Büyüyen Türkiye'nin küçülen enerji sektörü olmaz
Menendez, Kirk ve Lieberman... İran'a nükleer programından dolayı ambargo uygulanması için bir yıl önce yasa çıkarttıran üç senatör, bu sefer de ambargonun kapsamının genişletilmesi için kolları sıvadı. Kaş yapmak için yola çıkan bu üç senatör gözü çıkardı, çıkaracak...
Senatörlerin hazırladığı Ulusal Savunma Yetki Yasası'na eklenmesi teklifiyle açıklanan önlem paketi, İran ile enerji, liman, nakliyat ve gemi sanayi sektörlerinden herhangi birinde ticari faaliyeti yasaklıyor. Yasağın delinememesi içinse para birimi ile ödemenin yanına altının da içinde olduğu kıymetli maden, grafit, alüminyum ve çelik ekleniyor. Gerekçe ise: "Gemi sanayinde ve nükleer sektörde kullanılabilir..."
İşin bizimle alakalı noktası ise şu...
İran'dan doğalgaz alıp, karşılığını altın ile ödüyoruz. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, yasa hazırlığının ardından basın mensuplarına "Yaptırımların Türkiye'yi kapsamayacağını düşünüyorum. Çünkü bu tür bir yaptırımın İran için değil Türkiye için de bir yaptırım olacağını görürüz. İran doğalgazdaki 2. büyük tedarikçimizdir." açıklamasında bulundu.
İran'ın özellikle askeri kanadı istediği kadar "Yaptırımlar bize yardımcı oluyor, bizi öldürmeyen güçlendirir, bu sayede kendi kendimize yetmeyi öğreniyoruz, vb.." diye açıklama yapsın, güneş balçıkla sıvanmaz. Onlar doğalgaz satmaya biz de almaya mecburuz. Çünkü Bakan Yıldız'ın da dediği gibi: Büyüyen Türkiye'nin küçülen enerji sektörü olmaz.
Altın ile ödemede "Bu ihracat mı yoksa ithalat mı? Cari açığı etkilyeceğinden ülke notumuza bi zararı dokunur mu?" sorunsalı ise ayrı bir nokta. Örneğin, Almanya ile yaptığımız ticarette altın ile ödeme yapsak bunun adı ithalattır. Çünkü bir meta alıyorsunuz, yani ithal ediyorsunuz ve karşılığını da currency olarak değil meta olarak ödüyorsunuz.
Ama söz konusu İran olduğunda yapılan işlem ihracattır. Neden mi? Şöyle ki?
Geçtiğimiz sene yaptırımların başlamasının ardından İran'da iki farklı kur oluşmaya başladı. Öyle ki o dönem İran Merkez Bankası'nın açıkladığı resmi kur ile piyasa kuru arasındaki fark yüzde 40'ı aştı. Bunun ardından İran Ticaret Bakanlığı geçtiğimiz şubat ayında ticarette eşitliği sağlamak için bir genelge yayımladı. Bu genelgeye göre İran'ın bizden ithalat yapabilmesi için önce bize ihracat yapması gerekiyor. Genelgede, İran Devleti tarafından belirlenen kur ile serbest piyasadaki kur arasında büyük fark ve tutarsızlık bulunduğundan İran'a ihraç edilecek 180 çeşit ürünün sipariş kaydının onaylanmasının ancak ihracattan sağlanan döviz geliri tutarı kadar olabileceği belirtiliyordu. Bizim de derdimiz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olduğundan işin kuralına uyduk. Yani, önce doğalgazı al, sonra döviz geliri tutarı kadar altın sat.
-İşi nasıl çözeriz...
Bakan Yıldız, nakit transferi konusunda Enerji Bakanlığı olarak kendilerini sadece doğalgazın temininin ilgilendirdiğini şu sözlerlde dile getirmişti: "Doğalgaz karşılığında ne verildiği önemli değil; altın olur, patates olur, başka şey olur...”
Yıldız'ın bildirime göre ABD'li yetkililer Türkiye ile İran arasındaki gaz sözleşmelerinin yaptırımlar kapsamına alınmamasını kabul etti, şimdi sıra başkan Obama'nın imzasında. Peki ya Obama söz konusu imzayı atmazsa? Geldik mi "Başka şey olur, patetes olur..." kısmına?
İran'ın bizden seve seve satın alacağı, bizim de satarsak bir taşla iki kuş vuracağımız ürünlere şöyle bir göz atalım...
-Kozmetik. İran kadınlarını en büyük merakı kozmetik ve "İyi ki bu sektöre girmişim" diyen Türk kozmetikçileri içinse en büyük dördüncü pazar İran. Sadece araya devletler girmiş olacak dolayısıyla işin çapı da büyüyecek. "Sar bana ordan 1 metreküp doğalgaz... Üç kilo allık versem yeter mi?" yerine tonla satış yapılacak.
-İyi su. İran ile bir benzer bir özelliğimiz daha var. İki ülke de dağlık, iki ülke de deniz sahibi. Bu ne demek? Şair Susuhi'nin de dediği gibi İstemediğin kadar suyun var, lakin tutamazsın denize akar. Hadi tuttun, koruyamazsın çirkefe batar. Baraj suyunu koruyamadıklarından bizim gibi iyi suya muhtaçlar.
-Tekstil ve aksesuar. İç giyim ve aksesuar İran kadının hayatında kozmetik kadar önemli yer tutuyor. Süslü İran kadınlarının İstanbul'u ziyaret etme sebeplerinin başında tekstil alışverişi geliyor.
-Turizm. Bacasız sanayi bu noktada iyi bir çözüm olabilir. Hem ülkeye giren turist sayısı artar ki İranlı turist Avrupalı ya da Arap turist gibi değil, alışverişe geliyor. Hem işletmeler fazlasıyla ihya olur, hem de küçük esnaf. Hem de sorun çözülür.
-İlaç ve sağlık. İran halkı devrim de yapsa evrim de yapsa onca zenginliğe rağmen yosulluktan kurtulamıyor. Yoksulluğun sonucu ise hastalık. Türk ilaç sektörü de büyüyor ve daha da büyüyecek işte bu noktada da yolları kesişiyor. Hayır, tabii ki de canımız ciğerimiz hekimlerimizi satmayacağız. Fakat "zorunlu hizmet" diye bir kavram var, neden çapı genişletilmesin?
İsteyen Zihni Sinir Procesi gibi algılasın, verdiğimiz örnekler pekala da çözüm yolu olabilir. Ayrıca taşımacılık, iklimlendirme ve ambalaj sektörü de böyle bir çözüme gidildiğince fazlasıyla mutlu olacaktır.