Advertisement

Ödemeler dengesi açığı geçen yıl 77 milyar doların üstüne çıkarak rekor kırdı. Açık, milli gelirin yüzde 10'u civarında. "Endişeye gerek yok. Finanse edildiği sürece açık sorun olmaz" düşüncesi, bana biraz kolaycı bir yaklaşım gibi geliyor. Çünkü bu dünyada karşılığını almadan para vereni henüz görmedim. Ülke olarak ödediğimiz bedele birazdan değineceğim.

AÇIK, BORÇLA KAPATILMIŞ
Önce açığın nasıl kapandığına kısaca bakalım. Açığı kapatmak için 13 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermeye gelmiş.
Çoğunluğu enerji sektörüne. Ancak hepsi yeni yatırım değil, bir kısmı doğrudan istihdam yaratmayan sermaye artırımları. Ama ne olursa olsun sıcak paradan daha iyi.
Geçen yıl yurtdışında yerleşikler hisse senetlerine pek ilgi göstermemişler. Buna karşılık Hazine'nin çıkardığı borç senetleri önemli bir yatırım kalemi olmuş. İç ve dış borçlanma kâğıtlarına 20.5 milyar dolar yatırmışlar.
Bankalar ve reel sektör 2011 'de dışarıdan yoğun olarak borçlanmışlar. Açığın kapanmasına büyük katkıları olmuş. Şirketlerin dış borçlanmalarını büyütmeleri dikkat çekiyor. Bankalar da hem mevduat hem de yeni kredi bularak ülkenin döviz ihtiyacını karşılamaya yardımcı olmuşlar. Yanı sıra TC Merkez Bankası'nın döviz rezervlerine de katkı sağlamışlar.
Bir de 12.5 milyar dolarlık, kaynağı saptanamayan, net hata ve noksan kalemindeki paralar var. Bu tutar az değil. TCMB'nin buna bir çözüm bulmasının veya önermesinin zamanı geldi de geçiyor bile.

BEDELİ FAİZLE ÖDENMİŞ
"Evet, rekor kırılmış ama sorun da çıkmamış. Bu kadar büyük açık için finansman bulunmuş. Daha ne olsun?" denebilir. Doğrudur. Finansal olarak tamamen küreselleşen, merkez bankalarının para saçtığı dünyada döviz bulmak artık eskisi kadar zor değil. Hele bir de 2001 reformlarıyla sağlamlaştırılmış bir ekonomik altyapıya sahip ekonomiye, bedeli ödendiği zaman para her daim bulunabilir.
Bedel sıcak para için faiz, doğrudan yabancı sermaye için kâr transferidir. Dışarıda yerleşik yatırımcılar için asıl önemli olan getirdikleri paranın nemasını almaları ve rahatça dışarıya çıkarabilmeleridir. Bundan emin oldukları sürece, yüksek getiri sağlayan ülkeye yatırım yapmaktan çekinmezler. Bu bağlamda Türkiye'nin dosyası çok temizdir. Başı çok sıkıştığında bile dış borçlarını ödedi. Yabancı yatırımcılar en son Yunanistan'da yaşadıkları "saç tıraşı" gibi olaylara Türkiye'de şahit olmadılar.
Ama paranın bedeli her zaman oldu.
Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, alınan borçlar ve gelen yatırımlar karşılığında yurtdışına transfer ettiğimiz kaynakların toplamı, geçen yıl 16 milyar dolar olmuş. Bunun 13 milyar doları kamu ve özel sektörün faiz ödemeleri. Hazine nin faiz ödemelerine yurtdışı yerleşiklerin aldıkları DİBS'lere ödenen faizler de dahil. Yabancılar daha çok DİBS tutmaya başladıkları için ödenen faizlerde artmış.
Dışarıya yapılan kâr transferleri son yıllarda 3 milyar dolar seviyelerine çıkmış. Bu tutar 2001'de 300 milyon dolar kadardı. Yabancı sermaye girişlerinin büyümesi, elde edilen nemaları da yükselttiği için yurtdışına çıkan döviz artıyor. Eğer yabancı sermeye döviz kazandırıcı bir sektörde faaliyet gösteriyorsa, götürdüğü döviz helal olsun. Yanlış anlaşılmasın, sadece iç pazara yönelik çalışıyorsa ve istihdam yaratıyorsa da bir itirazım yok. Ama bu tür yatırımlar çoğalınca, kâr transferleri de büyüyecek ve sistem onlar için de döviz bulmak durumunda kalacak.
Hatırlatmak istedim.