Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, "Temkinli para politikası duruşunun, alınan makro ihtiyati önlemlerin ve zayıf seyreden sermaye akımlarının etkisiyle önümüzdeki dönemde kredi büyüme hızlarının kademeli olarak daha makul düzeylere geleceği öngörülmektedir" dedi.

TCMB Enflasyon Raporuna ilişkin basın toplantısında, yılın üçüncü çeyreğinde küresel para politikalarına dair gelişmelerin finansal piyasalar üzerinde belirleyici olmaya devam ettiğini belirten Başçı, bu dönemde, küresel büyümeye ilişkin kaygıların devamına karşın, Fed'in varlık alımlarını yakın dönemde azaltacağına dair beklentilerin önce oluşturulması ve sonra ötelenmesi nedeniyle, küresel risk iştahının dalgalı bir seyir izlediğini kaydetti.

Küresel iktisadi faaliyetin zayıf seyrini korurken, küresel para politikalarına dair belirsizliklerin bir süre daha devam etmesinin beklendiğini dile getiren Başçı, ABD ekonomisindeki toparlanma eğilimi henüz istikrar kazanmazken yaşanan finansal dalgalanmalarla bütçe tartışmalarının ekonomide finansal koşulları sıkılaştırarak toparlanma üzerinde olumsuz riskler oluşturduğunu, Euro Bölgesi ekonomilerinde bazı olumlu sinyaller gözlenmesine karşın hem yüksek işsizlik oranları hem de kredi aktarım mekanizmasındaki problemlerin ekonomik görünümün zayıf kalmasına neden olduğunu anlattı.

Başçı, küresel para politikalarının yüksek frekansta açıklanan verilere ve ekonomik toparlanmanın gidişatına bağlı olması ve söz konusu verilerin ve toparlanmaya dair göstergelerin oynak seyir izlemesinin, küresel para politikalarındaki belirsizliklerin devam etmesine neden olduğunu vurguladı.

Mayıs ayından bu yana küresel düzeyde para politikalarına ilişkin artan belirsizlik karşısında TCMB'nin, gerek enflasyon göstergelerini gerekse de küresel belirsizliklerin yarattığı makro finansal riskleri gözeterek temkinli bir para politikası uyguladığını ifade eden Erdem Başçı, ek parasal sıkılaştırmalara devam edildiğini ve ağustos ayında ek parasal sıkılaştırmanın etkinliğini artırmak amacıyla gecelik borç verme faiz oranının yüzde 7,75'e yükseltildiğini anımsattı.

Başçı, ağustostan itibaren ise küresel para politikalarına dair belirsizliklerin yurt içine yansımalarının sınırlandırılması açısından TL likidite politikasındaki öngörülebilirliğin artırılmasına karar verildiğini belirterek, "Bu amaçla faiz belirsizliğini azaltma yönünde bir strateji benimsenerek, küresel faiz oranlarıyla yurt içi faiz oranları arasındaki ilişkinin büyük ölçüde zayıfladığı ve piyasa faizlerinin olması gerektiği gibi daha çok yurt içi makroekonomik gelişmelere duyarlı hale geldiği bir çerçeve oluşturulmuştur" diye konuştu.

Erdem Başçı, yılın üçüncü çeyreğinde TCMB'nin piyasaya döviz satım ihaleleri yoluyla döviz likiditesi sağlamaya devam ettiğini, bu gelişmenin de etkisiyle piyasadaki TL likidite açığının artış gösterdiğine vurgu yaptı.

- "Kredi faiz oranları, yılın üçüncü çeyreğinin başından itibaren yukarı yönlü bir eğilim gösterdi"-

Başkan Başçı, TCMB'nin ağustostan itibaren likidite yönetiminin öngörülebilirliğini artırma stratejisine paralel olarak ek parasal sıkılaştırmanın frekansı ve zamanlamasına dair daha fazla bilgi paylaşmaya başladığını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Son dönemde TCMB'nin temkinli para politikası duruşunun sonucunda gerek Bankalararası Repo Pazarı'ndaki faizlerin gerekse zorunlu karşılık maliyeti eklendiğinde Repo-Ters Repo Piyasası'ndaki faizlerin genel olarak yüzde 6,75 ile 7,75 arasında seyrettiği göze çarpmaktadır. Yılın üçüncü çeyreğinde faizler, kısa vadelerde daha belirgin olmak üzere, tüm vadelerde bir önceki Rapor dönemine göre düşerken, getiri eğrisinin eğimi artış gösterdi. Bu durum, küresel risk algılamalarında sınırlı düzelme ve Türkiye'nin ülke risk primindeki düşüşün yanı sıra TCMB'nin faiz belirsizliğini azaltıcı para politikası stratejisinin kısa vadeli faizleri daha fazla etkilemesinden kaynaklandı. Aynı dönemde nominal faizlerdeki düşüş ve enflasyon beklentilerindeki artışla iki yıl vadeli reel faizler de düşüş gösterdi."

