Advertisement

Aslında yazının ana konusu küresel iklim değişikliğinin tarım sektörüne etkisi.

Ama hangi mesele olursa olsun ya da meselelere hangi açıdan bakarsak bakalım konu bir şekilde liyakata uzanıyor.

Lafı fazla dolaştırmadan konuya girelim…

Son haftalarda Türkiye’nin farklı bölgelerinden dolu, aşırı yağış ve sel haberleri sıkça gelmeye başladı.

Mesela sadece son bir hafta içerisinde Nevşehir, Ardahan, Denizli, Kırklareli, Yozgat, Aydın, Isparta, Çankırı, Kırşehir dahil yaklaşık 10-12 farklı bölgeden tarım arazilerinde hasara yol açan ve farklı ürünlerde rekolte kayıpları yaratan doğa afetleri haberleri geldi.

Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) de bu yılın ilk 6 aylık döneminde 81 ilin tamamından toplam 245 bin civarında hasar ihbarı alındığını açıkladı.

En fazla hasar ihbarı sırasıyla dolu, don, fırtına, sel-su baskını afetlerinden kaynaklanıyor.

Bu doğa afetlerinden en çok etkilenen illerin başında ise Malatya, Manisa, Konya ve Antalya geliyor.

Biz de küresel iklim değişikliğinin tarım sektörüne etkisi ve önümüzdeki döneme dair riskleri İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ile konuştuk.

Önemli uyarılarda bulunan Prof. Dr. Kadıoğlu ile Bloomberg HT ekranlarında yaptığımız sohbetin linkini yazının sonunda paylaştık.

Merak edenler izleyebilir.

Bu yazımızda ise sohbetin deşifresinden ziyade Prof. Dr. Kadıoğlu’nun satır aralarında yaptığı önemli tespit ve uyarıları sizlere aktarmak istiyoruz.

Sohbetimiz sırasında Prof. Dr. Kadıoğlu’na üniversitelerde bu alanda kapsamlı ve sonuç odaklı çalışmalar yapılıp yapılmadığını soruyoruz.

Zira, küresel iklim değişikliğinin tarıma etkileri konusu sadece ziraat fakültelerini ilgilendirmiyor, sadece meteoroloji mühendisliğinin de konusu değil. Çevre ve gıda mühendisliğinden, inşaat mühendisliğine, iktisattan istatistiğe kadar birçok alanı yakından ilgilendiriyor.

Herkesin bir araya geldiği, konuyu kendi açılarından ele alıp resmin tamamını ortaya koyan multidisipliner yaklaşıma ihtiyaç olduğu aşikar.

Hatta üniversitelerdeki disiplinler arası çalışma da tek başına yeterli değil.

Üniversitedeki çalışmalara ek olarak sektörlerin diğer paydaşlarına da düşen görevler, ev ödevleri var.

Kamu, özel sektör, çiftçi örgütleri, üniversite, sivil toplum kuruluşları dahil herkes elini taşın altına koymak zorunda.

İşte bu konuyu açınca Prof. Dr. Kadıoğlu üzerinde düşünülmesi gereken önemli noktalara değiniyor.

MULTİDİSİPLİNER YAKLAŞIM YOK

Sorumuz üzerine gelişmiş ülkelerle gelişmemiş ülkeler arasındaki farkın temel nedenine değinen Prof. Dr. Kadıoğlu, “Gelişmemiş ülkelerde, uzmanlarla uygulayıcılar arasında köprü yok. Biz de Türkiye’de sinerji oluşturamıyor ve idareyi kuramıyoruz. Aslında yönetişimin amacı da bu sinerjiyi yaratmak ve idareyi doğru sağlamak” diyor.

Prof. Dr. Kadıoğlu devam ediyor: “Herkes kendi adamını buluyor ve onunla çalışmak istiyor. Üniversitedeki eğitimler de öyle. Örneğin X mühendisliğinde bütün dersleri o X mühendisliğinde olan akademisyenler veriyor. Düşünün, bir araba yapıyorsunuz ama arabanın motorundan lastiğine kadar her şeyini kaportacı yapıyor. Bu araba yürür mü? Türkiye’de bu mikro-milliyetçilik, mutaassıplık anlayışı çok yaygın. Herkesin kendi alanında bir krallığı mevcut. Kurtarılmış bölgeler oluşturup ‘küçük olsun benim olsun’ mantığı hakim.”

“Türkiye’de her türlü kaynak var ama bu kaynağı yönetecek, bir araya getirip çalıştıracak bir irademiz yok” diyen Prof. Dr. Kadıoğlu, tespitlerini şöyle sürdürüyor: “İklim değişikliği disiplinler arası bir konu. Biz, iklim verilerini üretir ve senaryoları ortaya koyarız. Biri alır bunu sağlık sektörüne uygular, diğeri tarıma, bir başkası turizm sektörüne uygular.”

“HERKES HER ŞEYİ YAPAR HALE GELDİ”

Türkiye’de kişisel ilişkilerin çok öne çıktığından ve liyakatin arka planda kaldığından yakınan Prof. Dr. Kadıoğlu, Türkiye’de profesör ünvanı ile her türlü işin birilerine ihale edilebildiğini söylüyor.

“Herkes her şeyi yapar hale geldi” diyen Kadıoğlu, “Türkiye’de uzmanlık kalmadı. ‘Eğer profesör ise her şeyi biliyordur’ mantığı hakim. Türkiye’nin en büyük sıkıntısı budur. Uzmanlığa saygı kalmadı. Dolayısıyla iklim çalışmaları da hakkıyla yapılamıyor” tespitinde bulunuyor.

"Çevre ve Şehircilik Bakanlığı dahil bir çok bakanlıkta iklim değişikliğiyle ilgili şube ya da birimlerin olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kadıoğlu, “Ama hiçbirinde bir tane meteoroloji uzmanı yok. Yoksa Türkiye zaten bu halde olmazdı" diye konuşuyor.

Farklı uzmanlık alanlarında multidisipliner yaklaşımla uzmanların bir araya getirilerek bir ekip kurulması yerine ‘tanıdık’ ya da ‘arkadaşların’ bir yerlere getirilerek ekiplerin oluşturduğunu ifade eden Prof. Dr. Kadıoğlu, bakış açısının kökten değişmesi gerektiği görüşünde.

Aslında Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun tespitlerini ilk kez duymuyoruz.

Çoğumuz da mevcut anlayış ve yaklaşıma birçok alanda şahit oluyor.

Biz de iklim değişikliğinin tarım sektörüne etkisi konusunu gündeme getirirken somut örnekler üzerinden bu tespitleri hatırlatmak istedik.

NOT: Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ile yaptığımız sohbeti aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com