göre, Bakan Pakdemirli ve ekibinin yeniden tarım sektörüne odaklanacağını düşünüyoruz.

Zira, tarımda sorunlar yerli yerinde duruyor, hatta kar topu şeklinde her geçen gün büyüyor.

Gelecek döneme dair tarımsal üretimde riskler artıyor.

Çiftçisinden sanayicisine kadar sektörün tüm paydaşları bir an önce gerçek gündeme dönülmesi ve tarımda acilen atılması gereken adımlara odaklanılmasını bekliyor.

Geçen hafta Konya’da Çatalhöyük Milli Tarım Zirvesi’ne katıldık.

Zirvenin ana gündemini tarımın yeniden yapılanması, milli tohumculuk politikası ve Türkiye tarımının dünya piyasalarında rekabet edebilirliği gibi başlıklar oluşturdu.

Kamudan özel sektöre, üniversitelerden çiftçi örgütlerine kadar sektörün tüm paydaşlarının katılım sağladığı zirvede, destekleme politikaları, kooperatifleşme, tarım ve gıda sanayiinin entegrasyonu, tarımsal üretimde verim ve kalite artışı gibi farklı başlıklar konunun uzmanlarıyla ele alındı.

İlk oturumun moderatörlüğünü de yaptığımız zirvede, sektörün farklı kesimlerinden temsilcilerle sohbet etme fırsatı bulduk.

Hem aldığımız notları hem de ASKON tarafından organize edilen zirvenin genel koordinatörlüğünü başarılı şekilde yürüten Adem Fidan’ın başkanlığında oluşturulan “Çatalhöyük Milli Tarım Zirvesi Bildiri Maddeleri”ni sizlerle paylaşalım:

*** Tarım politikaları, günlük siyasi politikaların üzerinde konumlandırılmalı. Tarım teşkilatı özerk bir yapı olarak (Merkez Bankası benzeri) tasarlanmalı ve yapılandırılmalı.

*** Türkiye’de üretici örgütlenmesi (kooperatifler, birlikler vb.) yürürlükte olan birçok kanunla teşkil ediliyor. Üretici örgütlenmelerinin, üretimden, tarımsal sanayiye ve ürün pazarlamaya kadar tüm aşamalarda yer alabilecek şekilde tasarlanması ve örgütlenme modeli çeşitliliğinin sadeleştirilmesi gerekiyor.

*** Referans süt fiyatlarını belirleyen Ulusal Süt Konseyinin alt gruplarından biri olan Sanayici Alt Grubuna yem sanayicilerinin de dâhil edilmesi gerekmektedir. Süt üretiminin en önemli girdisi olan yemin üreticilerinin de bu konseyde söz hakkı olması gerekiyor. (Görüştüğümüz çiftçiler, süt/yem paritesinin sağlıklı işlemesi gerektiğini savunuyor. Yem fiyatları artarken çiğ süt fiyatlarının baskılanmasının adil olmadığının altını çiziyor. Dolayısıyla üreticiler, çiğ süt fiyatlarında artıştan öte piyasada sağlıklı ve adil bir fiyat oluşumu bekliyor.)

*** Dünyada var olan üretici örgütlenme modelinin Türkiye’de birebir uygulanarak başarıya ulaşılacağı inancı yanlış. Türkiye’de, tarım sektörü dinamikleri göz önüne alınarak milli bir üretici örgütlenme modeli üzerinde çalışmalar yapılması gerekiyor.

*** Türkiye’de uygulanan tarımsal destekleme modelinde birçok kalemde destek üreticiyle buluşturuluyor. Üreticiye sağlanan desteklerin sadeleştirilmesi ve verime, üretilen ürün miktarına göre verileceği bir destekleme sistemi hayata geçirilmeli.

*** Tarım ve Orman Bakanlığı taşra teşkilatı personeli; mesaisinin büyük kısmını ofiste veri girişi, destekleme kalemlerinin tertibi gibi masa başı ofis işlerinde harcıyor. Sahip olunan insan kaynağının teknik faydası üreticiye yeteri kadar yansımıyor. Tasarlanacak sistemle bakanlık taşra teşkilatı personeli mesaisini üreticinin yanında, sahada yerine getirebilmeli.

*** Hayvancılıkta uzun vadeli politikalar tasarlanıp, uygulanmalı. Politika oluşturulması ve planlama yapılabilmesi için de ilk önce, mevcut hayvancılık verilerinin net ve doğru olarak tespit edilmesi gerekiyor. Gerek bitkisel üretim gerekse hayvansal üretim istatistiklerinin güvenilir ve güncel olması gerekiyor.

*** Hayvancılık alanında gerek canlı besi hayvanı gerekse de karkas et ithalatın önlenebilmesinin tek çaresi, hayvancılık sektörünün geleceği olan buzağıların hayatta kalmalarının sağlanmasıyla mümkün. Buzağı ölümlerinin önlenmesi adına daha önceki yıllarda oluşturulan hassasiyetin devamlılığı gerekiyor. Ayrıca embriyo transfer çalışmalarının devamlılığı büyük önem arz ediyor. (Ufak bir not… Her yıl 450-500 bin buzağının öldüğü Türkiye’de buzağı ölüm oranının yüzde 15 seviyelerinde olduğu tahmin ediliyor. Dünyada bu oran yüzde 5 civarında.)

*** Türkiye’de işletme ortalama arazi büyüklüğü yaklaşık olarak 6 hektar seviyelerinde olup, parçalı ve küçük arazi büyüklükleri nedeniyle de tarım dışı kalan, ekonomik olarak değerlendirilmeyen yaklaşık 2,6 milyon hektar tarımsal arazi mevcut. Arazi bankacılığı sisteminin Türkiye’de hayata geçirilmesi bu arazilerin ekonomiye kazandırılması büyük bir öneme sahip.

*** Üreticiye ödenen destekleme miktarlarının bitkisel ve hayvansal üretime, üretim planlamasına, tarımsal ihracat ve ithalata, piyasa gıda fiyatlarına olan etkilerinin tespit edilebileceği fayda-analiz sisteminin hayata geçirilmesi gerekiyor. (Bu arada ufak bir notu da hatırlatalım. Destekleme miktarı kadar desteklemelerin belirlenme, açıklanma ve ödeme tarihinin de bir sisteme oturtulması kritik önemde. Aksi takdirde destekleme miktarı ne kadar iyi olursa olsun, doğru zamanda açıklanmayan ve ödenmeyen destekleme ne üretim deseninin belirlenmesi ne de çiftçi memnuniyeti açısından çok bir şey ifade etmiyor.)

*** Tarımsal desteklemeler tarımsal üretim planlamasının en önemli bileşen taşıdır. Türkiye’nin yıllar bazında tarımsal üretim planlamasına tarımsal desteklemelerle yön verdiği bir destekleme modelinin hayata geçirilmesi için çalışmalar yapılmalı.

*** Tarım sektörünün önemli çıktılarından biri de enerji. Gerek biyo-yakıt üretimine, gerekse tarımsal atıkların değerlendirilmesi adına biyokütle enerji santrallerine yönelik çalışmalar yapılmalı ve alanda devlet desteklemeleri arttırılmalı.

*** Tarımsal ürünlerin pazarlanmasında Borsa sistemi mevzuatının güncellenmesi gerekiyor. Yapılacak güncellemeyle üretici, ürettiği ürünü hangi zaman diliminde, hangi fiyata satacağını bilebileceği bir sistem hayata geçirilmeli.

*** Küresel düzeyde gastronomi bilimi ve gıda turizminin popülaritesi günden güne artıyor. Bu bağlamda Türkiye’ye özgü değerlerle ilgili uluslararası düzeyde tescillendirme (coğrafi işaret belgeleri) çalışmalarına hız verilmeli, küresel alanda gelişen bu sektörlerde söz sahibi olunmalı.

*** Tarımsal ürün ihracatında yapılmayan, en önemli eksik pazar araştırması. Küresel düzeyde pazar araştırması, tüketici isteklerinin tespiti, tarımsal ihracat ve markalaşmanın ilk adımı olarak yapılmalı ve yaygınlaştırılmalı.

*** Türkiye’de uygulamaya konan havza bazlı destekleme modelinde havzada yetiştirilen makro ürünler temel alınıyor. Türkiye’nin iklim çeşitliliği ve zengin toprak yapısı nedeniyle havzalarda çok çeşitli ürünler yetiştiriliyor fakat bu ürünler havza bazlı destekleme modelinde destekleme dışında kalıyor. Havzalarda yetiştirilen mikro ürünlerin de destek kapsamına alınmasını gerekiyor.

*** Türkiye’ni sahip olduğu biyolojik çeşitliliğin korunması, sahip olunan gen kaynaklarının muhafaza edilerek bitkisel üretimde daha verimli, hastalıklara daha dayanıklı, küresel düzeyde benzerlerine göre üstünlükleri olan tohumluk materyal ıslah ve Ar-Ge çalışmalarının artan bir ivme ile devamlılığı sağlanmalı.

*** Akıllı tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması adına destekleme modellerinde yer alması sağlanmalı. Ayrıca tarımsal girdilerin azaltılması adına ortak makine ekipman kullanımı özendirilmeli ve her ne kadar bu alanda desteklemeler olsa da bu desteklemeler daha da çeşitlendirilerek hayata geçirilmeli.

Çatalhöyük Milli Tarım Zirvesi oturumlarında panelistler tarafından ortaya atılan düşünceler baz alınarak hazırlanan bu bildiri maddelerini çoğaltmak ve çeşitlendirmek mümkün.

Aslında yukarıda sıralanan tespitlerin neredeyse tamamı bilinen ve sıkça tekrarlanan meseleler.

Zaten sorun da burada…

Sektörün tüm paydaşları sorunların tespiti ve çözüm önerilerinde ortak bir paydada her zaman buluşuyor. Ama çözüm merci olarak görülen kamunun hâlâ bu konulara palyatif çözümlerle yaklaşması ve günlük politikaların ötesinde orta ve uzun vadeli bir strateji ortaya koyamaması sektör için kısır bir döngü yaratıyor.

Bildirinin, zirve raportörleri tarafından Çatalhöyük Milli Tarım Zirvesi Kitabı adı altında detaylandırılacağını öğrendik.

Ortaya çıkacak olan Çatalhöyük Milli Tarım Zirvesi kitabı, Tarım ve Orman Bakanlığıyla da paylaşılacakmış.

Zirvenin açılış konuşmasını yapan Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç’un ilk oturumun hemen başında programdan ayrılması sonucu, salonda bakanlık tarafında yetkilileri göremedik.

O yüzden zirvenin asıl önemli kısmı olan oturumlarda nelerin konuşulduğunu bakanlık yetkilileri bu kitaptan öğrenebilir.

Umarız Eylül’de gerçekleştirilmesi planlanan Tarım Şurası öncesi okurlar ve dikkate alırlar.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com