Bloomberght
SON DAKİKA
Bloomberg HT Görüş Koray Gültekin Bahar Türkiye, fintek yatırımlarını nasıl çeker?

Türkiye, fintek yatırımlarını nasıl çeker?

Türkiye regülasyonların öngörülebilirliği, adli süreçlerin şeffaflığı ve kamu kurumlarının tek sesli çalışmasıyla algı duvarını hızla aşabilir.

Giriş: 06 Ağustos 2025, Çarşamba 14:36
Güncelleme: 06 Ağustos 2025, Çarşamba 14:36

Yabancı yatırımcıların ilgisini çeken unsurlar arasında teşvik programları elbette önemli bir yer tutuyor ancak çok daha önemli bir konu var. Türkiye fintek ekosistemini büyütmek ve daha global bir hale getirmek için öncelikle yatırım ortamını iyileştirecek adımlar atmalıyız. Neler yapılabileceğine dair dünyadaki uygulamalar üzerinden görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Türkiye’nin fintek ekosistemi genç, enerjik ve üretken. Geliştirdiğimiz çözümlerin dünyanın farklı coğrafyalarında tercih edilmesi, bunun en önemli göstergesi. Ancak bu potansiyelin kalıcı yatırımlara dönüşmesi için ilk şart, “yatırım yapılabilir bir ülke” imajının güçlenmesi. İş dünyasında kabul gören görüş: Yatırımcı için en büyük risk çoğu zaman finansal değil, hukuki belirsizliktir. Bu nedenle, hukuki çerçevenin daha öngörülebilir hale gelmesi, yatırım iştahını doğrudan etkileyen bir faktör ve tüm dünyada bu şekilde kabul görüyor. Bir yatırımcı için risk yönetilebilir ama belirsizlik yatırım önündeki en büyük engeldir.

Türkiye regülasyonların öngörülebilirliği, adli süreçlerin şeffaflığı ve kamu kurumlarının tek sesli çalışmasıyla algı duvarını hızla aşabilir. Örneğin, yakın geçmişte uygulamaya giren ve emisyon priminden alınan ek vergi, bazı yatırımcılar nezdinde “yatırıma dair öngörülebilirlik” konusunda soru işaretleri oluşturdu. Bu tür düzenlemelerin, yatırım planlaması yapan aktörler için netlik taşıması yatırım güvenini pekiştirebilir.

Vergisel yüklerin beklenmedik bir şekilde ortaya çıkması, fonların operasyon bütçesini daraltır, değerlemelerde iskontoya yol açar hatta merkez taşıma motivasyonunu körükler. Fintek gibi hızla ölçeklenmesi gereken ve dinamizme dayalı sektörlerde, bu tür gelişmeler fren etkisi yaratabilir. Bu nedenle, yatırım ortamını rahatlatan düzenlemelerin “Türkiye, girişimcinin ortağıdır” mesajının da altını çizeceğini düşünüyorum.

Dünya ne yaptı?

Küresel örnekler, başarılı uygulamaların izinden gitmenin ne denli etkili olabileceğini gösteriyor Sizlerle birkaç başarılı örnek paylaşmak istiyorum. İngiltere’de SEIS/EIS vergi teşvikleri sayesinde erken aşama girişimlere yapılan yatırımlara yüzde 50’ye kadar vergi avantajı sağladı. FCA’nın sandbox yaklaşımı da ürünleri kontrollü ortamda test etmeye izin vererek regülasyon riskini düşürdü. Bu adımlar yatırımcıda, “regülatörle aynı masadayım” duygusu yarattı.

Bir başka örnek Singapur’dan. MAS’ın regülasyon sandbox’ları ve co-investment (Startup SG) mekanizmaları, kamunun girişimciyle aynı yönde olduğunu gösteriyor. Lisans süreçlerinin netliği ve bürokrasinin azaltılması fonların, zaman yerine inovasyona harcanmasını sağlıyor. Avrupa’nın en hızlı lisans veren merkezlerinden biri olarak bilinen Litvanya Merkez Bankası ise “Newcomer Programme” ve elektronik para/ödeme kuruluşu lisanslarında öngörülebilir takvimiyle küçük ülkeyi bir fintek hub’ına dönüştürdü.

Birleşik Arap Emirlikleri de ortak hukuk esaslı mahkemeler oluşturarak yabancı yatırımcıya “seninle aynı dili konuşuyorum” mesajını verdi. RegLab gibi sandbox’lar, yüzde 100 yabancı mülkiyet, vergi sadeliği ve yetenek vizeleri bölgeye yerleşme isteğini de artırdı.

Tüm bu adımların ortak paydası ise hukuki öngörülebilirlik, şeffaflık ve hızlı hareket etme yetkinliğidir. Bu yaklaşım, açıklanan teşvik programlarından çok daha işe yarıyor, çünkü yabancı sermaye teşvikten yani parasal destekten daha önce güven ve istikrarı tercih ediyor.

Türkiye henüz treni kaçırmadı

Türkiye’nin bu yarışta önemli avantajları bulunuyor. Bölgesel konumu, genç ve teknolojiyi hızlı benimseyen nüfusu, güçlü bankacılık altyapısı gibi özellikler fintek alanında hızla yol alınabilecek bir zemin sunuyor.

Bu potansiyelin yatırıma dönüşmesi için atılacak adımlar arasında emisyon primi vergisinin gözden geçirilmesi ilk sıralarda yer alabilir. Ardından ise hukuki öngörülebilirliğe dair güçlü bir taahhüt verilmesi, örneğin “fintek ve girişim sermayesi alanındaki temel düzenlemeler, en az üç yıl boyunca değiştirilmeyecek” gibi bir taahhüt etkili olabilir.

Bugüne kadar özel sektörle iletişim halinde olan kamu kurumlarının desteği büyük bir değer. Bu kurumların koordinasyonuyla ortak bir portal oluşturulabilir. Lisans süreçleri daha şeffaf hale getirilebilir. Melek yatırımcılar için fon teşviği, kamu finansman desteği gibi mali paketler uygulamaya alınabilir.

Kamunun bankacılık, ödeme, veri taşınabilirliği ve yapay zekâ kesişiminde stratejik bir sektör olan fintek ekosistemini büyütmek istediğini ve bu yönde önemli çalışmalar yaptığını biliyoruz, yaşıyoruz. Ancak bugün rekabetin çok daha keskin olduğu global arenada daha fazlasını yapmamız gerekiyor. Yatırımcının duymak istediği cümle net: Hukuk ve regülasyon istikrarlı; oyun kuralları değişmeyecek. Bu güveni vermek için gerekli iradenin ve potansiyelin ülkemizde fazlasıyla bulunduğuna inanıyorum.