Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 2012'nin Türk Lirası'nın dünyada en çok güçlenen, en çok değerlenen paralardan birisi olduğu bir yıl olacağını bildirdi.

Erdem Başçı, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ve Dünya Gazetesi işbirliğiyle düzenlenen ''Para Politikaları'' konulu konferansta, Merkez Bankası'nın birinci önceliğinin enflasyonun oldukça düşük seviyede ve istikrarlı devam etmesi olduğunu söyledi.

''1 dolar 1 TL olsaydı Türkiye için büyük bir risk oluşurdu'' değerlendirmesinde bulunan Başçı, ''Cari açığa ilişkin aldığımız tedbirlerin hepsi cevap verdi ve başarıya ulaştı. 2012, Türk Lirası'nın dünyada en çok güçlenen, en çok değerlenen paralardan birisi olduğu bir yıl olacak. 2012 yılında Türk Lirası'na yatırım yapanlar hep kazanacak. Merkez Bankası bu yıl TL'nin değer kazanmasına izin verecek'' diye konuştu.

-Bloomberg HT'de Ekoforun programına atıf-

Başçı, 4 Ocak'ta Bloomberg HT'deki Ekoforum programı konuklarından Ege Cansen'in yorumlarına da atıf yaparak, "Ne zaman kur yükselse, bu iş devam edecek, yükseliş sürecek, görüşü ortaya çıkıyor. Şimdi insanlar kur sepetini öğrendi. Sepet 2.40 olursa, iyi olur diyorlar. Ancak o durumda dolar 1.90 liraya çıkmış olur. Bu durumda vatandaş da Döviz alıyor. Ya yükselecek diye ya da döviz borcunu kapatmak için döviz alıyor. Kendi vatandaşımıza öğretmemiz gerek" dedi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ''Reel sektör, geçmiş yıllara kıyasla uzun vadeli, Türk Lirası cinsinden kredi alabiliyorsa bu, enflasyonun kalıcı bir şekilde düşük kalması sayesinde oluyor'' dedi.

Erdem Başçı, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ve Dünya Gazetesi işbirliğiyle düzenlenen ''Para Politikaları'' konulu konferansta, bu toplantıları, 3 ayda bir Anadolu'nun çeşitli kentlerinde yaptıklarını söyledi. Toplantılarda, reel sektördeki gelişmeler, istihdam, kapasite kullanım oranları, iş adamları ve sanayicilerin birebir muhatap oluğu konulara ve beklentilere değindiklerini anlatan Başçı, özellikle Merkez Bankası'nın temel amacı olan fiyat istikrarından bahsettiklerini kaydetti.

Her şeyin temelinin fiyat istikrarı olduğunu vurgulayan Başçı, ''Eğer reel sektör, geçmiş yıllara kıyasla uzun vadeli, Türk Lirası cinsinden kredi alabiliyorsa bu, enflasyonun kalıcı bir şekilde düşük kalması sayesinde oluyor. O yüzden birinci hedefimiz, önceliğimiz enflasyonun oldukça düşük seviyelerde, istikrarlı bir şekilde seyretmesi. Bunun yanında kanunun bize verdiği ikinci görev var. O görev de finansal sistemdeki istikrarı sağlayıcı tedbirleri almak. Bunlar daha ziyade döviz ve para politikalarıyla ilgili tedbirler'' dedi.

Merkez Bankası Başkanı, geçen yıl çok istisnai bir yıl yaşandığını belirterek, şunları kaydetti:

''Hatırlarsınız Kasım ayında ABD Merkez Bankası, ikinci parasal genişleme programına başladığında biz, 'bunun bizim için sonucunun bol ve ucuz kredi olacağını söylemiştik. Bol ve ucuz kredinin sonucunda, Türkiye'de aşırı borçlanma ve Türk Lirası üzerinde aşırı değerlenme baskısı var. Bunların ikisine de karşı gelecek, yumuşatacak, finansal kalitesini iyileştirecek yönde tedbirler almalıyız, Türkiye'nin tüm kurumları olarak' dedik. Eğer bir ülkede fazla para basılıyorsa, o zaman finansman çok kısa vadeli oluyor, yabancı para cinsinden oluyor ve içinde riskler barındırıyor. Doğrudan yatırım yerine kredi şeklinde oluyor. Bunların kendine göre riskleri var.''

