Son günlerde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), ilaç fiyatlarında üreticilerden istediği indirim oranını yüzde 10'lardan 40'lara yükseltince ortalık karıştı. Haberlere göre; özellikle ensülin, kanser ve organ nakli ilaçlarında hastalar, ceplerinden para ödemek zorunda kalıyorlar.
İlaç, geniş anlamıyla sağlık, eğitimle beraber sosyal devletin en temel varlık nedeni. Dolayısıyla alınan hizmetin kalitesi, yeterli olup olmadığı, ne kadar para harcandığı önemli. Hatırlanacaktır, son seçimlerin en sıcak başlıklarından birisi de sağlıkta yapılanlar ve yapılacaklardı.
Bir anlamda yerinde bir tartışmaydı. Çünkü çağdaş demokrasilerde siyaset yapmak, kaynakların nereden sağlanacağını ve nasıl harcanacağını oy verene, halka anlatmakla başlar. Siyasetçi nasıl hizmet edeceğini, örneğin sağlıkta daha iyi hizmeti neler yaparak sağlayacağını millete anlatır. Bilinçli seçmen de, kapitalist ekonomilerde hiçbir mal ve hizmetin bedava olmayacağını, doğrudan veya dolaylı bir bedel ödemesi gerektiğini bilir ve sorar: "Harcamaların kaynağı var mı?" Dürüst, popülist olmayan siyasetçi de olabildiğince detayıyla harcamaların kaynağını açıklar. Örneğin, "Sağlık primlerini yükselteceğim" diyebilir. Primler zaten yüksekse vergileri artıracağını veya her işlem için ek kesinti yapacağını söyleyebilir.

SAĞLIK HARCAMALARINDAKİ DEĞİŞİM
Aşağıdaki tablo SGK web sitesinden alındı. Görüldüğü gibi toplam sağlık giderleri çok hızlı büyüyor. Artan nüfus, genç ve yaşlı oranının büyüklüğü; diğer bir deyimle çalışmadan, prim ödemeden sağlık hizmeti alanların sayısı baskıya neden oluyor.
İlaç konusunun gündeme gelmesinin bir nedeni, SGK'nın sağlık harcamalarındaki artış hızının prim tahsilatlarını geçmesi olabilir. Böyle olunca gelecek yıl kurumun açığı ve bütçeden yapılan transferler 69 milyar liraya ulaşacak. Bu rakam toplam bütçe harcamalarının beşte biri kadar. Yanlış anlama olmasın. İçinde sadece sağlık yok. Emeklilik ve diğer yardımları da dahil edince rakam bu kadar büyüyor.
Buna karşılık kamunun yatırıma ayırdığı kaynak 56 milyar liradan biraz fazla. İnsanların işsizlikle boğuştuğu bir ekonomide bu kadar büyük bir kaynağı kullanamamak can sıkıyor.
Anlaşıldığı kadarıyla, tasarruf için ilk akla gelen ilaç harcamaları olmuş. Tablo toplam sağlık harcamalarının yarısına yakınının ilaca gittiğini gösteriyor. Harcamaları kısmak için burada bir şeyler yapılmanın gereği var. En iyi yöntem, şirketleri indirime zorlamak mıdır bilemem. Hatta medyaya yansıyan haberler doğru ise, özel sektör istenen indirimi yapmazsa, devlet ilaç fabrikası kurmayı bile düşünüyormuş. Yukarıda da değindiğim gibi, siyaset kamu kaynaklarının nerelere harcanacağına karar verme sanatıdır.
Ancak ithal edilen her malın fiyatında zorla indirim istenirse bunun adına serbest piyasa ekonomisi denemez. Örneğin, bunun yerine; transfer fiyatlaması, tane ilaç vb. teknik seçenekleri gündeme getirmek daha yararlı olabilir.
Yanı sıra, eğer sağlık harcamalarındaki artış, kamu mali dengelerini zorlamaya başladıysa o zaman, ilaç harcamalarıyla beraber özel hastanelere ödenen tedavi giderlerindeki büyüme hızına da dikkat etmek gerekir. Oradaki artış ilaçtan hızlı. Toplam sağlık harcamaları içindeki payı büyümüş. 2001'de toplamın sadece yüzde 6'sı kadar olan özel hastane tedavi giderleri, 2009 yılında yüzde 16'yı geçmiş. Gelişme ilacın tersi yönde.
Sağlık bedava alınabilecek bir hizmet değil. Dünyanın her yerinde pahalı. Vatandaş olarak bizler vergi, prim ve katkı payı ödemeden nitelikli hizmet alınamayacağını öğrenemezsek, ileride sağlığa ve ilaca daha çok para ödemek zorunda kalırız.

Advertisement