Bu aralar tarım ve gıda sektöründe yaşanan gelişmelere ve alınan kararlara yetişmekte zorlanıyoruz.
Sektör neredeyse her yeni sabaha yeni bir karar ve uygulama ile uyanıyor.
Bazı kararlar olumlu karşılanıyor, bazıları kafaları karıştırıyor.
Bazıları ise piyasadaki belirsizlikleri artırırken, öngörülebilirliği azaltabiliyor. Hatta bazen soruna merhem olması umulurken, yarayı daha da derinleştirebiliyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, 81 il müdürlüğüne gönderdiği bir yazı ile tereyağı ihracatına kısıtlama karar aldı.
18 Nisan 2022 tarihinden itibaren geçerli olacak karara gerekçe olarak, "Ülkesel tereyağı arz güvenliğinin sağlanması, arz talep dengesinin korunması için Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonu (G.T.İ.P) 040510 başlığı altında yer alan tereyağı ihracatının yeni bir talimata kadar kısıtlanması uygun görülmüştür" ifadelerine yer verildi.
Kısıtlama kararına göre, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Azerbaycan - Özerk Nahçıvan Cumhuriyeti ve Filistin'e yapılacak ihracatlar ile Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında ihraç edilecek tereyağı hariç tutuldu.
TÜİK verilerine göre Türkiye, 2021 yılında 14.2 milyon dolar değerinde 2 bin 487 ton tereyağı ihracatı gerçekleştirmiş. Bu yılın ilk iki ayında ise 19.5 milyon dolar değerinde 3 bin 739 ton tereyağı ihraç etmiş gözüküyor. Yani bu yılın ilk iki ayındaki ihracat hem değer hem de miktar bakımından geçen yılın tamamından fazla gözüküyor. Burada, kurdaki mevcut seviyenin ihracattaki cazibesi yadsınamaz.
Sanırız Tarım Bakanlığında panik yaratarak tereyağı ihracatına kısıtlama kararı aldıran da söz konusu rakamlar oldu.
Sektör temsilcileri ile konuştuğumuzda benzer görüşü ifade ediyorlar; ihracattaki keskin artışın söz konusu kararın alınmasında etkili olduğunu düşünüyorlar ama bir şey daha ekliyorlar.
Türkiye’nin şu an tereyağında arz sıkıntısı yaşamadığının altını çizerek, tam aksine yıllık bazda yaklaşık 15 bin ton arz fazlası olduğunu savunuyorlar.
Dün, TÜİK’in açıkladığı “Süt ve Süt Ürünleri Üretimi” Şubat ayı verileri de sektör paydaşlarını teyit eder nitelikte. Resmi verilere göre, Türkiye'de Ocak-Şubat döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre tereyağı üretimi yüzde 65,4 arttı. Sadece Şubat'ta bir önceki yılın aynı ayına göre ticari süt işletmeleri tarafından yapılan tereyağı üretimi yüzde 74,5 artmış gözüküyor.
Konu hakkında görüş bildiren sektör temsilcileri, raflardaki fiyat artışının sebebinin arz ya da ihracat kaynaklı olmadığını belirterek, son dönemde hızla artan girdi maliyetlerine dikkat çekiyor.
Bilindiği üzere başta yem, mazot, enerji gibi çiğ süt üretim maliyetlerindeki sert yükseliş sonucu zarar eden üreticilerin anaç hayvanlarını kesime gönderdiği biliniyor. Çiğ süt tavsiye fiyatının prim desteği dahil şekilde üretim maliyetlerinin altında kalması üreticinin bu işten çıkmasına neden oluyor.
Sektör paydaşları, "Eğer arzda sıkıntı var deniyorsa o zaman kesime giden anaç hayvanlara bakmak lazım. Üretici neden süt ineklerini kestiriyor ve bu işten çıkmaya çalışıyor? Bunun yanıtını arayıp çözüm üretmek gerekir. İhracata getirilen kısıtlamalar ile sorun çözülmez" yorumunda bulunuyor.
Tarım ve gıda sektörü açısından olanağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Bir çok ülke kendince stratejik gördüğü tarım ve gıda ürünlerine ihracat yasağı ya da kısıtlaması getirebiliyor. Ama bunu genellemek ve kısa yoldan çözüm olarak olağanlaştırmak oldukça riskli. Zira her ülkenin kendi dinamikleri var. Ve her ülkenin ihracata getirdiği kısıtlamaların arz-talep-stok-fiyat denkleminde neden ve sonuçları değişebiliyor.
Türkiye'nin kronikleşmiş temel sorunlarını çözmek yerine ihracatta kısıt kolaycılığına başvurması orta ve uzun vadede sektörde daha büyük yaralar açabilir.
Zaten sektör temsilcileri de bu kısıtlama ya da yasakları çözüm değil tam tersine orta ve uzun vadede sektörü daha da sıkıştıracak bir hamle olarak yorumluyor.
Karara ilişkin konuşuğumuz 3-4 farklı sektör temsilcisinin ifadelerini sizlerle paylaşalım: "Maalesef alınan karar doğru olmadı... Firmalar içerideki kârlılık sıkışması ve zararlarını ihracatla telafi etmeye çalışıyordu. Bu pazarlar kolay kazanılmıyor. Kıyasıya rekabet var. Üstelik mevcut bağlantılar bile devam etsin denmeden 18 Nisan'dan itibaren belli ülkeler dışında ihracat yasaklandı. Yaza doğru turizm sektörünün de canlanacağı düşünülerek 'arz sıkıntısı yaşanır ve talep artışı ile fiyatlar daha da artar' endişesi ile bu kararın alındığını düşünüyoruz ama ihracata kısıt kararı ile sorun çözülmez. Kalıcı çözüm içeride maliyetleri düşürerek üretimi verimli ve sürdürülebilir şekilde artırmaktan geçiyor."
Bu arada söz konusu karar alınırken sektörün görüşüne başvurulmadığını öğreniyoruz.
Sektör temsilcileri, "Bu sert tedbir yerine eğer gerçekten arzda sıkıntı olduğu endişesi taşınıyorsa 'Mevcut bağlantılar devam etsin ve ihracata kota getirelim ve bunu da firmalar arasında adil dağıtalım" denebilirdi. Ya da ihracata makul oranda fon konulabilir ve elde edilen gelir içerideki çiğ süt üreticisinin destek primine yansıtılarak üreticinin kârlı şekilde işini sürdürmesi sağlanabilirdi" görüşünü savunuyor.
Bu arada fotoğrafın tamamını merak edenler için şu verileri de paylaşalım. Türkiye'nin 2021 yılında süt ve süt ürünleri toplam ihracatı 487 milyon dolar oldu. Bu yılın ilk iki ayında ise süt ve süt ürünleri ihracatı 104 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Son söz...
Korkulması ya da endişelenilmesi gereken nokta, ihracattaki artıştan ziyade yükselen girdi maliyetleri ve düşen üretim ile bu işten çıkmak isteyen üreticilerin durumu olmalı.
İrfan Donat - Bloomberg HT Tarım Editörü
idonat@bloomberght.com