Advertisement

Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) dün (6 Ocak 2021) önemli bir açıklama düştü.

Süt ve süt ürünleri iş kolundaki tüm varlıkların satışına karar veren Koç Holding bünyesindeki Tat Gıda, KAP’a yaptığı açıklamada SEK Süt'ün satışının gerçekleştiğini duyurdu.

Tat Gıda, süt ve süt ürünleri iş koluyla ilgili SEK ek markası dahil tüm varlıklarını 240 milyon TL bedelle Çallı Gıda'ya sattı.

Çallı Gıda satın almayı, yeni kurduğu CLA Süt ve Süt Ürünleri adlı firma üzerinden gerçekleştirdi.

Hatırlanacağı üzere Haziran 2020’de Tat Gıda'nın Sek Süt'ü satmayı değerlendirdiği yönündeki haberler medyada yer almış ve KAP’ta da bu konuyla ilgili açıklama yayınlanmıştı.

SÜT ENDÜSTRİSİ KURUMUNUN TARİHİ

Söz konusu satışa konu olan SEK, Türkiye’nin tarım ve gıda sektörü açısından çok önemli kurumları arasında yer alıyor.

İsterseniz gelin biraz geriye dönüp SEK’in kuruluşundan bugüne kadarki sürecine bir göz atalım.

Sektör açısından nasıl bir önem ve misyona sahipti, hatırlayalım...

Her ne kadar bugün sadece kısaltma isim ile ön plana çıksa da SEK’in açılımı “Süt Endüstrisi Kurumu”.

Hatta TSEK (Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu) demek belki daha doğru...

SEK, 1963 yılında o dönemdeki adıyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na bağlı olarak sermayesinin tamamı devlet tarafından karşılanarak kuruldu.

MİSYONU NEYDİ?

Kuruluş amacı, "Türkiye'de süt ve süt ürünlerinin üretiminin gelişmesini sağlamak ve tüketiciye sağlıklı, hijyenik, kaliteli ve en doğal ürünleri sunmak" olarak ifade ediliyordu.

Süt sanayisinin gelişimi için önemli bir rol biçilen SEK’in hem sektöre örnek olması hem de eğitici ve öğretici bir misyon ile özellikle küçük üreticiye hizmet etmesi planlanıyordu.

Hatta SEK’in kuruluşu sırasında görev tanımında, Türkiye'de ve yurt dışında araştırmalar yapacağı, teknik ve idari personel yetiştirilmesini sağlayacağı ve süt üretimini arttırmanın yanı sıra verimlilik ve kalite tarafına odaklanacağının da altı çiziliyordu.

Bu amaçla Kurum, eğitici kurslar açmak, yayın yapmak ve ürettiği süt ürünlerini satmak için alternatif pazarlar oluşturarak gerekli gördüğü yerlerde tesis kurmak gibi görevler üstlenmişti.

SEK aynı zamanda Türkiye’deki küçük ve dağınık yapıdaki üreticilerin korunması adına sütçülük bölgelerinde ihtiyaç duyulan süt işleme tesislerini kurmak ve tarım kooperatifleriyle ilgili teşebbüslerde bulunmak üzere de bir misyona sahipti.

Özellikle çiğ süt piyasasında hem üretim maliyeti hem de satış fiyatı ve pazarlama noktasında dengeleri sağlayan ve piyasayı regüle ederek istikrar sağlama misyonuna sahip bir kurumdu.

1968-1995 yılları arasında Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) olarak faaliyetlerini sürdürdü.

SEK’İN ÖNEMLİ HAMLELERİ

Türkiye’de ilk kez çiğ süt alımında baz fiyat uygulamasını SEK gerçekleştirdi.

Öte yandan geliştirdiği prim sistemiyle üreticiyi hem üretime teşvik etmeyi ve üretimdeki kaliteyi yükseltmeyi amaçladı.

Öyle ki SEK, süt üreticilerinin kooperatif üyesi olmaları halinde kooperatif primi, sütün fabrikalara ulaştırılmasında ulaşım primi, süt alımlarında baz alınan yüzde 3,5 yağlı inek sütünde her bir dizyem yağ miktarı için yağ primi, sütün ilk aşamada soğutulması için soğutma primi ödenmesini hedefledi.

Bu sistem/model ne kadar tanıdık geliyor değil mi?

ÖZELLEŞTİRME SÜRECİNİN ALTYAPISI

SEK, bünyesindeki 32 işletme ile dağınık yapıdaki ve küçük ölçeklerdeki üreticilerin, aile işletmelerinin belki de en önemli sigortası niteliğindeydi.

Ancak tıpkı diğer KİT’lerin yaşadığı süreci yaşayarak farklı illerde süt ve süt ürünleri fabrikaları bulunan Kurum, 1995 yılının Eylül ayında parçalanarak özelleştirildi.

Gerekçe neydi?

