Üretken yapay zekâ, finans dünyasının 'yeni normali' olacak
Finans sektörü, tüm dünyada her zaman yeni teknolojileri ilk benimseyen ve işe uygulayan sektör olmuştur. Hatırlayacaksınız internet ortaya çıktıktan kısa bir süre sonra çevrimiçi bankacılık hizmetleriyle tanıştık. Akıllı cep telefonları, hızla birer mobil bankacılık çözümüne dönüştü. Bulut teknolojisini iş stratejisine dahil eden ilk sektör, yine finans dünyası oldu. Yapay zekâ hatta üretken yapay zekâ döneminde de aynı süreci yaşıyoruz.
Üretken yapay zekâ, benzeri görülmemiş şekilde geleneksel süreçleri değiştirerek bankacılık sektörünü dönüştürüyor. Üretken yapay zekânın bankacılığa entegrasyonu; gelişmiş müşteri deneyimleri, sorunsuz operasyonlar ve güçlü risk yönetimi sunan bir paradigma değişimini temsil ediyor. Kredi puanlamadan dolandırıcılık tespitine, yatırım danışmanlığından müşteri ilişkilerine kadar her alanda kullanılıyor.
McKinsey’nin 2024 sonunda yayımladığı rapora göre, üretken yapay zekâ, finansal hizmetler sektörüne yıllık 200 ila 340 milyar dolar ek değer katma potansiyeline sahip. Bu, bankacılığın toplam gelirinin yaklaşık yüzde 9’una denk geliyor.
Peki üretken yapay zekâ, bankacılıkta hangi faydaları sağlıyor?
Sağladığı faydalardan bir tanesi gelişmiş müşteri deneyimi. Yani kişiselleştirilmiş hizmetler ve hızlı destek sağlayıcıları ile müşteri memnuniyetini ve sadakatini artırarak, müşteri deneyiminin teknoloji ile kolaylaşmasını sağıyor. Bir diğeri operasyonel verimlilik ve proaktif risk yönetimi. Bu sayede rutin görevlerin otomasyonu maliyet tasarrufu sağlıyor ve çalışana strateji geliştirmesi için zaman kazandırıyor.
Müşteri deneyiminde sessiz devrim
Bugün, banka müşterilerinin en büyük beklentisi hız ve kişiselleştirme. İşte üretken yapay zekâ, tam da bu noktada devreye giriyor. Kişisel finans danışmanı gibi çalışan uygulamalar, müşterinin risk profiline göre anlık öneriler sunuyor. 24/7 akıllı asistanlar, sadece sorulara yanıt vermekle kalmıyor; örneğin yurt dışında alışveriş yapan müşteriye döviz kuru riskini anında hatırlatabiliyor.
Commonwealth Bank’ın yapay zekâ sistemi, günlük yaklaşık 50 bin soruyu işleyerek, müşteri memnuniyetini artıran ve operasyonel maliyetleri düşüren yanıtlar sunuyor. İngiliz NatWest, yapay zekâ destekli müşteri asistanıyla milyonlarca müşterinin sorusuna hem daha hızlı hem de kişiselleştirilmiş cevaplar veriyor. Benzer bir süreç ING’de de yaşanıyor. Banka, üretken yapay zekâ kullanan müşteri odaklı bir sohbet robotu geliştirmek için McKinsey ile iş birliği yaptı ve müşteri etkileşimlerinde önemli bir artış sağlandı.
Operasyonel verimlilik ve risk yönetimi
Bankaların en yoğun maliyet kalemlerinden biri operasyon. Eskiden günler süren uyumluluk raporları, artık üretken yapay zekâ tarafından saatler içinde hazırlanabiliyor. Dolandırıcılık tespitinde de yine fark yaratıyor. Sadece anomaliyi fark etmiyor; olası senaryoları simüle ederek bankalara proaktif önlemler alma imkânı sunuyor. PwC’nin 2025 raporuna göre, bu sayede dolandırıcılık kaynaklı kayıplar yüzde 20 azalabilir. Singapur’da DBS Bank, regülasyon raporlarını üretken yapay zekâ ile hazırlayarak uyumluluk maliyetlerini yüzde 30 azaltmayı başardı.
JPMorgan Chase, piyasa eğilimlerini tahmin etmek ve kredi risklerini değerlendirmek için yapay zekâyı kullanıyor; bu da daha bilinçli stratejilere ve düzenleyici standartlara uyumluluğun iyileştirilmesine yol açıyor. Ayrıca müşteri portföylerini anlık piyasa dalgalanmalarına göre yeniden kurgulayan “akıllı raporlar” üretiminde de kullanıyor.
Türkiye yön veren ülke olabilir
Türkiye bankacılık sektörü, dijitalleşme hızında Avrupa’nın pek çok ülkesinin önünde. Açık bankacılık, FAST sistemi ve dijital kimlik entegrasyonu gibi altyapılar sayesinde üretken yapay zekâ uygulamaları için güçlü bir zemin var. Türk bankaları ve fintekleri bu alanda erken adım atarak hem müşteri memnuniyetini artırabilir hem de uluslararası pazarda daha görünür hale gelebilir.
Üretken yapay zekâ, finansın “yeni normalini” inşa ediyor. Daha hızlı hizmet, daha güvenli işlem, daha bilinçli müşteri… Ama tüm bu fırsatların sürdürülebilir olması için etik ve güvenilir kullanım şart. Türkiye olarak elimizdeki dijital avantajları doğru stratejiyle kullanabilirsek, bu dönüşümde sadece takip eden değil, yön veren ülkelerden biri olabiliriz.
Ancak bu süreçte dikkatli olunması gerektiğini de düşünüyorum. Elbette üretken yapay zekâ maliyet ve verimlilik açısından çok önemli avantajlar getiriyor. Bu dönüşüme, sadece tasarruf açısından bakmak yanlış, tüm süreçlere entegre edilmesi gerekiyor. KPMG International Küresel Dijital Dönüşüm Lideri Paul Greenan, benim de tamamen katıldığım şu öneride bulunuyor: “Değişimin hızı göz önüne alındığında, geride kalmanın zamanı değil. Ancak bu, akıllı yönetişim ve risk yönetimi çerçevesinde yapılmalıdır. Hızlı hareket etme arzusu, risklerle dengelenmelidir. Üretken yapay zekâ, yalnızca akıllıca, sorumlu ve bütünsel bir şekilde uygulandığında muazzam faydaların ortaya çıkmasına yardımcı olabilir.”
Biz de Türkiye finans sektörünün oyuncuları olarak bu süreci bütüncül bir yaklaşımla sürdürmeliyiz.