-''1 dolar eşittir 1 lira olsaydı''-

Aşırı iyimserliğe kapılmadan kredilerde biraz yavaş gidilmesi uyarısında bulunduklarını hatırlatan Başçı, ''Çin'den daha hızlı büyümeyelim. Çin'deki kredi artışı yüzde 25 ise Türkiye'de yüzde 35 olmasın. Türkiye'de de yüzde 25 olsun şeklinde yaklaştık. TL üzerinde de aşırı değerlenme baskısı olmasın dedik, yaklaşık 1 yıl 2 ay önce'' dedi.

O dönemlerde Türkiye'de ''1 dolar eşittir 1 TL olur mu?'' şeklinde konuşmalar, yorumlar yapıldığını ifade eden Başçı, şöyle devam etti:

''Biz ne dedik Merkez Bankası olarak? 'Türkiye'de serbest dalgalı kur rejimi uygulanıyor. Döviz kurları piyasada arz ve talep koşullarıyla belirlenmektedir. Eğer döviz kurlarındaki gelişmeler fiyat istikrarı ya da finansal istikrar hedeflerimizi tehlikeye atarsa o zaman biz döviz piyasasına da müdahale ederiz, bu gelişmeyi önleriz' dedik. Yani kısaca bir dolar eşittir 1 lira olsaydı, bizim açımızdan, ihracatçı açısından, cari denge açısından çok büyük risk oluşurdu. Çünkü kar marjının hepsini sıfır ya da eksiye götürebilecek bir gelişmeydi. O yüzden Merkez Bankası ne dedi? 'Hayır 1 dolar eşittir 1 lira olmaz. Türk Lirası'nın bir miktar zayıflamasında fayda var' dedik.''

-''TL diğer ülkelerin paralarına göre daha az değer kaybetti''-

Ağustos ayında Avrupa'da ortaya çıkan problemlerden dolayı gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin genelde bir zayıflama eğilimi içine girdiğine işaret eden Başçı, ''Biz ilk etapta şöyle strateji izledik: Biz düzenli döviz satışları başlatalım, bunun dışında başka birkaç araç var onları kullanalım ve Türk Lirası'nın nispeten daha az zayıflamasına yol açacak politikalar izleyelim. Gerçekten Ağustos ayından 29 Aralık'a kadar politikalar uyguladık. TL, diğer ülkelere göre daha az değer kaybetti. Hangisine karşı? Amerikan Doları'na karşı. Çünkü avroya karşı birçok para değer kazandı. Türk Lirası da kazandı. Orada çok miktarda basa basıyorlar. Ne kadar çok para basarlarsa avro, o kadar çok değer kaybediyor. Sizin çaba göstermenize gerek yok. Aşırı basmıyorsanız sizin paranız avroya göre güçlenir'' diye konuştu.

Yaşanan asıl problemin panik halinde dönülen Amerikan Doları olduğunu belirten Başçı, Amerikan Doları'na karşı Türk Lirası'nın değer kazanma şansının çok fazla olmadığını ifade etti. ''Değer kaybını biraz sınırlayalım' şeklinde yaklaştıklarını ve başardıklarını kaydeden Başçı, 29 Aralık'a gelene kadar gerçekten Türk Lirası'nın en sağlam paralardan biri olduğunu söyledi.

Gelinen noktada cari açığa ilişkin aldıkları tedbirlerin cevap verdiğine dikkati çeken Başçı, arzu edilen seviyelerde düzelme olduğunu ve bunun devam ettiğini belirtti. Merkez Bankasının analizi ile çok yaygın olarak yurt dışında ve içinde yapılan analizler arasında fark olduğunu kaydeden Başçı, şöyle konuştu:

''Biz Merkez Bankası olarak 'cari açık, bol ve ucuz finansmandan kaynaklanıyor. Para kıtlığından değil, paranın bol olmasından kaynaklanıyor' diyoruz. Bu şekilde bir teşhis farklı tedavi gerektirir. Diğer teşhis şu, Türk Lirası yıllarca bastırıldı, aşırı değerlendi. Sonucunda ithalat ihracat arasındaki fiyat dengesine bakıldığında burada sağlıklı fiyat dengesi yoktur dolayısıyla bu kendini düzeltecektir. Cari açık da bu yüzdendir. İkinci analiz türü çok yaygın ve hatalı. Bunun hatalı olduğunu bilmezsek teşhisimiz yanlış olur ve kaybederiz. Beklentilerimiz yanlış yerde olur, kaybederiz. Bu fark tekrar tekrar vurgulanması gereken fark.''

-''Para gidebilecek yer arıyor''-

Dünyada çok bol miktarda kısa vadeli finansman imkanı bulunduğunu vurgulayan Başçı, ''Bunu kim sağlıyor? Avrupa Merkez Bankası, ABD Merkez Bankası, Japonya Merkez Bankası, İngiltere Merkez Bankası sağlıyor. Tasarrufu yüksek olana Asya ülkeleri sağlıyor para kaynaklarını. Şu anda dünyada para, gidebilecek güvenilir bir yer arıyor. Nereye gidebilirim ki yatırımımı sağlıklı şekilde getirisiyle geri alayım? Neresi güvenli? Teker teker güvenli yerlerin sayısı azalıyor. Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Böyle bir dünyada Türkiye gibi ülke çok rahat, kesinlikle çok rahat dış finansman bulur, kimsenin endişesi olmasın, buluyor zaten'' değerlendirmesinde bulundu.

Bu nedenle, cari açıktaki büyümenin, kredilerin ve dış finansmanın bol ve ucuz olmasından kaynaklandığını kaydeden Başçı, ''Bunu bilmeliyiz. Yine o yüzden Türk Lirası'nın zayıflaması için bir sebep yok. 2012 nasıl bir yıl olacak? 2012, Türk Lirası'nın dünyada en çok güçlenen, en çok değerlenen paralardan birisi olduğu bir yıl olacak. 2012 yılında Türk Lirası'na yatırım yapanlar hep kazanacak. Kim yaparsa yapsın. Bizim vatandaşımız yaparsa bizim vatandaşımız, dünya vatandaşı yaparsa dünya vatandaşı kazanacak. Bu çok doğal şekilde, kendiliğinden olacak. Fakat bunun Türk kamuoyuna anlatılması, yanlış algının giderilmesi gerekiyor'' diye konuştu.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, cari açığın kredi büyümesinden kaynaklandığını, bu aşırı kredi büyümesini kademeli olarak yavaşlatmayı başardıklarını söyledi. Başçı, Türkiye'ye ''inanılmaz finansman geleceğini'', Avrupa'daki problemlere rağmen çok rahat bir şekilde finansman sağlanmaya devam edeceğini belirtti.

Erdem Başçı, Bursa'da ''Para Politikaları'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, ne zaman dolar yükselse, 1,90 lirayı geçse hemen herkesin ''olmadı bu iş gidecek, dolar 2 lira mı 3 lira mı olur?'' şeklinde düşündüğünü söyledi.

Sepeti yavaş yavaş öğretmeye başladıklarını, şimdi herkesin sepet cinsinden konuştuğunu ifade eden Başçı, şöyle konuştu:

''(Dolarla avronun ortalamasını alın, ona bakın) diyoruz. 'Sepet' diyor mesela, '2,30-2,40 olur, bu sayede cari denge düzelir' diyor. Şimdi bunu söylüyor, bunu söylerken de dolar 1,91'e çıkmış ve vatandaş da soru işaretleri var, pek çok döviz borçlusu var. Türk vatandaşı da spekülasyon yapabiliyor zaman zaman. Türk vatandaşı da diyebiliyor ki; 'Bu böyle giderse ben döviz alayım'. Öbürü diyor 'Benim döviz borcum var, döviz alayım, borcumu kapatayım' diyebiliyor. Dolayısıyla sadece yurt dışına bakmayın, onlardan da elbette Türk Lirası'nın zayıflamasını isteyen pek çok kişi, kuruluş var. Onları bir tarafa bırakalım, bizim kendi vatandaşımızı ikna etmemiz lazım. Teşhisiniz yanlış. Cari açık kredi büyümesinden kaynaklanıyor ve biz bu aşırı kredi büyümesini yavaşlatmayı başardık kademeli olarak ve inanılmaz finansman gelecek Türkiye'ye ve çok rahat bir şekilde bu finansman sağlanmaya devam edecek, Avrupa'daki problemlere rağmen. Avrupa bankaları zor durumda kalsa bile dünyada başka bankalar var, fon kaynakları orada olduğu sürece, Türkiye'ye finansman gelmeye devam edecek. O yüzden de TL değer kazanmaya devam edecek.''

Merkez Bankasının bu yıl, TL'nin değer kazanmasına izin vereceğini belirten Başçı, çünkü enflasyonun şu anda dış dengeye, cari açığa göre daha öncelikli bir problem alanı olduğunu ifade etti.

-''İhracat reeskont kredileri kanalıyla desteklenecek''-

Enflasyonun çift haneli rakama çıktığını, arzularının enflasyonun en kısa zamanda önce tek haneli rakamlara inmesi ve yıl sonunda da yüzde 5'lik hedefe yaklaşması olduğunu kaydeden Başçı, ''Herkes görsün fiyat istikrarını sağlamak Merkez Bankasının temel önceliğidir ve gerektiği zaman bunu hemen yapar. Burada hiçbir problem olmaz'' dedi.

2012 yılının Merkez Bankasının ihracatçıları ağırlıklı olarak Eximbank üzerinden kullandırılan ihracat reeskont kredileri kanalıyla destekleyeceği bir yıl olacağını, döviz kurları kanalıyla destekleyeceği bir yıl olmayacağını kaydeden Başçı, 2012 yılının TL'nin kademeli şekilde değer kazandığı bir yıl olacağını da söyledi. Bunun kendiliğinden olacağını, ancak kendiliğinden olmaması halinde Merkez Bankasının bunu kademeli bir şekilde yapacağını ifade eden Başçı, bankanın elinde bunu yapmak için yeterli aracının olduğunu vurguladı.

Tek araçlı merkez bankalarıyla çok araçlı merkez bankalarının karşılaştırılması halinde, sadece tek bir kısa vadeli politika faizi olan ve bunu ayda bir kez değiştiren merkez bankalarının şu anda çok ciddi bir satış dalgası altında paralarının değer kaybettiğinin görüleceğini anlatan Başçı, Doğu Avrupa ülkelerinden birkaçının parasının şu anda inanılmaz bir değer kaybına maruz kaldığını ve yaptıkları hiçbir şey olmadığını söyledi.

-''Bir numaralı Merkez Bankası TCMB olabilir''-

Türkiye'de ise durumun böyle olmadığına dikkati çeken Başçı, şunları kaydetti:

''Türkiye'de bizim o kadar çok araç var ki şu anda büyük ihtimalle dünyada araç zenginliği açısından bir numaralı Merkez Bankası Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) olabilir. Bir numara. peki bu araçları nasıl kullanacak, tecrübesi var mı? İnanılmaz tecrübesi var. O kadar çok kriz tecrübesi yaşadık ki biz 'döviz kurlarındaki kan kaybı nasıl durdurulur, gerek yerleşiklerin, gerek yurt dışındakilerin spekülasyonu nasıl kesilir, defansif araçlar nasıl kullanılır, daha sonra ofansa nasıl geçilir?' Bunların hepsini daha önce defalarca yaşadık. En son örneği 2006 yılındadır. Hatırlarsınız nasıl TL'de kan kaybını hızlı bir şekilde önledik? Şu anda onu daha etkin ve az maliyetle yapabilecek durumdayız. Çünkü hem araçlarımız daha fazla 2006 yılına göre hem de tecrübemiz daha fazla. Dünyayı okuyuşumuz da daha iyi o zamana göre. O zaman Türkiye'ye özgü ufak bir problemdi, şu anda dünyanın ciddi bir problemi var ve bunun farkındayız.''

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ''Biz 2012 yılında Amerikan dolarını yeneriz Türk Lirası olarak. Bu çok iddialı bir laf, bunu bir kenara yazın'' dedi.

Erdem Başçı, Bursa'da ''Para Politikaları'' konulu konferansta, ''dünyada büyüme nasıl gidiyor?'' diye bakıldığında, gelişmiş ülkelerde Lehman krizi sonrasındaki keskin, eksi büyüme hızlarının önce artıya döndüğünü, ancak yakın zamanda büyüme hızlarında yavaşlama gözlenmeye başladığını söyledi.

Gelişmekte olan ülkelerde ise her zaman için kademe olarak büyüme hızlarının daha yüksek olduğunu, fakat benzer bir eğilimin orada da gözlendiğini anlatan Başçı, işsizlik oranlarının ise özellikle gelişmiş ülkelerde arttığını ve düşmekte zorlandığını vurguladı.

Başçı, Avrupa ile ilgili özellikle Consensus Forecast adlı kuruluşun özel sektörden topladığı tahminlerin toplulaştırıldığı bir tabloya dikkati çekerek, Avro bölgesi için Haziran 2011'den itibaren büyüme tahminlerinin sürekli aşağı gittiğini, en son Aralık ayında yapılan tahminde ise ilk kez eksi bir rakam görüldüğünü, Avrupa'da şu anda ortalamada bir resesyon beklendiğini kaydetti.

