Bloomberght
Bloomberg HT Görüş İrfan Donat Tarım topraklarımız can çekişiyor

Tarım topraklarımız can çekişiyor

Giriş: 05 Aralık 2019, Perşembe 07:23
Güncelleme: 05 Aralık 2019, Perşembe 07:24

5 Aralık Dünya Toprak Günü…

Tarım toprakları hem nicelik hem de nitelik açısından uzun yıllar çok ciddi kayıplara uğradı ve uğramaya devam ediyor.

Bu sadece Türkiye’ye özgü bir süreç değil, dünya genelinde benzer bir trend söz konusu maalesef.

Bu da aslında sorunun ne kadar büyük ve kaygı verici olduğunun somut bir göstergesi.

Tarım toprakları sürdürülebilirlik açısından kırmızı alarm veriyor.

Günün anlam ve önemine istinaden topraklarımızla ilgili durum analizi yapan Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş’ın tespitlerini sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Prof. Dr. Ortaş, insanın doğa ile tanışmasından bu yana en çok zararı son yüzyılda toprağa verdiğini söylüyor.

Toprak Bilimci Prof. Dr. Ortaş, “İnsanoğlu, başlangıçta ‘üretimi artıracağım’ diye toprağın kapasitesini artırmak adına toprak işleme, gübre, ilaç ve su girdilerini hesapsız uygulaması sonucu kısa sürede toprağın veriminin-kalitesinin düştüğünü ve zamanla üretim veremez olduğunu gördü” diyor.

Toprağın milyonlarca yılda bünyesinde biriktirdiği organik maddenin yarısını ağır toprak işleme ile okside ederek atmosfere karbondioksit CO2 olarak saldığını belirten Prof. Dr. Ortaş, toprakların yanlış kullanımı konusunda en büyük sorunlardan birisinin de aşırı sulamanın neden olduğu tuzlanma ve kuraklık olduğuna dikkat çekiyor.

"İçinde bulunduğumuz yarı-kurak Akdeniz iklim kuşağında salma sulama ve ihtiyacının üzerinde kimyasal gübre kullanımı başta Harran Ovası ve Çukurova Bölgesi topraklarında tuzlulaşma artıyor" uyarısında bulunan Prof. Dr. Ortaş, "Bugün Türkiye genelinde 1.6 milyon hektar alanın tuzlulukla karşı karşıya olduğu biliniyor. GAP’ın sulamaya açılması ile birlikte yanlış sulama ve yanlış toprak-bitki yönetimi nedeniyle 20 bin hektara yakın tarım alanı tuzlulaşma durumunda. Toprakların tuzlulaşması sonucu çoğu bitkinin yetişmesi ve ürün kapasiteleri sınırlanmıştır" diyor.

Prof. Dr. Ortaş, toprakların çok dikkatli kullanılmak zorunda olduğunu şu gerekçelerle açıklıyor:" Toprak varlığımız gün geçtikçe azalıyor. Türkiye, tüm dünyada toprak rezervleri azalan 20 ülkeden biri. Tarım ve Orman Bakanlığının verilerine göre 1988 yılında 41,9 milyon hektar tarım alanı 2017 yılından 38 milyon hektara düştü. Yine 1988 yılında 24,8 milyon hektar olan işlenen tarım alanı ise 2017 yılında 20 milyon hektarlara kadar geriledi. 28 yılda toplamda 4,7 milyon hektar tarım toprağı amaç dışı kullanıldı."

1970 yılında kişi başına 4,400 metrekare tarım arazisi düşerken, bu değerin 2008 yılında neredeyse yarı yarıya azaldığını ve 2,800 metrekareye gerilediğini hatırlatan Prof. Dr. Ortaş, "2018 yılında itibariyle kişi başına 2,490 metrekare tarım arazisi ve 9,700 metrekare kara parçası düşüyor" diyor.

Günümüzde Türkiye topraklarının yüzde 35,8’inin tarım için kullanıldığını kaydeden Prof. Dr. Ortaş, ancak var olan bu toprakların sadece yüzde 5’inin kaliteli ve verimli tarım toprağı olduğunun da altını çiziyor.

Tarım topraklarının azalmasının ve verimsizleşmesinin en önemli nedenleri arasında erozyon ile göçle birlikte gelişen kentleşme ve sanayileşmeyi gösteren Prof. Dr. Ortaş, Türkiye topraklarının yüzde 78,8'inin erozyon tehdidi altında olduğuna da vurgu yapıyor.

Yine kente göç ile birlikte gelişen yapılaşma ve sanayileşme ise tarım topraklarının yüzde 5’ini işgal etmiş durumda.

Toprağın verimsizleşmesinin başlıca etkenleri arasında pestisit, herbisit ve suni gübrenin aşırı ve bilinçsiz kullanımının neden olduğu toprak kirliliğini gösteren Prof. Dr. Ortaş, geleceğe dair atılması gereken adımları ve çözüm önerilerini şöyle sıralıyor: “Toprak kirliliği engellenmezse ürün ve gıdaların toplum sağlığını bozması kaçınılmaz olacak. Son yılarda artan gıda kalitesi talebinin önemli kısmı da toprağa ve bitkiye uygulanan kimyasallardan kaynaklandığı düşünülüyor. Bütün bu göstergeler toprağın yerinde, amaca uygun kullanımının önemini ortaya çıkarırken, bu alanda ciddi önlemlerin alınmasını da kaçınılmaz kılmaktadır. Toprağı ve canlı yaşamı, olası tehditlerden korumak için bütünsel bir yaklaşımla korumamız gerekiyor. Toprak kirliliği ile ilgili yasal düzenlemelerin Anayasal çerçevede etkin olarak işlenmesi, toprak envanterinin çıkarılması, kaynakların korunması için Toprak–Su teşkilatlarının oluşturulması, tarım ve sulamaya uygunluğu da belirten detaylı toprak haritaları ile tarımın planlı yapılması öncelikli önlemlerin başında gelmektedir."

Toprak Bilimci Prof. Dr. Ortaş, bu bağlamda canlılara ev sahipliği yapan ve ortam sağlayan toprak konusunda toptan bir bilinçlenme ve farkındalık yaratmanın zorunluluğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: "Unutmayalım toprak yoksa yaşam yok. Toprak yoksa bitkisel üretim ve gıda yok."

Topraklarımızdaki durum böyle...

5 Aralık Dünya Toprak Günü vesilesiyle hatırlatalım istedik.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü