Küresel iklim değişikliğinin etkilerini artık çok daha yoğun, sık ve şiddetli şekilde yaşıyoruz.
Mevsim geçişlerimiz oldukça sert oluyor ve olmaya da devam edecek.
Dört mevsim kavramı tarihe karışıyor.
Artık bahar dönemleri olması gerekenden çok daha kısa yaşanırken, yaz ve kışı daha yoğun ve uzun hissediyoruz.
Biz Mayıs sonu itibariyle Türkiye’nin farklı bölgelerinde 5-6 derece sıcaklıkları hissederken, Kuzey Kutbu'na en yakın bölge olan Sibirya'da aynı dönemde yeni sıcaklık rekorları kırılıyor.
Bölgedeki sıcaklıklar 26,4 dereceyi gördü. Kuzey Kutup Dairesi'nin kuzeyinde bile geçen hafta sıcaklık 25 derece olarak ölçüldü.
Bilim insanları, bölgede 30 derece sıcaklıkların görülebileceği öngörüsünde bulunuyor.
Özetle, dünyanın dengesini değiştirdik.
Ekolojik sistemi bozduk ve tahribatımız devam ediyor.
Doğa da bunun karşılığında insanoğlundan intikamını farklı yollardan alıyor.
SON 2-3 HAFTADA NELER OLDU?
Ziraat Odaları, kendi bölgelerinde yaşanan zararları rapor ederek durum tespitinde bulundu.
Gelen bilgiler üreticiden tüketiciye kadar herkesi çok yakından ilgilendiriyor ve etkiliyor olacak.
Mayıs ayı içinde 46 ilde etkili olan doğa afetleri, tarımsal üretimde ciddi zararlar yarattı.
Özellikle 15-25 Mayıs tarihleri arasında önce aşırı sıcaklıklar görüldü sonrasında ise yağış, don, dolu, kırağı, aşırı soğuk, fırtına, hortum gibi doğal afetler yaşandı.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre Mayıs ayında İzmir’de 44,5, Antalya’da 43, Aydın’da 42,6, Manisa’da 40,2, Muğla’da 39,1, Denizli’de 38,9 derece kayıtlara geçti.
Aşırı sıcaklıkların ardından, birkaç gün içinde hava sıcaklıklarında ani düşüşler yaşandı. Sıcaklıklar bazı illerde eksi 2 dereceye kadar geriledi.
HANGİ İLLER ETKİLENDİ?
Ziraat Odalarının rapor ettiği tarımsal üretimde zarar gören 46 il şunlar: Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Aksaray, Ankara, Antalya, Ardahan, Aydın, Batman, Bilecik, Bingöl, Bolu, Burdur, Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Elazığ, Eskişehir, Gaziantep, Hakkari, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Kastamonu, Kars, Kayseri, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Kütahya, Mersin, Muğla, Muş, Niğde, Rize, Sakarya, Sinop, Şanlıurfa, Tekirdağ, Tunceli, Uşak, Van, Yozgat.
HANGİ ÜRÜNLER ZARAR GÖRDÜ?
Ziraat Odaları aracılığıyla elde edilen bilgiye göre yaklaşık 30 farklı üründe zarar söz konusu.
Bunların başında narenciye ürünleri dikkat çekiyor. Özellikle erkenci limon, mandalina, portakal ve bazı orta erkenci mandalina çeşitlerinde yaklaşık yüzde 80’in üzerinde meyve döküm zararı yaşandığı dile getiriliyor.
Söz konusu sıcaklık değişiminden dolayı açık tarla bitkileri tarafında örneğin domatesin İç Anadolu bölgesinde ciddi manada hasar gördüğü bilgileri de geliyor.
Fide üreticileri, domates fidelerinde kayıp yaşandığını ve yeniden fide talebinin arttığını belirtiyor. Ama işin daha sıkıntılı tarafı fidecilerin elinde yeni talepleri karşılayacak kadar fide yok. Sonuçta fide üretimi genel olarak üreticilerden sezon öncesi alınan sipariş ve talep üzerine üretiliyor.
Ziraat Odalarına göre zarar gören diğer ürünlerin başında mısır, patates, buğday, zeytin, kayısı, badem, erik, armut, elma, şekerpancarı, kekik, lavanta, adaçayı, tütün, bağ, kavun, karpuz, antepfıstığı, pamuk, nar, çay, yağlık gül, haşhaş, çilek, kiraz, vişne, kabak, fındık, yonca, ayçiçeği ve kanola geliyor.
Seralarda yetiştirilen sebzeler ve yeni dikimi yapılan sebze fideleri de zarara uğrayan diğer ürünler arasında gösteriliyor.
Hasar tespit çalışmaları birçok bölgede devam ediyor. Tarım il ve ilçe müdürlükleri yetkilileri, TARSİM uzmanları ve ziraat odalarının temsilcileri ortaklaşa çalışıyor.
OLASI ETKİLERİ NE OLUR?
Yaz döneminde daha hesaplı tüketmemiz gereken yaş meyve, sebzeler bu yıl maalesef o kadar hesaplı olmayacak gibi gözüküyor.
Dolayısıyla enflasyonun yumuşak karnı yine gıda tarafı olacak ve gıda enflasyonu önümüzdeki aylarda da gündemde kalmaya devam edecek gibi duruyor.