Bunun derin bir resesyon olmadığını, yumuşak bir resesyon olduğunu, ancak tahminlerdeki yanılma ve sürekli tahminleri aşağı yönlü güncellenmesinin dikkat çekici olduğunu anlatan Başçı, ABD için de bir miktar büyüme beklentilerinde yavaşlama olduğunu, ancak orada bunun yüzde 2'ler seviyesinde kaldığını belirtti.

Başçı, Çin ve Hindistan gibi ülkelerde ise hala yüksek büyüme oranlarının tahmin edildiğini belirterek, bu yavaşlamaya karşı ülkelerin parasal yavaşlamaya gittiklerini bildirdi.

Dünyada çok ''alarme edici'' bur enflasyonun hala görülmediğini , ancak çok ciddi bir kamu borcu probleminin mevcut olduğunu ifade eden Başçı, kamu borcunun sürdürülebilirliği ve güven probleminin sürdüğünü söyledi.

-''Çok yanlış oldu''-

Başçı, bu konuda en çok avro bölgesindeki sıkıntıların konuşulduğuna işaret ederek, şunları dile getirdi:

''Yunanistan'ın borcunu kısmen ödememesine dair bir plan yapıldığında 'ileride aynı şey İtalya ve İspanya için de olur mu?' diye soru işaretleri özel sektörün aklına geldi, hatta ilk başlarda Almanya 'bu iyi bir şeydir, özel sektör de bir miktar kaybetsin' diyordu. En son geldikleri noktada 'hayır bundan sonra hiçbir ülke için özel sektör kayba uğramayacak, bütün ülkeler borcunu tam olarak ödeyecekler, bunu AB müktesebatından çıkarıyoruz' dediler, bu noktaya geldiler. Çünkü çok yanlış oldu yaptıkları iş. Çok yanlış oldu ve İtalya'ya, İspanya'ya bulaştı, hatta Fransa'ya bugünlerde acaba bulaşıyor mu?' diye bir endişe var. Onların faizlerinde bir yükselme var. Bu faiz yükselmesi enflasyonla alakalı değil, 'acaba paramı geri alabilecek miyim? ' kaygısıyla alakalı. Ama bu faiz yükselmesinin çok ciddi reel etkisi var...

-''Güney ve kuzey yönünde faiz genişletmesi''

Türkiye'de fazla kaydi bir paranın olmadığını, Merkez Merkez Bankası'nda bankaların yatırdıkları zorunlu karşılıkların bulunduğunu, onun dışında serbest karşılıkların hiç olmadığını anlatan Başçı, şunları söyledi:

''O şu demek; biz çok sıkı bir para politikası şu anda uyguluyoruz anlamına geliyor. Bizim teşhisimiz Türkiye'deki borçlanmanın seviyesi değil, stok olarak değil, borç artış hızının aşırı olduğu yönünde bir tespitti. Kasım ayında yapmıştık bu tespiti ve buna karşı frenleyici, bir miktar büyüme hızını yavaşlatıcı tedbirler alınması gerektiğini söylemiştik ve bu yönde tedbirler alınmıştı. Ağustos 2011 öncesi bu tedbirler daha ziyade makro ihtiyati nitelikteydi... Bu şekilde faiz dışı araçlarla ekonomiyi yavaşlatmaya çalıştık. Neden faiz dışı araçlarla yavaşlatmaya çalıştık? Çünkü TL üzerinde bir değerleme baskısı vardı ve biz eğer faizleri o dönemde artırsaydık, TL çok daha fazla değerlenecekti. Öyle bir açmaz olduğu için mümkün olduğu kadar hem faiz oranlarını düşük tuttuk hem de Türkiye'ye has bir faiz genişlemesi koridoru genişlemesi yaptık. Hangi yönde? Güney yönünde. Güney yönünde faiz genişletmesi şu anlama geliyor; zaman zaman siz oturuyorsunuz sakin sakin bakıyorsunuz bir anda gecelik faizler düşmüş, koridorun içinde düşmüş, koridorun tavanı yüzde 1,5. Ondan sonra tekrar normal seviyesine geri dönmüş. Bu tür beklenmeyen sürprizler. Bunlar TL'nin, kademeli, kontrollü bir şekilde zayıflamasında etkili oldu. En etkili araç bizce budur...''

Başçı, ağustos ayında problemlerin büyüdüğünü, Avrupa'dan gelen ciddi tehdidin ''Türkiye'de bir resesyon, durgunluk olarak mı yoksa farklı şekillerde mi'' kendisini göstereceğini anlamaya çalıştıklarını ifade ederek, büyük ihtimalle durgunluk olacağı tahmininde bulunduklarını, ağustos ayında politika faizini 5.75'e indirdiklerini anımsattı.

