Et ve süt ürünleri başta olmak üzere hayvancılık konusu ne zaman gündeme gelse, girdi maliyetleri tarafında konu döner dolaşır yem fiyatlarına gelir.
Hayvancılıkta canlı materyal ve yem fiyatlarının seyri, kârlı bir üretimin sürdürülebilir olmasında iki önemli belirleyici faktör olarak karşımıza çıkıyor.
Tarım-Analiz programında Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Başkanı Ülkü Karakuş ile yem sektörü ve dolayısıyla hayvancılığın genel görünümünü konuştuk.
Sektörün hazırladığı "Karma Yem Sanayii Raporu" ve son güncel veriler ışığında yem sektöründe üretim, üretimde yem hammadde ithalatı ve ithalatta kur etkisi silsilesiyle mevcut duruma daha detaylı bakma fırsatı bulduk.
Gelin sizlerle o bilgileri paylaşalım.
Türkiye’de yıllık 25 milyon ton karma yem üretiliyor.
Bunun 14 milyon tonu büyükbaş ve küçükbaş yemi, 10 milyon tonu kanatlı yemi ve 1 milyon tonunu da diğer yemler oluşturuyor.
Bu haliyle yem sektörünün yaklaşık 48 milyar liralık (8,1 milyar dolar) bir cirosu var.
Karma yem üretiminin yüzde 45’ini ithal hammaddeler oluşturuyor.
Türkiye, 2018 yılında 11,1 milyon ton yem hammaddesinin ithalatına 3,8 milyar dolar ödedi.
En çok ithal ettiğimiz yem hammaddelerinde 3,2 milyon ton ile soya ve küspesi ilk sırada yer alıyor.
Onu 2,3 milyon ton ile mısır ve ürünleri izliyor. Sonra 1,6 milyon ton ile kepek ve 1,2 milyon ton ile de DDGS takip ediyor.
Diğer küspelerin ithalat miktarı ise 1,1 milyon ton seviyelerinde.
İşte bu ürünlerin 3,8 milyar dolarlık hacmi, kurdaki oynaklık ve yükselişle birlikte hayvancılık yapanların en yumuşak karnı ve en kırılgan noktası olarak karşımıza çıkıyor.
Yem üreticisinden çiftçisine kadar maliyet hesaplamaları öngörülemez bir hal alıyor.
Hatırlayacaksınız, yem hammadde fiyatlarının aşırı artışını önlemek adına Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından belli dönemlerde arpa ile mısır ithalatı yapılarak karma yem sanayiine arz edildi ve kepeklerle küspelerde gümrük vergileri 10 Ağustos 2018 itibariyle sıfıra indirildi. Ancak bu çabalara rağmen yem hammaddeleri ve karma yemdeki fiyat artışları istenilen seviyede bir türlü dengelenemedi.
Aslına bakarsanız problemin temelinde yine planlama sorunu, sektörel verilerdeki sıkıntı ve tarım politikalarındaki dar bakış açısı yatıyor.
Bildiğiniz üzere Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığı son yıllarda ciddi bir artış kaydetti. Her ne kadar söz konusu verilerin doğruluğu ve inandırıcılığı tartışılsa da resmi veri olduğu için bunları doğru kabul etmek durumundayız. Ama gelin görün ki hayvan sayımızdaki artışa karşın söz konusu hayvanları besleyecek yemlerin hammaddesi konusunda aynı artıştan bahsedemiyoruz.
Daha açık bir ifadeyle karma yem sanayii hızla gelişirken, 10 yıllar boyunca bitkisel üretim açısından önemli bir aşama kaydedilemedi.
Dolayısıyla karma yem sanayiinin artan hammadde ihtiyacı, yerli hammadde temininde sıkıntılara ve hammadde fiyatlarının yükselmesine sebep oldu.
Şu örnek bile ne demek istediğimizi anlatmak için yeterli sanırım. Resmi verilere göre, Türkiye hububat üretimi 30 yıl boyunca 30,9 milyon ton seviyesinden 34,4 milyon ton seviyesine çıkabildi. 30 yılda nüfus arttı, turist sayısı arttı, hayvan varlığımız arttı, üstüne üstlük 5 milyon mültecimiz oldu ama o 30 yılda hububat üretimimiz sadece ve sadece 4,5 milyon ton arttı.