2013 yılının ilk yarısında aşağı yönlü hareket eden kredi faiz oranlarının, yılın üçüncü çeyreğinin başından itibaren yukarı yönlü bir eğilim gösterdiğini dile getiren Başçı, dönem boyunca devam eden bu seyrin, küresel finansal gelişmelerle TCMB'nin temmuz ve ağustos ayındaki faiz koridoru aracılığıyla gecelik borç verme faiz oranlarında gerçekleştirdiği sıkılaştırmayı yansıttığını söyledi.

Merkez Bankası Başkanı Başçı, diğer yandan bankaların TL fonlama maliyetini temsil eden mevduat, para takası ve TCMB ortalama fonlama faiziyle bankalarca ihraç edilen bono/tahvil faizlerinin de aynı dönemde yükseldiğini belirterek, yılın ilk yarısında geçmiş yıllar ortalaması üzerinde seyreden kredi büyüme eğiliminin ağustos ayından itibaren geçmiş yıllar ortalamasına döndüğünü, son dönemde yaşanan finansal dalgalanmaların ve temkinli para politikası duruşunun sonucunda yükselen kredi faizlerinin bu yavaşlamada rolü olduğunu belirtti.

Bununla birlikte yılın üçüncü çeyreğinde kredilerin yıllık büyüme oranının yüzde 25 gibi yüksek bir düzeyde seyrettiğini ifade eden Başçı, "Temkinli para politikası duruşunun, alınan makro ihtiyati önlemlerin ve zayıf seyreden sermaye akımlarının etkisiyle önümüzdeki dönemde kredi büyüme hızlarının kademeli olarak daha makul düzeylere geleceği öngörülmektedir. Mevcut politika çerçevesi cari işlemler dengesini olumlu yönde etkilemekte..." dedi.

2011 sonunda tarihi yüksek seviyelerine ulaşan cari işlemler açığının, 2012'de önemli bir düzeltme gerçekleştirdiğini anımsatan Başçı, 2013 başından itibaren 12 aylık birikimli cari açıkta bir bozulma gözlense de bunun temelde geçici bir faktör olan altın ticareti dinamiklerinden kaynaklandığını ifade etti.

Başçı, altın hariç cari işlemler dengesine bakıldığında, 2012 yılında başlayan düzeltmenin yavaşlayarak da olsa 2013 yılında da devam ettiğinin kaydederek, "Reel kur ve kredi gelişmelerinin önümüzdeki dönemde ekonomideki dengelenme sürecini desteklemeleri beklenmektedir. Reel efektif döviz kuru son dönemdeki nominal kur gelişmeleri sonrasında değer kaybetmiş ve aşırı değerli olarak nitelendirilebilecek düzeylerden önemli ölçüde uzaklaştı. Daha makul seviyelerde seyretmesi beklenen kredi büyümesinin, ılımlı nihai yurt içi talep büyümesinin ve reel döviz kurundaki gelişmelerin katkılarıyla cari dengedeki düzelme sürecinin önümüzdeki dönemde de devam etmesi bekleniyor. Bu gelişme küresel belirsizliklerin yüksek olabileceği önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisini finansal istikrar açısından güçlendirecek ve dengelenme sürecini destekleyecektir" diye konuştu.

- "Döviz kuru gelişmelerinin, çekirdek enflasyon üzerindeki etkisi temel mal grubu fiyatları üzerinden gerçekleşiyor"-

Başkan Başçı, enflasyonun 2013 yılının üçüncü çeyreğinde yıllık tüketici enflasyonu yüzde 7,9 oranına düştüğünü anımsatarak, bu gelişmede, TL'de gözlenen değer kaybı ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki artışın etkili olduğunu dile getirdi.

Enflasyon Raporu'nda konvansiyonel olarak, rapor ayındaki kur gerçekleşmelerinin, içinde bulunulan çeyrek için veri olarak kabul edildiğini ve kurların sonrasında endojen olarak para politikası duruşu ile diğer iktisadi gelişmelere tepki verdiği bir çerçevenin dikkate alındığını aktaran Başçı, "Döviz kuru gelişmelerinin çekirdek enflasyon üzerindeki etkisi temel mal grubu fiyatları üzerinden gerçekleşmektedir. Üçüncü çeyrekte hizmet enflasyonu da bir miktar yükselmekle birlikte göreli olarak daha istikrarlı bir seyir izledi. Bu gelişmeler çerçevesinde temel enflasyon göstergeleri de yükseliş sergiledi" diye konuştu.

Başçı, 2013 yılının ikinci çeyreğinde iktisadi faaliyetin, Temmuz Enflasyon Raporu'nda belirtilen görünümden daha olumlu gerçekleştiğini söyleyerek, şöyle devam etti:

"Bu dönemde özel tüketim talebinde belirgin bir canlanma gözlenirken, kamu talebindeki yavaşlamayla nihai yurtiçi talep yataya yakın bir seyir izledi. Diğer yandan, ithalat güçlü oranda artarken, zayıf seyreden küresel talep neticesinde ihracat artışı daha sınırlı oranda gerçekleşmiştir. İktisadi faaliyetin beklenenden daha güçlü gerçekleşmesinde stok değişimi belirleyici oldu. 2013 yılının üçüncü çeyreğine ilişkin veriler, iktisadi faaliyetin ikinci çeyreğe kıyasla daha ılımlı bir artış göstereceğine işaret etmektedir.

Temmuz-Ağustos döneminde tüketim malları üretimi bir önceki çeyreğe göre azalırken, tüketim malları ithalatındaki artış eğilimi devam etmiştir. Yatırımlara ilişkin göstergelerse tüketim talebine kıyasla daha zayıf bir görünüme işaret etmektedir. Bu dönemde ihracat yatay seyrederken, ithalatta belirgin bir düşüş gözlenmiştir. Dolayısıyla, net ihracatın büyümeye verdiği negatif katkının yılın üçüncü çeyreğinde azalması beklenmektedir. İhracat ağırlıklı küresel büyüme endeksi ise bir önceki Enflasyon Raporu'na göre kayda değer bir değişiklik göstermemektedir."

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, "Enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2013 yılı sonunda yüzde 6,3 ile yüzde 7,3 aralığında, 2014 yılı sonunda ise yüzde 3,8 ile yüzde 6,8 aralığında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir" dedi.

Başçı, TCMB Enflasyon Raporu basın toplantısında, yılın ikinci yarısında nihai yurt içi talepteki toparlanmanın ılımlı bir şekilde sürmesinin beklendiğini belirtti.

Son dönemdeki finansal gelişmelere bağlı olarak toparlanma eğilimi üzerindeki aşağı yönlü risklerin arttığını kaydeden Başçı, "Bu bağlamda, 2014 yılı için çıktı açığı tahminleri aşağı yönlü güncellendi. Yurt içi talep gelişmelerinin önümüzdeki dönemde enflasyondaki düşüş sürecine ve cari açıktaki iyileşmeye destek vermesi beklenmektedir" diye konuştu.

Başçı, iç ve dış talep gelişmeleri birlikte değerlendirildiğinde, tahminler üretilirken toplam talep koşullarının 2013 yılsonu enflasyonuna katkısının bir önceki rapor dönemine kıyasla sınırlı ölçüde arttığı bir görünümün esas alındığını aktararak, bu güncellemenin 2013 sonu enflasyon tahminini 0,1 puan artırıcı etkide bulunduğunu dile getirdi.

Yılın 3. çeyreğinde ithalat fiyatlarının Temmuz Enflasyon Raporu'ndaki varsayımların altında seyrettiğini söyleyen Başçı, petrol fiyatlarının öngörülerin bir miktar üzerinde gerçekleştiği ve Rapor'da 107 dolar olarak belirlenen 2013 yılı ortalama petrol fiyatı varsayımının, ekimin ilk üç haftasındaki vadeli fiyatların ortalamasıyla uyumlu şekilde güncellenerek 109 dolara yükseltildiği bilgisini verdi.

Başçı, bu güncellemenin 2013 yıl sonu enflasyon tahminini 0,1 puan artırıcı etkide bulunduğunu aktararak, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Gıda fiyatlarının yıllık artış oranı varsayımı ise bir önceki Rapor'da olduğu gibi yüzde 7 olarak korunmuştur. Diğer bir ifadeyle, son dönemde işlenmemiş gıda fiyatlarında gözlenen olumsuz seyrin geçici olacağı ve fiyatların yılsonuna doğru kademeli olarak normalleşeceği varsayıldı. Maliye Politikası ve Vergi Ayarlamaları Orta vadeli tahminler üretilirken, yılın kalanında tütün ve enerji ürünlerine yönelik bir fiyat ayarlamasının yapılmayacağı varsayılmıştır. Diğer vergi ayarlamaları ve yönetilen/yönlendirilen fiyatların ise enflasyon hedefleri ve otomatik fiyatlama mekanizmaları ile uyumlu olacağı bir görünüm esas alınmıştır. Dolayısıyla, yılsonu enflasyon tahmininde maliye politikasından kaynaklanan bir güncelleme yapılmamıştır."

Başkan Başçı, maliye politikasının orta vadeli duruşu için yakın dönemde güncellenen Orta Vadeli Program (OVP) projeksiyonlarının temel alındığını söyleyerek, bu çerçevede gelecek dönemde mali disiplinin süreceği ve gelecek yıldan itibaren faiz dışı harcamaların Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranının kademeli olarak azalacağının varsayıldığını ifade etti.

- "Enflasyonun, 2014 başlarında önemli bir düşüş sergileyeceği tahmin edilmektedir"-

Başçı, orta vadeli tahminler oluşturulurken para politikasında öngörülebilirliğin kademeli olarak artırılmaya devam edildiği bir çerçevenin esas alındığını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Temkinli duruşun korunarak likidite politikasının genel olarak sıkı tutulduğu ve alınan makro ihtiyati tedbirlerin de katkısı ile yıllık kredi büyüme oranının 2014 yılının ortalarında yüzde 15 referans değerine indiği varsayıldı. Bu çerçevede enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2013 yılı sonunda yüzde 6,3 ile yüzde 7,3 aralığında (orta noktası yüzde 6,8), 2014 yılı sonunda ise yüzde 3,8 ile yüzde 6,8 aralığında (orta noktası yüzde 5,3) gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Enflasyonun orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı öngörülmektedir. Sonuç olarak, bir önceki Rapor'a göre enflasyon tahminleri 2013 ve 2014 yılları için sırasıyla 0,6 puan ve 0,3 puan yukarı yönlü güncellendi. 2013 yılındaki güncellemenin 0,4 puanı döviz kuru gelişmelerinden kaynaklanırken, 0,1 puanı ortalama petrol fiyatı varsayımındaki artıştan ileri gelmektedir. Ayrıca 2013 yılı büyüme görünümünün Temmuz Enflasyon Raporu'nda öngörülene göre daha olumlu gerçekleşmesiyle yukarı yönlü güncellenen çıktı açığının yılsonu enflasyonu üzerinde 0,1 puan yükseltici etki yapması beklenmektedir."

2014 enflasyon tahminindeki güncellemede, döviz kuru ve petrol fiyatlarındaki gelişmelerin belirleyici olduğunu anlatan Başçı, çıktı açığı öngörüleriyle değerlendirildiğinde, maliyet kaynaklı bu unsurların 2014 yıl sonu enflasyonu üzerindeki yükseltici etkisinin 0,3 puan olmasının beklendiğini aktardı.

Başçı, enflasyonun kısa vadede enerji fiyatlarındaki baz etkisi kaynaklı olarak dalgalı bir seyir izlemesi öngörülse de genel olarak aşağı yönlü bir eğilim göstereceğinin tahmin edildiğini de dile getirerek, "Enflasyonun, tütün fiyatlarında 2013 yılı Ocak ayında gözlenen yüksek artışın yıllık enflasyon üzerindeki etkisinin ortadan kalkmasıyla, 2014 başlarında önemli bir düşüş sergileyeceği ve 2014'ün son çeyreğinde hedefle uyumlu seviyelere geleceği tahmin edilmektedir" diye konuştu.

- "Petrol fiyatları gelişmelerinin, yönetilen enerji fiyatları üzerinde sınırlı da olsa yukarı yönlü bir risk oluşturdu"-

Erdem Başçı, son dönemde finansal piyasalarda temelde küresel para politikalarından kaynaklanan bir belirsizlik artışı olduğuna işaret ederek, bunun döviz kurları dahil tüm finansal varlıklarda yeniden fiyatlamaya yol açtığını ve küresel portföy yatırımlarında gelişmekte olan ülkelerin ağırlığının düştüğünü söyledi.

Bu dönemde Türkiye'de, finans ve finans-dışı sektörlerin dış borçlanmalarında herhangi bir sorun yaşanmamasına karşın, portföy kalemlerinde sermaye çıkışı olduğunu anımsatan Başçı, finansal varlıklarda yeniden fiyatlama gerçekleştiğini söyledi.

Başçı, bu gelişmeler karşısında para politikasında, hem makro finansal riskleri dengelemek hem de enflasyon görünümündeki bozulmayı sınırlamak için temkinli bir duruş oluşturduğunu vurgulayarak, "Küresel oynaklıkların Türkiye ekonomisindeki etkilerini sınırlamak açısından para politikasının öngörülebilirliği artırıldı. Önümüzdeki aylarda küresel para politikalarına dair belirsizliklerin azalması halinde bunun hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelere pozitif etkileri olabilecek. Böyle bir durumda gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımları tekrar hız kazanabilecek. Bu senaryonun gerçekleşmesi halinde TCMB döviz rezervlerini arttırıcı yönde adımlar atılabilecek" değerlendirmelerini yaptı.

Küresel düzeyde para politikalarına ilişkin belirsizliklerin artış göstermesi halinde bunun küresel likidite, sermaye akımları ve finansal varlıkların fiyatlanması açılarından etkilerinin gözlenebileceğine dikkati çeken Başçı, böyle bir durumda gelişen ülkelere yönelik sermaye akımlarının zayıf seyretmeye devam edeceğini ve bu durumun enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturabileceğini vurguladı.

Başçı, TCMB'nin bu senaryonun gerçekleşmesi halinde fiyat istikrarını güçlendirmek amacıyla daha uzun süreli ek parasal sıkılaştırma uygulamalarına başlayabileceğini aktararak, şöyle devam etti:

"Enflasyon tahminleri üzerinde risk oluşturan önemli diğer bazı faktörler de gıda ve enerji fiyatlarıdır. Enflasyon Raporu'nda gıda fiyatlarına dair
varsayımlarda bir değişikliğe gidilmedi. Ancak yılın üçüncü çeyreğinde işlenmemiş gıda fiyatlarında düzeltme hareketinin beklentilerin altında kalması ile ilk üç çeyrek itibarıyla tarihsel ortalamalarına göre yüksek seyreden işlenmemiş gıda fiyatları enflasyon görünümü üzerinde yukarı yönlü risk oluşturmaktadır. İşlenmemiş gıda fiyatlarındaki yüksek seviyenin dördüncü çeyrekte de sürmesi durumunda yıl sonu enflasyonu baz senaryo tahminimizdeki yüzde 6,8 değerinin üzerinde gerçekleşebilecek. Enerji fiyatlarında ise son yıllara kıyasla oldukça olumlu seyrin yılın kalan döneminde de korunacağı varsayılmakla birlikte Türk lirasındaki değer kaybının birikimli etkileri ile uluslararası petrol fiyatları gelişmelerinin yönetilen enerji fiyatları üzerinde sınırlı da olsa yukarı yönlü bir risk oluşturduğu belirtilmelidir."

- "OVP'nin gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır"-

Erdem Başçı, son dönemde yaşanan döviz kuru oynaklığına bağlı olarak çekirdek enflasyon göstergelerinde gözlenen yükselişlerin fiyatlama davranışları üzerindeki etkilerinin yukarı yönlü bir risk unsuru olarak belirdiğine dikkati çekerek, bunun yakından takip edildiğini belirtti.

Petrol dışındaki uluslararası emtia fiyatlarındaki ılımlı seyirle, iktisadi faaliyetteki toparlanmanın sınırlı olmasının enflasyon üzerinde başlıca aşağı yönlü risk unsurları olduğunu söyleyen Başçı, "TCMB, para politikası stratejisini oluştururken maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmeleri enflasyon görünümüne etkileri bakımından yakından takip etmektedir. Rapor'da baz senaryoda oluşturulan enflasyon tahminleri OVP'de belirlenen çerçeveyi esas almaktadır. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayılmaktadır" diye konuştu.

Başçı, maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesinin söz konusu olabileceğini vurgulayarak, küresel dengesizlikler karşısında, ekonominin dayanıklılığını koruması açısından maliye ve finansal sektör politikalarındaki temkinli duruşun sürdürülmesinin kritik önem taşıdığına işaret etti.

Orta vadede mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf açığını azaltacak yapısal reformların güçlendirilmesinin, makroekonomik istikrarı destekleyeceğini sözlerine ekleyen Başçı, "Bu yönde atılacak adımlar aynı zamanda para politikasının hareket alanını genişletecek ve uzun vadeli kamu borçlanma faizlerinin düşük düzeylerde kalıcı olmasını sağlayarak toplumsal refaha olumlu katkıda bulunacaktır. Bu çerçevede, OVP'nin gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır" ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, ABD Merkez Bankası için öngörülebilirliğin artmaya başladığını belirterek, "Bundan sonra çok büyük bir sürpriz gelmemesi gerekir. Bundan sonraki ayarlamaların sınırlı olabileceğini tahmin ediyoruz" dedi.

TCMB Enflasyon Raporuna ilişkin düzenlenen basın toplantısında soruları yanıtlayan Başçı, enflasyon görünümüne ilişkin soru üzerine, sözle yönlendirmenin Enflasyon Raporu'nda yer aldığını anımsatarak, sözle yönlendirmenin, dünyanın gündeminde uzun süre kalacak bir politika aracı olduğunu kaydetti.

Başçı, "Bizim yaptığımız çok kısa vadeli sözle yönlendirme oldu. 27 Ağustos konuşmasından itibaren kısa vadeli faiz oranlarının yüzde 6,75 ile yüzde 7,75 arasında dalgalanmasının beklenmesi gerektiğini ve enflasyonda ciddi düşüş olana kadar da bu şekilde devam etmesinin beklendiğini ifade ettik. Dolayısıyla sözle yönlendirmeyi enflasyona bağlayarak yapmış olduk" dedi.

Türkiye'de nispeten talep unsurlarının oldukça güçlü olduğu, istihdam dinamiklerinin de herşeye karşın olumlu olduğu ve Merkez Bankası Kanunu'nun verdiği görev nedeniyle bir önceliklendirme yapmaları gerektiğinden enflasyonu ön plana çıkardıklarını ifade eden Başçı, şunları kaydetti:

"Merkez Bankası'nın büyüme tahminlerini paylaşmıyoruz. OVP tahmini olan yüzde 4 büyüme ile piyasadaki beklenti birbirinden çok uzak değil. Bizim görüşümüz de buna yakın. Daha dengeli bir büyüme olması gerekiyor. 2014'te iç talebin daha az, dış talebin biraz daha fazla katkı verdiği bir görünüm olacağını tahmin ediyoruz. Buradaki temel belirleyici AB'deki toparlanma ile Türkiye'nin AB'ye olan ihracatı konusunda ciddi hassasiyet var."

Uluslararası Para Fonu'nun Madde 4 çerçevesinde danışma için geldiğini hatırlatan Başçı, şöyle devam etti:

"Uluslararası Para Fonu, gerekli görüşmelerini yaptıktan sonra Madde 4 raporunu yazıyor. Merkez Bankası'nın birden fazla hedefine değinmesi bir eleştiri konusu yapılmış fakat Merkez Bankası Kanunu bize açık bir şekilde fiyat istikrarı hedefi vermiş, aynı zamanda finansal istikrara karşı kayıtsız kalmamamız gerekiyor. Finansal krizlerin tamamına yakını iyi günlerde finansal istikrara dikkat edilmemesinden kaynaklandı. Merkez bankaları kriz ortamında fiyat istikrarında tedbir alıp yönetmeye çalışıyor ama iyi zamanlarda daha dengeleyici tedbirleri almakta eksik kalabiliyor. Biz bu yönde aşırı kredi büyümesinin finansal istikrara ilişkin risk olduğunu söylüyoruz. Araç setimizi zenginleştirdik."

- "İhtiyaç kredilerinin hem seviyesi hem de hızı yüksek"-

Başçı, tüketicilerin gelirleriyle orantılı borçlanmasını sağlayacak bir adım atıldığını ve etkili olma ihtimalini yüksek gördüklerini anlatarak, öncelikle kredi kartlarından başlandığını ve ilave adımlar da atılabileceğini söyledi.

Türkiye'de hanehalkına bakınca konut kredileri tarafında borcun oldukça düşük, konut dışı ihtiyaç kredilerine bakıldığında hem seviyesinin hem de hızının yüksek olduğunu ifade eden Başçı, firma kredilerine bakıldığında bankaların daha dikkatli olduğunu, kaldıraçta artış bulunduğunu, ancak tedirgin edecek boyutta olmadığını kaydetti.

- "Şu anda ek parasal sıkılaştırmalar yeterli"-

Fed'in 2014'te alacağı kararın Merkez Bankası politikalarına nasıl etki edeceğine ilişkin soruya Başçı, "Fed ile ilgili mayıs ve haziran ayında önemli sinyal verildi ve önemliydi. ABD Merkez Bankası için öngörülebilirlik artmaya başladı. Bundan sonra çok büyük bir sürpriz gelmemesi gerekir. Bundan sonraki ayarlamaların sınırlı olabileceğini tahmin ediyoruz. Elimizde iyi marjlar var. Şu anda ek parasal sıkılaştırmaların yeterli olabileceğini düşünüyoruz" yanıtını verdi.

Başçı, raporun riskler bölümünde, gelecek dönemde sermaye akımlarının hızlanması veya sermaye akımlarında nispi yavaşlama gözlenmesi alternatiflerinin bulunduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sermaye akımlarının hızlanması halinde rezervlerimizi artırma yönünde adımlar atacağımızı, eğer sermaye akımlarında yavaşlama olursa ek parasal sıkılaştırmaları artırabileceğimizi ifade ettik. İlave sıkılaştırmanın geleceğini öngörmüyoruz, ama gerekirse de enflasyon görünümü açısından PPK yapabilir. Bütün raporda söylediğimiz sinyal; bizden kesinlikle gevşeme beklemeyin, eğer sıkılaşma gerekirse sıkılaşma yapabiliriz."

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, "Döviz kurlarıyla ilgili varsayımımız, Temmuz enflasyon raporunda 1,92 civarında dolar kuruna işaret ediyordu, bu bir çalışma varsayımı. Sermaye akımları hızlanırsa TL değer kazanmaya başlayabilir, o zaman daha aşağı seviyelere de gelebilir" dedi.

TCMB Enflasyon Raporuna ilişkin düzenlenen basın toplantısında soruları yanıtlayan Başçı "Kurda 1,92 tahmininizde bir değişiklik oldu mu?" sorusuna, 1,92 seviyesinin Merkez Bankası'nın kur tahmini olarak alınmaması gerektiğini vurguladı.

Başçı, "Döviz kurlarıyla ilgili varsayımımız, Temmuz enflasyon raporunda 1,92 civarında dolar kuruna işaret ediyordu, bu bir çalışma varsayımı. Biz belirliliği artırdıkça, daha net likitide politikasıyla ilgili öngörülebilirlik konusunda adımlar attıkça ve temkinli duruşumuzu korudukça Türk Lirası'nın değer kazanma ihtimali var. Sermaye akımları hızlanırsa TL değer kazanmaya başlayabilir, o zaman daha aşağı seviyelere de gelebilir" diye konuştu.

Sermaye akımlarının nispeten yavaş seyredebileceğini aktaran Erdem Başçı, "Bizim likitide politikasında daha temkinli bir duruş sergilememiz sonucunda TL nispeten daha güçlü kalabilir. Bunların sonucunda TL'nin değer kazanma ihtimali, değer kaybetme ihtimaline göre daha yüksektir. İstikamet açısından gelecek yılın ilk aylarında da TL'nin değer kazanma ihtimali daha yüksek. Fed sıkılaştırma konusunda ilk adımı atsa bile bunun çok fazla değişeceğini tahmin etmiyoruz" dedi.

"2014 yılında para politikasında öngörülebilirliğin artacağını söylemiştiniz, bunda kademeler nasıl olacak?" sorusu üzerine ilk adımı bugün atmış olduklarını belirten Başçı, yüzde 4,5'ten fonlamada, bugün itibariyle 11 milyar stok bakiye olduğunu söyledi.

"Yarından itibaren bu 10 milyar TL olacak. Bundan sonra 10 milyar TL'yi geçmeyecek diye düşünüyoruz. Bu bir adım. Ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti geri kalan likitide ihtiyacını daha yüksek faizlerden sağlanacağına işaret ediyor. Bu bir öngörülebilirlik unsuru" diyen Başçı, ilave öngörülebilirlikle ilgili adımları kasım ve aralık aylarında atabileceklerini, özellikle 2014 yılı para ve kur politikaları metninde ilave adımlar da atılabileceğini ifade etti.

