Şur'da Çin ile komşu olmaya ne kaldı?
Çin’in ennn büyük ikinci ekonomi olduğu bilinciyle yaşayan, girişimlerine ve yatırımlarına buna göre yön verenler parmak kaldırabilir mi lütfen? Teşekkürler, sizleri daha fazla işinizden alıkoymayalım, zira bizim için dünyayı şekillendirmede elini taşın altına koymuş seçkin bir azınlıksınız. Sözümüzün geri kalanı Çin üzerine yaptığımız 893,547,658,546,83… habere rağmen hala Çin’i Kaf Dağı’nın ardında, bizi de Mars’ta zannedenlere.
Çin'in ABD'nin arka bahçesi Kanada'ya sızma çalışmalarından Çin, ABD'yi fena vuracak başlıklı yazımızda daha önce bahsetmiştik. Dünya dönüşüp değişirken oyunda yerimizi almamız gerekiyor. Tabii Çin tüm dünyayı çekirge sürüsü gibi istila ederken “Güçsüz olan et olur, güçlülere yem olur” özlü sözündeki hoşlanmadığımız herhangi bir öğeden biri olmak istemiyorsak eğer…
Çin için ABD'den çok daha kolay yemler de var. Bakınız Şekil 1A komşu Yunanistan. China Ocean Shipping Company Cosco 2009 yılında sessiz sedasız Avrupa'nın en büyük limanlarından biri olan Pire Limanına 35 yıllığına sahip olmuştu. Yunanistan borç batağından kurtulmak için çırpınırken Cosco limanın kapasitesini artırmak için Pire'ye üçüncü iskeleyi dikti bile. Çinli yatırımcı en zayıf halka Yunanistan'dan üzerinden Avrupa'nın göbeğine ulaşıyor.
Bazılarına sadece şampiyon olmak yeterken bazıları ise madalyaların hepsini birden ister. Kendi sınırından çakıltaşı kadar payı bile kendi insanlarına çok gören Çin; dil, din, ırk, bürokrasi demeden sınırları aşıyor.
Çin, sanayiden sanata, ticaretten modaya hayatımızın her köşesinde her hücresine işliyor...
Gucci, Dries Van Noten, Stella McCartney, Leonard, Proenza Schouler, Zac Posen, Jason Wu, Antonio Marras... Kadın okuyucularımız üstlerine alınmasın bu açıklama beyler için. Birbirinden Latince ve etnik bu isimler dünyaca ünlü modaevleri ve bilin bakalım bu sezonki konseptleri ne? Bingo! Tabii ki de Çin. Moda sektörüne yön veren bu dev isimlerin hepsinin birden Savaşın Çiçekleri filminin etkisinde kaldığını düşünüyorsanız eğer, fazla iyimsersiniz.
Ama emin olun bizim modacılar kadar değil. Markalaşmış tüm devler Çin gerçeğinin bir köşesinden tutmuşken bizde Fashion Week'e katılan bazı isimlere nutkum tutuldu. Astral seyahetten esinlendim diyeninden tutun da mutasyona uğramış gen figürü çizdim diyenine kadar yok yoktu.
Arkasına Prorsum yani latince "ileri" adını alarak küllerinden yeniden doğan İngiliz Burberry’nin amiral gemisi Şangay’da. Muhtemelen en fazla taklit edilme rekorunu elinde tutan Fransız Louis Vuitton’un sonbahar-kış defilesinin teması neydi dersiniz? Paris’ten Şangay’a Yolculuk…
Zamanında Japonlar, battı bitti gitti denen İtalyan Prada’ya hayat öpücüğü vermişlerdi. Henüz Çinli son tüketici bunu yapabilecek güçte değil ve fakat ülkenin dünyaya sessiz ve derinden salmaya başladığı imaj kalp masajına eşdeğer. İşte buna çok net bir örnek:
Kozmetik devi Estee Lauder, yakınlarda sadece Çin’e özel bir ürün piyasaya sürdü: Oasio. Adının manasından şekline, içeriğinden pazarlama stiline kadar Çin için tasarlanan ürün ile şirket, Çin pazarını ikinci ana üssü yapmayı hedeflediğini açıkladı. Çıplak gözle bakıldığından yaşı 13 mü yoksa 45 mi anlaşılamayan varlıklar neden Avrupalının gençlik vaadine tamah etsin ki?
Bu soru artık şirket içinde de mi çokça dillendirildi, yoksa her çekik gözlüyü gönlü zengin, cebi zengin Japon zannetmemek gerektiğini mi birileri hatırlattı bilinmez; ürün, tasarım aşamasında binlerce Japon ve Güney Koreli kadın üzerinde de denendi. Böylece dağıtım ve satış ayağının nerede konuşlanacağı da anlaşılmış oldu.
Bununla birlikte "Sadece Çin'e özel ürün" sloganın boş bir vaad olduğunu düşünmüyorum. Çünkü şirket yaklaşık 1 yıl önce Şangay'da dev bir ar-ge merkezi açtı ki sırf imaj olsun diye bu işe girişilmez. Şimdilik düşük iş gücü maliyetinin merkezi bu noktaya çektiği aşikar, fakat ilerleyen vakitte "Sadece Çin'e özel" sloganı kendi kendini gerçekleştirecek.
Bugün ülkenin yarattığı imajdan yararlananlar yarın sayıları çoktan 2 milyarı aşmış son tüketiciden yararlanacak. Bakmayın siz Wen Jiabao'nun açıklamalarında "iç talebi canlandırma" limanından yeniden "ihracat"a dümen kırmasına. İhracat ile büyümek Çin için işin kolay yolu ama bu kadar değerli bir yuan ile işi zor. Çin ekonomisini canlandırmak adına ihracattan beslenebilmek için bile iç talebi canlandırmak zorunda. Çin'in bu değerli yuan ile ABD'ye ihracat yapması zor. Yuan'ın dolar ve euro karşısında seyrine şöyle bir göz atalım.
Grafikte de görüldüğü üzere yuan 2005 - 2008 döneminde dolar karşısında yüzde 17 değer kazanıyor. Lehman Brothers çöküşü ile başlayan kriz ile birlikte ise Çin kuru sabitliyor. fakat 2010'un altıncı ayından itibaren ABD'nin bastırması ile ikinci değer kazanma süreci başlıyor ve yuan dolar karşısında yüzde 9 yol kat ediyor.
Euro Bölgesine geldiğimizde ise süreç dolar ile aynı doğrultuda ilerlemiyor. 2005 - 2008 döneminde fazla bir değerlenme olmadığı için Çin rahat mal satıyor. 2008 - 2010 arasında ise yuan euro karşısında yüzde 25 değer kazanıyor. 2010 hazirandan bu yana ise yüzde 5 ile pek bir değişim göstermiyor.
Bu örnekler size yetmedi mi? O zaman yolunuz düşünce Tahtakale'de etrafınıza biraz daha dikkatli bakın lütfen. Küçük esnaf, sosyal tablo çıkarmak istiyorsanız eğer en net araçtır. Yıllar yıllar önce ülkesinde yemeğe pilav bulamadığı için Türkiye'ye göçüp de esnafın "garibandır" diye himaye altına aldığı Çinliler bugün çoktan patron oldular.