Advertisement

Dünkü yazımızda tarım sektörüne 2020'nin penceresinden baktık.

Öne çıkacak konuları özetledik. 

Adana Çiftçiler Birliği de hem 2019 yılının değerlendirildiği hem de 2020 yılına dair beklentilerin yer aldığı 20 maddelik bir rapor yayınladı.

2020 ve sonraki dönem için önemli başlıkların yer aldığı beklentiler özetle şöyle:

1- Tarım kesiminin sorunlarının masaya yatırılması, tarımın geleceği ile ilgili projeksiyonlar yapılması ve çözüm önerileri sunulması amacıyla Tarım ve Orman Bakanlığımız tarafından düzenlenen 3'üncü Tarım Şurası’nın toplanmasını ve sektör paydaşlarının fikirleri alınarak Türk Tarımı için yol haritası çizilmesini memnuniyetle karşılıyor ve her 4 yılda bir tarım şurasının toplanarak, önceki şura sonuçlarından hayata geçirilenler de değerlendirilerek kısa ve uzun vadede yapılması gerekenlerle ilgili görüşlerin ortaya konmasının sektörümüz için çok faydalı olacağı kanaatindeyiz. Şuranın toplanması kadar sonuçlarının takip edilmesini de önemsiyoruz.

2- Türk tarımının geleceğini kurgulamak, projeksiyonlar yapmak ve doğru kararlar alabilmek için tarımsal verilerin güvenilir olması çok önemlidir. Bu nedenle 2020 yılında bitkisel üretim ve ekim alanlarımızın ürün bazında dağılımı uydu görüntüleri ve tarım teşkilatlarının arazide yapacakları tarla tespitleriyle belirlenmelidir. Hayvan varlığımız ise küpe sayısı ile değil, bizzat ilgili tarım teşkilatı elemanlarının yerinde yapacağı sayım ile belirlenmeli ve açıklanmalıdır. Bitkisel üretim miktarımız ve hayvan varlığımız hakkında yapılan spekülasyonlara böylece son verilecek ve geleceğimiz için daha doğru projeksiyonlar yapılarak daha doğru kararlar alınabilecektir.

3- Tarımsal girdi maliyetlerindeki artış ülkenin her bölgesindeki çiftçilerimizin ortak sorunudur. Mazot, gübre, zirai ilaç, tohum ve yem gibi ana girdilerdeki fiyat artışlarının özellikle çiftçinin kullanım döneminde talebin artmasıyla yükselmesi çiftçimizin üretim maliyetlerinin de artmasına neden olmaktadır. Gıda enflasyonu ile mücadele edilirken ilk odaklanılması gereken konu tarımsal girdi maliyetleri olmalıdır ve Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak bir kurul ile tarımsal girdi fiyatları haftalık olarak takip edilerek spekülatif ve nedensiz artışlar olması durumunda rekabet kurulu devreye sokulmalıdır.

4- Gıda sektöründe yapılan taklit ve tağşişli üretimler tarım sektörünü ve halk sağlığını olumsuz etkileyeceğinden cezaların ağırlaştırılması gerekir. Bu konuda hazırlanan yasayla cezalandırmanın ilk yakalanmada uygulanması, sadece parasal ceza değil işyeri kapatma ve tekrarında hapis cezasının da caydırıcı olacağı kanaatindeyiz.

5- Zirai mücadele ilaçlarının etkisi ve doz denemeleri yeniden yapılarak Zirai Mücadele Talimatnamesi yeniden güncellenmelidir. Muadil olarak ülkeye ithal edilen zirai ilaçların etkili maddeleri daha sıkı denetlenmeli ve etki denemeleri yapılmadan ithaline müsaade edilmemelidir. Aynı iklim kuşağında olduğumuz ülkelerde kullanılan zirai ilaçların denemeleri yapılarak ülkemizde de kullanımına izin verilmelidir.

6- Tarımsal desteklemeler içinde hedefine ulaşmayan ve verimliliğe yansımayan destek kalemleri çıkartılarak destekleme kalemleri daha sade hale getirilmeli ve çiftçimize destekleme kararnamesi erken açıklanarak desteklerin yönlendirici olması sağlanmalıdır. 2020 desteklerinin Tarım Şurası sonuçlarında da vurgulandığı gibi yönlendirici olması için en geç şubat ayında açıklanması gerekmektedir.