Politika faizinin hangi koşullarda değiştirilebileceğine ilşkin soru üzerine Başçı, veri hassasiyetinin özellikle ağustos ayında çok arttığını, günde 3 ABD verisi açıklandığını, bunların uzun vadeli kıymetler üzerinde fiyatlama etkisi olduğunu ancak, bunun Türkiye'de kısa vadeli faizler üzerinde herhangi bir fiyatlama etkisinde olmasını arzu etmeyeceklerini belirtti.

Merkez Bankası Başkanı Başçı, "Çünkü ABD'de istihdam verileri bizim enflasyon görünümüne doğrudan bir etki yapmaz, dolaylı bir etki belki yapabilir. O yüzden bu hassasiyetle bakmak amacıyla kısa vadeli sözle yönlendirme sistemine geçtik. Kuvvetli bir para politikasında sıkılaşma, 225-325 baz puan arasında sıkılaşma, sonrasında yatay bir seyir şeklinde bu yönlendirmeyi yaptık ve bu işe yaradı. Baktığınızda kısa vadeli faiz oranlarıyla, özellikle ABD ve Avrupa verileri arasındaki bağlantıların iyice azaldığını gözleyebiliyoruz, elbette uzun vadeli faizlerde bir miktar ilişkili olması kaçınılmaz" diye konuştu.

Zorunlu karşılıklar yoluyla sistemden 70 milyar lira civarında para çektiklerini, bunun çok önemli bir kısmını rezerv opsiyonları yoluyla bankaların fonlama ihtiyaçlarını azaltma yönünde kullandıklarını dile getiren Başçı, "Dolayısıyla fonlama ihtiyacı aşağı yukarı 14 milyar dolar civarında bir yere geldi. Aralık ayındaki toplantımızda 4,5'tan fonlamayı hangi esaslara göre yapacağımızı dair bir çalışma yürüteceğiz. Ön planda yer alan faiz oranı şu anda 6,75 ve enflasyon düşene kadar 6,75'i esas alabilirsiniz" dedi.

2014 yılının nasıl bir yıl olacağını söylemenin kolay olmadığını, para politikasına ilişkin belirsizlik azaldıkça döviz kuru oynaklığında belirsizliklerin azalacağını ve döviz kuru oynaklığının şu anda orta seviyelerde olduğuna değinen Başçı, "Fed sinyalleri istikametinde hareket edildiği sürece döviz kurunda aşırı bir oynaklık artışı beklemek doğru olmaz ama ilave belirsizlik unsurları ortaya çıkarsa oynaklık olabilir" dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, "Eğer ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı 'Bilinmeyen sulardayız' ifadesini defalarca kullandıysa, o zaman dünyanın geri kalan kısmının da bilinmeyen sularda olduğunu tahmin edebilirsiniz. İletişimde ve politika araçlarında ilave araçlara ihtiyaç olduğu kesin" dedi.

TCMB Enflasyon Raporuna ilişkin düzenlenen basın toplantısında soruları yanıtlayan Başçı, dolarizasyonla ilgili gelişmelerin hep iyi tarafta olduğunu söyledi. Kredi büyüme hızına hem döviz hem Türk lirası (TL) kredi bazında baktıklarını kaydeden Başçı, firmalar için, aşağı yukarı düzenli olarak her zaman TL kredi büyüme hızının daha yüksek olduğunu söyledi.

Döviz bazında kredilerin de büyüdüğünü ancak TL kredilerin daha hızlı büyüdüğünü belirten Başçı, şöyle konuştu:

"Bu dolarizasyonu trend olarak çözüyor diye düşünebiliriz. Pozisyon olarak bakıldığında hane halkına biz dövizle borçlanma yasağı getirilmişti. Bu çok isabetli oldu. Hane halkı şu anda dövizde uzun pozisyon taşıyor. Sadece döviz mevduatları var. Dolayısıyla döviz yükseldiğinde bir pozitif servet etkisi yapıyor. Genel trend olarak hane halkı döviz yükseldiğinde satışı tercih ediyor. Bazen soru işaretlerinin arttığı dönemde beklemeye geçiyorlar ama soru işaretleri giderildiğinde normal davranışlarına dönüyorlar. Dolayısıyla biz orada bir sorun görmüyoruz. Biraz soru işaretlerinin arttığı dönemde hane halkının biraz duraklamaya geçtiğini hissettik. Belirsizlik azaldıkça hane halkıda normal davranışına geçti."

"TCMB'yi hizmet enflasyonu ne kadar endişelendiriyor" şeklindeki soruya ilişkin olarak Başçı, hizmet enflasyonu ile ilgili alt unsurlara bakıldığında ulaştırma hizmetleri ve oteller gibi döviz kurlarına daha hassas sektörlerin olduğunu belirterek, devamla şunları kaydetti:

"Oralarda döviz kurlarının biraz etkisi görüldü ama onun geçici olma ihtimali yüksek. Fakat kiraya baktığımızda geçen yıl yüzde 4'lere kadar düşmüştü. Şimdi onun yüzde 6'lara geldiğini görüyoruz. Dolayısıyla kira enflasyonu bir miktar daha kalıcı gibi görünecek bir unsur. Hizmet enflasyonu, bunların dışında ücretlere hassas. Bir de kredi büyümesine hassas hizmet enflasyonu. İç talep ve kredi büyümesi bir miktar etki yapıyor. Dolayısıyla daha sıkı bir duruş, gerek makro ihtiyati araçlar açısından gerekse bizim likidite politikasındaki daha sıkı duruşumuz, hizmet enflasyonu üzerinde olumlu bir etki yapacaktır diye düşünüyoruz."

