Advertisement

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Avrupa’da çok su yüzüne çıkmayan bir tartışma var. Kuzeyliler, Akdenizlileri tembel, disiplinden fazla hoşlanmaz, devlete vergi verme alışkanlıkları olmayan insanlar olarak tanımlıyorlar. Dolayısıyla Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekiz’de devletten (AB’den) geçinmenin adetten olduğunu, kemer sıkma önlemlerinin başarı şansının fazla olmadığını düşünüyorlar. Haberler hakkında Türkiye’ye gelen yabancı yatırımcıların düşüncelerini öğrenmeye çalıştım. Aslında yabancı yatırımcılarla senelerdir görüşürüm. Kamuda görev yaptığım dönemlerde sohbet ve sorular genellikle Hazine borçlanma politikaları ve hükümetlerin uygulamaları üzerinde olurdu. Kamudan ayrıldıktan sonra da bu tür görüşmelerim devam ediyor. Başlıklar biraz değişse bile konu ister istemez ekonomi ve siyasete geliyor. Sadece içerideki değil dünyadaki değerlendirmeler de konuşuluyor. Bu bağlamda Avrupa krizi ve son aylarda Yunanistan’daki gelişmeler de ister istemez konu ediliyor.

VERGİ VERMİYORLARMIŞ
Düne kadar hiç soru sormadan Akdeniz ülkelerine para akıtanlar şimdi oralarda vergi ödeme alışkanlığının olmadığına vurgu yapıyorlar. Bir örnek veriyorlar: Yunanistan’da evlerin bahçelerinde bulunan yüzme havuzlarına vergi ödenmesi gerekiyormuş. Ancak kayıtlarda, sadece 250 kadar mükellefin bu vergiyi ödediği ortaya çıkmış. Bir söylentiye göre, Troyka (AB+AMB+IMF) heyeti Google Earth’ten, sadece Atina ve civarında binlerce havuz bulunduğunu saptamış. Otoyollarda para ödeme alışkanlığı da pek yokmuş. Ölenlerin yakınları, sosyal güvenlik kurumlarından haksız gelir edinmeyi alışkanlık haline getirmişler. Turizmde yaz aylarında öğlen saatlerinde çalışmama, “siyesta” yapma çok yaygın bir alışkanlıkmış. Kısa süreli konaklama için adalara giden turistler, çoğu zaman öğle yemeği yiyecek yer bulmakta sıkıntı çekiyorlarmış. İlginç dedikodulardan birisi de, bu ülkelerde yaşayan zenginlerin paralarını herkesten önce yurtdışına çıkarma gayreti. Fransızlar ve Kuzey Avrupalılar bunu da anlamakta zorluk çekiyorlar. Ülkesinden para kaçıranları, çeşitli nedenlerle tasarrufunu yurtdışında tutanları eleştiriyorlar. Onlara hırsız diyen bile var. Ne olursa olsun sonuçta bu ülkelerde yaşayan dar ve sabit gelirliler, her geçen gün biraz daha fakirleşiyorlar. Yaşadıklarından siyasetçileri sorumlu tutuyorlar. Halbuki o siyasetçileri başkaları seçmedi, kendileri oy verdiler. Ama tüketim yapabildikleri sürece kaynağını sorgulamadılar. Borç buldukça harcadılar, siyesta yaptılar. Şimdi borçları geri ödeme zamanı geldi. Belki biraz acıtıyordur. Ama hayat böyle, kurallar çok değişmiyor. Sanırım yukarıdaki örnekler ve tartışmalar size çok yabancı gelmiyor olsa gerek.

EĞİTİMDE 4+4<8
Eğitim uzmanı değilim. Ama üniversitede yarı zamanlı ders veriyorum. Bu alanda her yıl birçok deneyim yaşıyorum. Biliyorum ki, eğitim bir ülkenin geleceğidir. Sürdürülebilir kalkınmanın temel unsurlarındandır. Kesinlikle siyasete kurban edilmemelidir. TBMM gündeminde bir yasa teklifi var. Hakkında detaylı bilgiye Eğitim Reformu Girişimi'nin aşağıdaki adreslerinden ulaşabilirsiniz. http://erg.sabanciuniv.edu/sites/ erg.sabanciuniv.edu/files/ERG Kademeli Egitim Bildirgesi.pdf http://erg.sabanciuniv.edu/sites/ erg.sabanciuniv.edu/files/ERG GerekceMetni SON.pdf Bu yasanın geri çekilmesi ve ilgili kurumlarla en geniş şekilde tartışılarak yeniden düzenlenmesi için bir imza kampanyası açılmış. Duyarlı okurlarımı aşağıdaki web adresinden kampanyayı desteklemeye çağırıyorum. (http://imza.la/444egitimyasasi)