Yine tıpkı diğer KİT’lerin özelleştirilme sürecindekine benzer bir senaryo dahilinde gerekçe ortaya kondu: Zarar ediyordu

SEK’in özelleştirme sürecinde medyada yer alan haberlerde kurumun sürekli zarar ettiği ve düşük kapasiteler ile çalıştığı vurgulanıyordu.

Bu gerekçeler de size tanıdık geliyor değil mi?

Ama bu gerekçelerin propagandası yapılırken kimse yönetim hataları ve yanlış iktisat politikalarına değinmiyordu.

Halbuki zararın asıl nedeni yönetimsel zaaflar ve izlenen yanlış politikalardan kaynaklanıyordu.

Daha açık bir ifadeyle SEK’in bir KİT olması nedeniyle kurumun yönetici kadrolarının belirlenmesinde iktisadi çıkarlar değil; siyasi kaygılar gözetildi. Yönetimde liyakatten uzaklaşıldı, idari bakış açısı siyasi popülizm ve oy kaygılarına feda edildi.

Buna bir de o dönemde üretici aleyhine izlenen iç ve dış ticaret politikalarını eklediğinizde sonuç kaçınılmaz oldu.

KIRILMA NOKTASI

Aslına bakarsanız 1990’larda IMF ve Dünya Bankası güdümündeki özelleştirme furyası tarım sektörü açısından kırılma noktası niteliğindedir.

SEK’in yanı sıra Et ve Balık Kurumu (EBK) ile Yem-Sanayi (YEMSAN) gibi tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesi, bugün özellikle hayvancılık tarafında yaşanan istikrarsız ve öngörülemez piyasanın nedenleri arasında gösterilir.

Zira, süt ve süt ürünleri sektörü; yem sanayi, süt hayvancılığı, çiğ sütün işlemesini sağlayan ve markalaştıran imalat sanayi ve son aşamada tüketici ile buluşturan perakende sektörü ile bir bütünlük oluşturur. İşte bu kurumlar da söz konusu o bütünlüğü sağlayan değer zincirinin en önemli halkaları niteliğindeydi.

Süt üreticileri ve besiciler için belirli bir "maliyet ve pazar güvencesi" sağlayan söz konusu kuruluşların pazardan el çektirilmesiyle piyasada görülen fiyat istikrarsızlığı et ve süt mamulleri üretiminde ciddi dalgalanmalara yol açtı. Dolayısıyla bugün hala bu kurumların eksikliğini gıda fiyatlarındaki yüksek seyir ve oynaklık vesilesiyle hissediyoruz.

TAT GIDA DÖNEMİ

SEK İşletmesi, sektörde faaliyet gösteren küçük ve orta büyüklükteki sanayici ve gıda toptancılarından oluşan 164 kişilik bir grup tarafından satın alındı.

SEK’in 1996 yılında sabit kıymetleri 58 milyon dolar olarak kabul ediliyordu.

Koç Holding, 1997 yılında küçük ve büyük sermayenin beraber çalıştığı bu modelin yüzde 68’ini satın alarak SEK’i kendi bünyesine kattı.

2003 yılında Tat ve SEK birleşerek Tat Gıda ortaya çıktı.

SÜRECİN SEKTÖRE ETKİSİ

Peki bu özelleştirme süreci sektör açısından ne anlam ifade ediyordu?

Süt Endüstrisi Kurumu’nun (SEK) 1995 yılında özelleştirilmesiyle birlikte süt ve süt ürünleri açısından hem üreticinin hem de tüketicinin kaybettiği bir süreç başladı.

Aslına bakarsanız buna et ve et ürünlerini de eklemek lazım. Zira süt piyasasında sağlanamayan istikrar ve çözülemeyen sorunlar, orta ve uzun vadede kırmızı et piyasasını da olumsuz etkiliyor.

Dolayısıyla SEK, aslında süt ve et piyasasında fiyatın hem üretici hem tüketici lehine istikrarını sağlıyordu.

Özelleştirme öncesinde SEK piyasada yaklaşık yüzde 27.5’lik paya sahip olarak özellikle küçük üreticiler açısından sigorta görevi görüyordu.

Özelleştirme sonrası süt piyasasının kontrolü 6-7 büyük firmanın kontrolüne geçti.

Bugün o kontrollü piyasaya bir de discount olarak nitelenen ve binlerce şubeye ulaşan birkaç "zincir market" de dahil oldu.

Özetle, SEK Türkiye’de sütün endüstrileşmesine öncülük eden ve piyasayı düzenleyen bir role sahipti.

Yönetimsel hata ve zaaflar sonucu alınan özelleştirme kararıyla aslında tarım sektöründeki önemli bir regülatör kurum devre dışı bırakılmış oldu.

SEK'in Çallı Gıda tarafından satın alınma haberi vesilesiyle SEK’in dünü ve bugününü sizlere kısaca hatırlatalım istedik.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com