Cari açığın finansmanı konusuna da değinen Başçı, Türkiye'de daha ziyade bankaların yurt dışından fonlamaları ile cari açığın finanse edildiğini, burada, azalan değil bir miktar artan bir eğilim olduğuna işaret eden Başçı, şöyle konuştu:

"Burada herhangi bir sorun yok. Bankacılık sektörünün durumu gayet iyi olduğu için yurt dışından gerek 1 yıl vadeli gerek 1 yıldan uzun vadeli fon bulmaya devam ediyor. Dolayısıyla Türkiye'de cari açık finanse ediliyor. Bu yıl cari açığın GSYH'ya oranının yüzde 6 civarında gerçekleşmesi gerekiyor. Baz etkileri geçtikten sonra manşet cari açığın daha iyi bir noktaya geldiğini göreceğiz. Yine de yüzde 5 (cari açık/ GSYH) oldukça dikkat çekici bir cari açık oranı. Bizim ne yapıp edip tasarruflarımızı artırmamız gerekiyor. Bireysel Emeklilik Sistemi'nin (BES) etkisi zamanla giderek artacaktır. Yeni BES, tasarruf oranlarında bundan sonra bir artışa yön verecektir."

Başçı, enflasyonu yüzde 5'e düşürmek için kendilerinin mutlaka iç talep konusunda çok sağlam bir duruş sergilemeye devam etmelerinin gerektiğini vurgulayarak, "Tekrar kredi büyüme hızını önce yüzde 20'lere daha sonra yüzde 20'nin de altına çekecek adımları atmaya devam edersek orada enflasyonla ilgili hizmet enflasyonunde ve iç talep ile ilgili konularda kalıcı çözümü sağlamış olacağız. Bunun çok önemli faydaları olacak. Çünkü uzun vadeli faiz oranlarının tek haneye geldiğini gördük. Tek hanelerde kalıcı olması ancak enflasyonun yüzde 5'li seviyelerde kalıcı olması ile mümkün olabilir. O zaman gelecek olan şoklar, uzun vadeli faizleri çift haneye çıkarmamış olur. Büyük bir kazanım olur. O yüzden bu konudaki kazanımlarımızı devam ettirmemiz gerekiyor" diye konuştu.

- "İletişimde ve politika araçlarında ilave araçlara ihtiyaç olduğu kesin"-

İletişimle ilgili zor bir dönemden geçildiğinin açıkça söylenmesi gerektiğini belirten Başçı, "Eğer ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı 'Bilinmeyen sulardayız' ifadesini defalarca kullandıysa, o zaman dünyanın geri kalan kısmının da bilinmeyen sularda olduğunu tahmin edebilirsiniz. İletişimde ve politika araçlarında ilave araçlara ihtiyaç olduğu kesin" dedi.

Başçı, döviz kurlarıyla ilgili serbest kur rejiminde olduklarını anımsatarak, bazen döviz kurlarının her iki yönde de hareket edebileceğini ve çok uzun süre TL'nin değer kaybetmesi durumunda çok ciddi bir kafa karışıklığına yol açtığını kaydetti.

TL'nin değer kazanma ihtimali olduğunu da vurgulayan Başçı, "O ihtimali bizler yüksek görüyoruz. Sebeplerini söyleyeyim; reel efektif döviz kurunun bulunduğu nokta, para politikası duruşu ve elimizdeki faiz dışı diğer araçlar, bilanço araçları... Bu araçları ek parasal sıkılaştırmalarla beraber düşünüldüğünde, TCMB TL'ye değer kazandırmak yönünde gayret gösterecek" diye konuştu.

225 baz puanlık bir sıkılaşmanın gelebilecek şoklara karşı oldukça dayanıklı olduğu bilgisini veren Başçı, baştan sıkılaşma yaptıkları için gelebilecek ufak tefek ilave şoklara karşı yakın planda koridorda ayarlama ihtiyacı görülmediğini aktardı.

Mevcut planın, çekirdek ve başak enflasyon gidişatının, enflasyon hedefi olan 5'in oldukça üzerinde olduğuna işaret ettiğini söyleyen Başçı, bunun gelecek senenin ilk çeyreğinde olumlu gelişmeye dönme ihtimalinin yüksek olmasının yanında, çok kısa vadede hemen yüzde 5'e inmesinin pek beklenmediğini dile getirdi.

Başçı, Türkiye'de yerleşiklerin yurtdışı mevduatları verisinin gecikmeli olarak geldiğine de değinerek, bunun azalması durumunda sermaye girişi olarak düşünülebileceğini sözlerine ekledi.