7- Tarımsal desteklerin açıklanma zamanı kadar ödeme zamanı da tarımın girdi finansmanı için önemlidir. Tarımsal desteklerin ödeme takvimi ile birlikte açıklanması çiftçinin önünü görmesi ve finansmanını bu şekilde ayarlaması için gereklidir. Yeni üretim sezonunda tohum tarlaya düşmeden desteklerin ödenmesi tarıma ek finansman desteği olacaktır.

8- Tarım ürünleri ihracatına verilecek her türlü destek dolaylı olarak tarım sektörüne ve tarla bahçe fiyatlarına olumlu olarak yansıyacaktır. Yeni pazarlara girmek ve fiyat rekabeti yaratmak için Tarım ve Orman Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda mal fazlası olan tarımsal ürünlerimiz için ihracat navlun ve yeni pazar desteği verilmesi tarım için ek bir destek olacaktır.

9- Ziraat Bankası’nın tarım sektörü için desteği ve yönlendirmesi çok etkili bir biçimde hissedilmektedir. Basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaşması, büyük baş hayvancılık tesislerinin kurulması, yeni sera yatırımlarının artması, stratejik ürünlerin ekim alanlarının genişlemesi, iyi ve organik tarım yapan çiftçi sayısının artması gibi örnekler Ziraat Bankası’nın sektördeki etkisini açıkça göstermektedir. Ziraat Bankası’nın hukuki altyapısını ve sözleşme şartlarını kendi bünyesinde hazırlayarak üretici ve ürünlerin alıcısına karşılıklı olarak düşük maliyetli finansman sağlaması, sözleşmeli tarımı teşvik edecek ve aracı olmaksızın ürünlerin direk tüketiciyle buluşmasının da yolunu açacaktır.

10- Ziraat Bankası’nın işletme kredileri vadesi her 6 ayda bir dönem faizi almak kaydıyla eskiden olduğu gibi 24 aya çıkarılmalıdır. Böylece hem çiftçinin her yıl krediyi kapatıp tekrar açma zorluğu ortadan kalkacak hem de bankamızın dosya yükü azalacaktır. Tarımsal kredi baremleri güncellenerek maliyetler yeniden hesaplanmalı ve çiftçimiz kapattığından daha az kredi almak durumunda bırakılmamalıdır.

11- Ziraat Bankası’nın hayvancılık sektöründe en önemli girdi olan yem maliyetlerini düşürmek için; yem fabrikaları ve çiftçinin sabit yem fiyatı ile direkt sözleşme yapması şartıyla, yem fabrikalarına düşük maliyetli hammadde alım kredisi sunması hayvancılık sektöründe önemli bir belirsizliği ve maliyet artışını ortadan kaldıracak ve hayvancılık sektörünün de gelişmesine destek sağlayacaktır.

12- Süt hayvancılığı et sektörünün de temelini oluşturmakta ve sağladığı erkek danalar ile et sektörünün de hammadde üreticisi konumundadır. Süt hayvancılığı yapan çiftliklerden erkek dana alımına Ziraat Bankası’nın düşük faizli kredi sağlaması hem süt hem de et sektörü için büyük bir destek olacaktır. Bu konuda besi çiftlikleri ile süt çiftlikleri arasında yapılacak erkek dana alım sözleşmeleri de teşvik edilerek hammadde temininde dışarıya bağımlılıktan da kurtulma fırsatı yaratılacak ve dişi hayvan kesiminin önüne geçilecektir.

13- Süt hayvancılığının ayakta kalması için süt tüketimini teşvik edici her türlü yayın ve programlar desteklenmelidir. Bunun yanında süt sanayicisine verilecek süt ürünleri içerisindeki çiğ süt miktarı karşılığı kadar ihracat desteği de hem süt sanayisinin dışarıya açılmasını güçlendirecek hem de daha fazla süt alımı yapılarak tüm sektöre destek olarak geri dönecektir. 

14- Süt hayvancılığının dönemsel süt fazlası nedeniyle fiyat istikrarsızlıklarından korunması için sütün yoğun olarak üretildiği bölgeler belirlenerek, üretici birlikleri veya kooperatiflerine süt tozu fabrikası kurma amacıyla hibe destekleri açıklanmalıdır. Üretilecek süt tozlarının yurt dışına yapılan yardımlar ve ülke genelinde yapılacak okul sütü projelerinde dağıtılmasına öncelik verilerek hızlı tüketim yolu da açılmalıdır.   