Karma yemin diğer önemli hammaddelerinden olan yağlı tohum üretiminin ise 30 yıllık dönemde 1,4 milyon ton seviyesinden 4 milyon ton seviyesine geldiğini hatırlatmakta fayda var. Yani, yağlı tohum açısından da tablo farklı değil. Yerli üretim, endüstrinin ihtiyacını karşılayamıyor.
"YEM HAM MADDE İTHALATI ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA ARTACAK"
Ülkü Karakuş, son 20 yıl üzerinden verdiği örnekle de durumu teyit ediyor. Son 20 yılda hububat üretiminin yüzde 16, yağlı tohum üretiminin yüzde 65 arttığını söyleyen Karakuş, aynı dönemde yem üretiminin yüzde 350 arttığına dikkat çekiyor.
Yem rasyonlarının yüzde 50-55’inin hububattan, yüzde 25-30’unun da yağlı tohum ve baklagillerden oluştuğunu hatırlatan Karakuş, “Tarım sektörünü yönetmekten ziyade yönlendirmenin öne alınması gerekir. Üreticiyi korumadan tüketiciyi koruyamayacağımızın mutlaka bilinmesi gerekir” yorumunda bulunuyor.
İşte o yönlendirmeyi yapamayıp üreticiyi koruyamadığımız zaman da karşımıza yüzde 45 seviyesindeki hammadde ithalatı çıkıyor.
Türkiye’nin entansif hayvancılığı her geçen gün daha öne çıkardığını belirten Ülkü Karakuş, ithalattaki artışı şöyle özetliyor: “Türkiye’de bir şekilde konjonktürel olarak kırsal kentlere göçüyor. Göçerken de o ekili alanların yapılması gereken yerlerinde bakım, besleme ve toprağın korunması yönündeki politikalar çok fazla işlemiyor” diyor.
Önümüzdeki yıllarda yem hammaddeleri ithalatının artacağını öngördüklerini ifade eden Karakuş, söz konusu durumun diğer hububatlar için de geçerli olabileceğini söylüyor.
KABA VE KARMA YEM ORANLARI
Konuya bir de hayvancılıkta kaba ve karma yem kullanım oranları açısından bakmakta fayda var.
Hayvancılığı gelişmiş ülkelerde büyük-küçükbaş besi işletmelerinde kaba-karma yem kullanım oranı kaba yemler lehine daha fazla iken Türkiye’de ise yeterince yağış alan bölgeler hariç karma yem lehine daha fazla.
Öyle ki Türkiye’de besi hayvanlarında karma yem kullanım oranı kuru madde bazında bakıldığında yüzde 60’lara ulaşıyor.
Bu durum bizim hayvansal üretimdeki yem maliyetlerinin hayvancılığı gelişmiş ülkelere göre daha yüksek olmasının nedenlerinden bir tanesi.
Hayvan beslemesinde kuru maddenin esas olduğunun altını çizen Karakuş, “Hayvancılığı gelişmiş ülkelerde kuru maddenin yaklaşık yüzde 70’i kaba yemden alınırken, yüzde 30’u karma yemden alınır. Türkiye’de ise kuru maddenin yüzde 60’a yakını karma yemden, geri kalanı kaba yemden alınır. Türkiye’de bu dengenin değişmesi lazım. Biz, hayvanın olduğu yere ot götürüyoruz, hâlbuki otun olduğu yere hayvan götürmemiz lazım” diyor.
Özetin özeti…
Hem mera, otlak ve çayırları ıslah edip nicelik ve nitelik açısından koruyup geliştiremeyeceksiniz hem bitkisel üretimde olması gereken üretim artışlarıyla birlikte verim ve kaliteyi yakalayamayacaksınız hem de hayvancılığın sürdürülebilir ve kârlı bir iş olmasını hayal edeceksiniz.
Maalesef böyle bir ortamda hayallerin gerçek olması çok zor.
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü
idonat@bloomberght.com