İkincisi narenciye tarafındaki rekolte kaybı sadece iç pazar tüketimine yeter noktada kalır ve içerideki fiyat yükselişi tıpkı geçen ay limonda olduğu gibi astronomik seviyelere çıkarsa, sezonla birlikte yine ihracat ön izni ya da ihracat yasağı gibi önlemleri portakal, mandalina, limon gibi narenciye ürünlerinde görebiliriz.
Keza ihracata konu olan ancak iklim dolayısıyla rekolte kaybı yaşanan benzer ürünlerde de benzer senaryolar yaşanabilir.
ÇİFTÇİ NE BEKLİYOR?
Küresel iklim değişikliklerinin çıktıları sadece don, dolu, aşırı yağış, kuraklık ya da fırtına ile sınırlı değil. Tarımsal üretime dair iklimsel riskler de çeşitleniyor ve artıyor.
Tarım Sigortaları Havuzu’nun (TARSİM) iklim değişikliklerine bağlı olarak risk haritasını güncellemesi ve kapsamını revize ederek genişletmesine ihtiyaç olduğu aşikar.
Aslına bakarsanız bu yıl söz konusu afetleri yaşayan çoğu çiftçi TARSİM’de sigortasını yaptırmış ve primlerini ödemiş durumda ama buna rağmen kapsam dışı riskler nedeniyle zararını tazmin edemeyecek gibi gözüküyorlar.
Çiftçi, bir taraftan uğradığı zarar nedeniyle gelir kaybına uğrarken, öte taraftan zararını karşılamamasına rağmen sigorta primini ödeyecek.
Daha somut bir örnekle, narenciye ekim alanlarının büyük bir bölümü TARSİM aracılığıyla sigortalı ama aşırı sıcak ve poyraz zararı kapsam dışı.
Dolayısıyla üretici hem sigortaya para ödeyip hem de kapsam dışı afetlerden dolayı zararı belirli bir oranda karşılanmadığında gelecek yıl sigorta yapıp yapmamayı düşünmeye başlayacak.
O yüzden beklenti, bu durumdaki çiftçilere destekleme ödemesi yapılması yönünde.
TARSİM’in bu konuda bilim kurulu aracılığıyla ani sıcaklık sıcak değişimi ve poyraz riskini de inceleyerek çalışma yapacağı dile getiriliyor.
Umarız en kısa sürede bu konuda somut adımlar atılır. Zira hem çiftçiyi tarım sigortasına alıştırmaya ve yöneltmeye çalışıp hem de onları doğa afetlerinde kaderine terk etmek sistemin kendi içerisinde çelişki yaratır.
Türkiye’nin farklı bölgelerindeki ziraat odası başkanlarının bir diğer beklentisi de afet yaşanan bölgelerdeki çiftçilerin SGK prim ödemeleri, elektrik ve sulama borçlarının bir yıl ertelenmesi.
Yine afet yaşayan çiftçilerin kredi borçlarının bir yıl faizsiz olarak ertelenmesi de çiftçilerin bir diğer beklentisi.
TARIM İLK ÇEYREKTE YÜZDE 3 BÜYÜDÜ
Türkiye ekonomisi 2020 ilk çeyreğinde yüzde 4,5 büyüdü. Bu dönemde tarım sektörünün büyüme performansı ise yüzde 3 seviyesinde gerçekleşti.
Ama çeyreksel bazda baktığımızda tarım sektörü açısından en kritik dönem yılın ikinci yarısını temsil eden üçüncü ve dördüncü çeyreklerdir.
Haziran’ı da içine katmak suretiyle Temmuz-Aralık ayları tarımsal üretimin en yoğun olduğu dönemdir.
Büyümedeki negatif seyirde ise olumsuz iklim koşulları, hastalık ve zararlı gibi doğa kaynaklı faktörler önemli belirleyiciler arasında yer alır.
Mayıs ayındaki olumsuz iklim koşulları ve aşırı sıcaklık farkıyla yaşanan ürün ve rekolte kayıpları önümüzdeki dönemde tarım sektöründeki büyümeyi ister istemez sekteye uğratacaktır.
TAHMİNLER AŞAĞI YÖNLÜ REVİZE EDİLECEK
Hatırlanacağı üzere dün de Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), "2020 yılı Bitkisel Üretim 1.Tahmini"ni açıkladı.
TÜİK'in ilk tahminlerine göre, bitkisel üretimin bir önceki yıla göre artacağı tahmin edildi.
Üretim miktarları, 2020 yılının ilk tahmininde bir önceki yıla göre tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 7,3, sebzelerde yüzde 0,8, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde yüzde 5,3 artış gösterdi.
Tarım ve Orman Bakanlığı birimlerinden alınarak TÜİK tarafından derlenen bu verilere son haftalarda doğa afetlerinden dolayı yaşanan ürün/rekolte kayıpları dahil değil.
O yüzden Ekim ayı sonuna doğru açıklanacak olan Bitkisel Üretim İkinci Tahmininde rakamlar mutlaka aşağı yönlü revize edilecektir.
Tüm çiftçilerimize geçmiş olsun. Umarız yaraları en kısa sürede sarılır.
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü
idonat@bloomberght.com