15- Süt hayvancılığında verilen çiğ süt primleri önemli ve etkili bir destektir. Ancak her ay girdi ödemesi olan çiftçiye yılda 3-4 defada prim ödemesi yapmak süt üreticisine finansman maliyeti yaratmaktadır. Bu nedenle Ocak ayının çiğ süt primini 3 ay arayla Nisan'da ödemeye başlanarak her ay aylık süt primi ödenmesi çiftçimiz için önemli bir finansman kaynağı olacaktır.

16- Münavebe veya ekim deseni olarak adlandırılan aynı tarlaya 3 yıl üst üste aynı ürünün ekilmesi halinde tüm desteklerin kesilecek olması çiftçimiz için bir cezalandırmadır. Ekim nöbetinin doğru bir uygulama olduğu herkes tarafından bilinmekle birlikte bunu uygulayan çiftçiye ekim nöbeti fark desteği ile teşvik edilmesinin daha doğru olacağı kanaatindeyiz. Aynı tarlaya ekim mecburiyeti olan çeltik ve çok yıllık bitkilerin yanı sıra, yem bitkileri ve pamuğun da bu kapsamın dışına alınması gerekmektedir.

17- Mali açıdan büyük olarak nitelenen ölçekteki işletmelerimizin defter tutma zorunluluğu vardır. Ancak bu işletmeler devletten aldıkları desteklerden stopaj kesilmesine rağmen destekleri gelir olarak kayıt ederek desteğin gelir vergisini de ödemekte ve çifte vergilendirme doğmaktadır. Bu nedenle deftere tabi olan tarım işletmeleri stopaj kesintisi olan destekleri gelir olarak işlemekten muaf tutulmalıdır.

18- Tarım Kredi Kooperatifleri özellikle küçük çiftçimiz için önemli bir kurumdur. Bu kooperatiflerin asli sahibi ortakları olan Türk çiftçisidir. Çiftçimizin yöresel küçük çaplı ürünlerini satın alarak açılan marketlerde satılmasını takdirle karşılamakla beraber bu kooperatiflerimizin asli görevi olan girdi maliyetlerini düşürme görevinden uzaklaşmamalıdır. Türkiye’de satılan gübrenin yüzde 35’ini pazarlayan büyük bir güç olan kooperatiflerimiz, şube ve personel sayısı, yönetim şekli ve mal alımı, depolama ve lojistik gibi konularda yeniden yapılanarak piyasadaki en ucuz girdiyi temin etme yükümlülüğünü yerine getirmelidir. Aksi takdirde kooperatif olma mantığından uzaklaşacağı unutulmamalıdır.

19- Tarım kesimin en önemli ve yaygın örgütü olan Ziraat Odaları kayıt tutmak ve aylık istatistik rakamları açıklamaktan ziyade tarımın sorunları ve çözümleri için gündem oluşturmalı, tarım politikaları üretmeli ve çiftçimizin menfaati olan her ortamda tarımı konuşabilmeli, yapıcı eleştirilerde bulunabilmelidir. Çiftçimizin daha adil ve güçlü temsil edilmesi açısından Ziraat Odalarındaki delege sistemiyle seçim yerine ÇKS’ye kayıtlı her üyenin oy kullanabileceği bir sisteme geçilmelidir.

20- Tarımda örgütlenme ve politika belirleme amacıyla kurulan ulusal tarım konseyleri tamamıyla etkisiz kalmıştır. Sadece Ulusal Süt Konseyi belirlediği çiğ süt alım fiyatı ile piyasa belirleyici fonksiyona sahip olmaktadır. Ancak kurulduğu günden bugüne süt sanayicisinin yönettiği Ulusal Süt Konseyinde belirlenen çiğ süt alım fiyatının da ne kadar adil olduğu tartışmalara açık bırakılmaktadır. Ülkemizde alacağı hammadde fiyatını kendisi belirleyen ve bu fiyatı da yaklaşık 14 ay sabitleyen başka bir kurum yoktur. Ulusal Süt Konseyinde üreticinin temsil şekli de yeniden belirlenmeli ve sanayiciye verilen temsil şekli aynen üreticiye de tanınarak konsey başkanlığı da dönüşümlü olarak yapılmalıdır.

Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru imzasıyla yayınlanan rapor, sadece sorunları tespit etmekle kalmıyor, çözüm önerilerini de gayet net bir şekilde ortaya koyuyor. 

Ve hatta sorunların çözümünde aktif rol alması gerekirken, beklenen hamleleri yapamayan kurum ve kuruluşların yapısı ve işleyişine dair de önemli bir açılımda bulunuyor. 

Gerçek çiftçilerin sesine kulak vermekte fayda var.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com