2011 yılında ise faiz koridorunu kuzeye doğru genişlettiklerini belirten Başçı, ''Bunun anlamı şudur; 'faiz oranları 5.75 veya 10'a yakın olacak. Ama zaman zaman bu faiz oranları geçici olarak yükselebilir, sonra tekrar normal seviyesine döner. Bu da TL'yi güçlendirici yönde bir araç. Biz bu şoku her verdiğimizde TL biraz güçlenecek 2012 yılı boyunca. O yüzden faiz koridorunun şu anda kuzeye doğru geniş olması çok faydalı'' dedi.

-''Mayıs ayından erken''-

Kur konusunda defansif ve ofansif araçları bulunduğunu, ofansif araçların birinin faiz koridoru olduğunu, diğerinin ise gün içi döviz satım ihaleleri ve sürpriz zamanlarda Merkez Bankasına gelen döviz arzı olduğunu anlatan Başçı, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bugün sabah bir basın duyurusu yaptık. Diyoruz ki; gerekli görülen hallerde Merkez Bankası 50 milyon dolar ihaleyle piyasaya satabildi. Bu bir araç, bu ofansif bir araç. TL'ye değer kazandırıcı yönde bir araç, çok agresif değil. Bu sabah açıkladığımız yöntem de şaşırtmaya dayalı bir araç...

Elimizde birden fazla araç var şu anda kullanabileceğimiz. Bunları gerektiği zaman gerektiği şekillerde kullanabileceğiz. Ne için enflasyonu daha erken bir vakitte, yüzde 10'un altına indirmek için. Hangi vakitten daha erken? Mayıs ayından erken...

-''Türk Lirası Amerikan dolarını yenebilir mi?''

Başçı, parasal sıkılaştırmayla hem kredilerdeki artışı düzenleyebildiklerini hem de kur üzerindeki değer kaybı baskılarını bertaraf edip, TL'ye değer kazandırma yönünde hareket edebildiklerini dile getirerek, şöyle dedi:

''Soru şu; Türk Lirası Amerikan dolarını yenebilir mi? Anahtar soru bu. Güvenli liman, likit liman, tek rezerv para dünyada. Panik halinde bütün paralar değer kaybediyor Amerikan dolarına karşı. Böyle bir paraya karşı şansı var mı? Biz diyoruz ki Türkiye'de var. Çünkü bizim araçlarımız dünyanın hiçbir yerinde olmayan araçlar, çok güçlü araçlar. Biz 2012 yılında Amerikan dolarını yeneriz Türk Lirası olarak. Bu çok iddialı bir laf, bunu bir kenara yazın. Senenin sonunda tekrar konuşalım. Şöyle bir problem, ihtimal var; gelecek senenin sonunda farklı bir problemi konuşuyor olabiliriz. 'TL aşırı değerleniyor, başkan yardım et. İhracatçılar olarak çok zor durumdayız, bir şeyler yap. Bu hangi durumda olur? Bu Amerika üçüncü parasal genişlemeye başlar ise bu olur. Şu an ciddi olarak dolar avroya karşı değer kazanıyor bugünlerde. 1.20'lere doğru hızlı bir ilerleme var. Rahatsız oluyor Amerika ve diyorlar ki; 'bu kadar çok değer kazanmasın, madem Avrupa para basıyor, biz de karşılığında para basalım'. Bunun kararını verirlerse önümüzdeki 2-3 ay içerisinde verebilirler, o zaman siz seyredin, Türk Lirası'nın ve diğer gelişmekte olan ülkelerin paralarındaki değer kazancını. Hızla dolar düşer... O zaman biz ne yaparız? Türk Lirasının aşırı değer kaybetmesine izin vermeyiz. Bu nasıl kur rejimi, bu serbest dalgalı kur rejimi. Eğer fiyat istikrarına veya finansal istikrara bir tehdit gelirse biz devreye girer ve onun gene serbest piyasa koşulları içinde okşaya okşaya bir şekilde olması gereken yere doğru yönlendiririz...''

Bunun çok değerli olduğunu, bunu yapabildiklerini vurgulayan Başçı, ''Bu IMF programı ile olacak bir şey değil. IMF, IMF programı bu tür şeylere izin vermeyebilir. Onlar çok standart seviyorlar. İyi, sağlıklı bir kurum, çok tecrübesi var, faydalı, ancak önce bir kesin emin olmak isterler bunların çalıştığından. Biz kendi analizlerimizle, çalışmalarımızla ve kendi tecrübemizle bunların çalışacağını biliyoruz ve kendimizden eminiz, o açıdan bir tereddüt yok'' dedi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ''Yumuşak iniş yapıyoruz. Belki biraz fazla yumuşak, o kadar yumuşak ki kimse hissetmiyor inişi. Gayet yumuşak bir şekilde talep krediler, herhangi bir soruna yol açmadan makul bir şekilde yavaşlıyor'' dedi.

Erdem Başçı, Bursa'da ''Para Politikaları'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, kredilerdeki gelişmelere dikkati çekerek, zorunlu karşılık artışlarının ardından, kredilerdeki büyüme hızının yüzde 25'lik hedefin altında gerçekleştiğini, o yüzden makro ihtiyati sıkılaştırma, daha sonra parasal sıkılaştırmanın etkili olduğunu söyledi.

Cari açığın finansal tarafının bulunduğuna işaret eden Başçı, ''Burada da biz özellikle iyileşme görmek istedik çünkü, aşırı ucuz, bol para çok kısa vadeli ve yabancı para cinsinden. Biz dedik ki 'Bunlar borç ve yabancı para cinsinden kısa vadeli olmasın, mümkün olduğu kadar uzun vadeli olsun ve doğrudan yabancı yatırım olsun'. Şimdi yavaş yavaş doğrudan yatırımlar artıyor, uzun vadeli finansman artıyor. Daha da artacak. O yüzden biz burada cari açık finansmanı diye bir sorun görmüyoruz. O sorun geride kaldı. Cari açık finansmanının şun anda hem kalitesi arttı hem de mevcut herhangi bir sıkıntı orada yok. Aşırı hızlı artış eğilimi de kredilerin ve dış borçlanmanın yavaşladı'' diye konuştu.

Reel sektörün durumuna da değinen Başçı, ''reel sektör mükemmel gidiyor'' dedi.

En hızlı istihdam artışı olan ülkelerden birinin Türkiye olduğunu belirten Başçı, İrlanda, İspanya, ABD, Portekiz, Yunanistan, Japonya, İtalya, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde istihdam düşüşü görüldüğünü anlattı. Başçı, yatırımlar iyi gittiği için sermaye stokunun artmaya devam ettiğini, Türkiye'de işgücüne katılım oranının yüzde 46'lardan yüzde 50'lere çıktığını söyledi.

-''Enflasyon döviz kurlarından, TL'nin zayıflamasından geldi''-

Yabancı basında ''Türkiye'nin çok hızlı büyümesinden dolayı ekonomisinin aşırı ısındığı ve enflasyonunun yükseleceği'' yönünde yorumlar yapıldığını hatırlatan Başçı, şöyle konuştu:

''Halbuki biz diyoruz ki 'hayır, Türkiye'de arz ve talep dengeli bir şekilde artıyor. Buradan gelen enflasyonist bir baskı yoktur. Türkiye'de aşırı hızlı borçlanma problemi vardır ve bizim aldığımız tedbirler burada işe yaramıştır'. Enflasyon nereden geldi o zaman diyorlar? Enflasyon döviz kurlarından geldi, TL'nin zayıflamasından geldi. Onun ilk yarısı biz yaptık, Ağustos'a kadar olan kısmını biz yaptık, isteyerek bilerek Ağustos'tan sonrasını da biz istemedik Avrupa borç krizi yol açtı, biz onu yumuşatmaya çalıştık. Sonuçta oradan istenmeyen bir enflasyonist etki geldi. Dolayısıyla biz hedefe daha yakın olacağımızı zannediyorduk ama Avrupa borç krizinden dolayı hedefin üzerinde olduk. Yarısına yakını kur hareketlerinden gelmektedir. Hizmet enflasyonunda temel enflasyon göstergelerinde onun dışında hiçbir sıkıntı görünmüyor. Aşırı ısınma halen yok. Bilakis iç talep talep oldukça yavaşlıyor, şu an itibariyle bütün göstergeler iç talepte ılımlı bir yavaşlama olduğunu gösteriyor.''

-''Enflasyon hedefi yüzde 5''-

Başçı, Çin Merkez Bankası Başkanı'nın ''Biz yumuşak iniş yapıyoruz, belki biraz fazla yumuşak'' dediğini hatırlatarak, ''Türkiye'nin durumu da biraz ona benziyor. Yumuşak iniş yapıyoruz. Belki biraz fazla yumuşak, o kadar yumuşak ki kimse hissetmiyor inişi. Gayet yumuşak bir şekilde talep krediler, herhangi bir soruna yol açmadan makul bir şekilde yavaşlıyor'' dedi.

Türkiye'nin ortalama enflasyonunun, gelişmekte olan ülkeler ortalamasına yaklaştığını, zaman zaman altına bile düştüğünü belirten Başçı, sadece geçen sene kur etkisinden dolayı geçici bir sapma olduğunu belirtti.

Başçı, enflasyondaki sapmanın geçici olduğunu, genel trendde bir sıkıntı bulunmadığını, ancak beklentilerde hafif bir bozulma olduğunu belirterek, beklentilerdeki bozulmanın önem taşıdığını, en kısa zamanda bunun yönünü değiştirip, tekrar 5'e gelmesini sağlamak durumunda olduklarını, bu nedenle şu anda sıkı para politikası izlediklerini bildirdi.

''2012 yıl sonu enflasyon hedefimiz yüzde 5. Yüzde 5'in bir miktar üzerinde tamamlayabileceğimizi şu anda düşünüyoruz'' diyen Başçı, bu ay içerisinde yayınlayacakları raporda bu konuya ilişkin daha geniş bilgi vereceklerini söyledi.

-''Finansmanın sürüklediği bir cari açık veriyoruz''-

Enerji hariç cari işlemler dengesinin daha makul seviyelerde bulunduğunu, ancak enerjinin katkısının çok fazla olduğunu, petrol fiyatlarının bir anlamda zorladığını vurgulayan Merkez Bankası Başkanı, şöyle konuştu:

''Finansal kontrolde hiçbir sıkıntı olmadığı için buradan döviz kurlarına bir baskı gelmez. O konuda kimse endişe etmesin. Burada finansmanın sürüklediği bir cari açık veriyoruz. Bol finansmanın, ucuz finansmanın sürüklediği bir cari açık veriyoruz halen. Buradan döviz kurlarına bir baskı, düzeltme baskısı gelmez. Bunu bir kenara kaydedin. Avrupa bankalarında ciddi problem olsa bile başka bankalar yine o krediyi Türkiye'ye verirler, çünkü sıfıra yakın faizlerle bol ve ucuz finansman hala dünyada var. Sağlam bir ülke bulduklarında gelirler. Türkiye sağlam bir ülke o yüzden hiçbir sıkıntı yok.''

Başçı, tüketici kredilerinin yüzde 10'lu seviyelere kadar gerilediğine de değinerek, ''Son derece makul. Biz diyoruz ki yüzde 10'lu seviyelerde 2012'de büyürse hiçbir problem yok. Hepimiz rahat ederiz. Ne dış denge ne enflasyon ne de büyüme açısından bir sorun var'' dedi.

Merkez Bankasının, hükümet, BDDK ile birlikte kredi büyüme hedefine ulaştığını ifade eden Başçı, bu sene de enflasyon hedefine ulaşacaklarını kaydetti.

-Ege Cansen: Cari açık düşürülmek isteniyorsa kur sepeti 2.40 olmalı-

Bloomberg HT'ye Merkez Bankası Başkanı Ederm Başçı'nın sepet kur hakkında söylediklerini değerlendiren Hürriyet Gazetesi yazarı Ege Cansen, "Kur sepeti için  2.40 seviyesini, dış ticaret fiyat esnekliğini dikkate alarak, cari açığın gayrı safi iç hasılaya oranının yüzde 10'dan yüzde 6'ya indirilmesi durumu için söyledim. Mutlaka 2.40 olması gerek demedim" dedi.

Cansen, "Bu senenin başından, hatta geçen senenin ortasından itibaren, cari açığı azaltma politikasına yönelik niyet olduğu izlenimi doğdu. Cari açık yüzde 10 seviyelerinde. Birşey yapılmaqzsa daha da kötü olur. Bir sorun var; artan cari açık. Ülkeyi yönetenler bunu azaltmak, yüzde 5-6 seviyelerine düşürmek istiyorlar. Cari açık bir tehlike olarak algılanıyorsa ve tedbir alınıyorsa, ben de , ihracatın artması ve ithalatın azalması için kurun artması gerek diyorum. Dış ticaret fiyat esnekliği var. Bu esneklikle birlikte, cari açık yüzde 5-6 seviyelerine indirilmek isteniyorsa, sepet kur 2.40 olmalı diyorum. Açığınbu seviyeye indirilmesi gibi bir niyet yoksa, sepette 2.40 seviyesine de gerek yok" değerlendirmesinde bulundu.

-devam edecek-