Advertisement

TÜSİAD ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun ortak çalışması olan "2050'ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim" rapor dizisi kapsamında "İşgücü, Sağlık ve Sosyal Güvenlik (Emeklilik) Sistemlerine Bakış Raporları" dün Ankara'da tanıtıldı. Değerli bilim insanlarının raporlarında önemli saptamalar ve öneriler var.
Toplantıda sunumları dinlerken,1992 yılının sonları gözümün önüne geldi. Yurtdışı görevden yeni dönmüş, Hazine'de daire başkanı olarak göreve başlamıştım. Yaklaşan krizle tanışmam, ilk hafta sonu teknik değerlendirme toplantısıyla olmuştu. Kamudaki sorunlar ve SSK'nın açıkları tartışılıyordu. İlerideki büyük dertlerden bahsediliyordu. Ardından 1994 krizi yaşandı. Emeklilik sisteminin sorunları ve çözüm önerileri konuşulmaya başlandı. Sonra Hazine'nin öncülüğünde kapsamlı çalışmalar yapıldı.
Reform için seçenekler ortaya kondu.

EMEKLİLİK SİSTEMİ 2020'DE SORUNLU
Dünkü toplantıda tanıtılan çalışmalar, emeklilik sistemindeki açıkların 2020'li yıllara kadar idare edilebilir olduğunu, sonrası için büyük sıkıntılar olacağını gösteriyor. Bozulmanın en önemli nedeni yaşlanmakta olan nüfus.
Genç nüfusa sahibiz diye çok övünüyoruz. Doğru. Ama bu gençlere kayıtlı ve nitelikli iş bulamazsak ilerisi karanlık. Biliyorsunuz emeklilik sistemimiz dağıtım esaslı. Çalışanlardan kesilen primler, emeklilere maaş olarak ödeniyor. Açık varsa devlet kapatıyor. Diğer bir deyimle, nüfusun içinde gençler çok iken, onlar çalışıp prim ödeyecekler ve havuzda birikecek. 2030'lu yıllar yaklaştıkça nüfus yaşlanmaya başlayıp emekli sayısı çoğalınca bu birikimler, emekli maaşlarını ödemek için kullanılacak. Ancak şimdi gençlere kayıtlı iş bulamazsak, onlar da yaşlanınca az maaşlı emekli olacaklar. Çünkü çalışabilecek nüfusun ödeyeceği primler emekli maaşlarına yetmeyecek.
Çalışmalara göre, işsizlik oranını tek hanede tutabilmek için, ekonominin yılda ortalama yüzde 7 büyümesi gerekiyor. Yüzde 5'lik büyüme oranı ise sadece işsizliğin artmasını engelliyormuş. Yüzde 3'lük büyüme oranını söylemeye gerek yok. Raporlar emeklilik sistemindeki mali dengelerin bozulmasının çözümünü kayıtdışılıkta görüyor. Bu konu vergi toplamaktan tutun da işletmelerde ortaklık hukukuna kadar birçok alanda karşımıza çıkıyor. Ama ne hikmetse siyasetçiler üstünkörü konuşmalar dışında bir şey yapmıyorlar. Tartışmalar bir kez daha gösteriyor ki; bu soruna kalıcı çözüm bulmadan ekonominin önü açılamayacak.

 

BES için özel tertip devlet iç borçlanma senedi (DİBS) önerisi

Emeklilik deyince Bireysel Emeklilik Sistemi'nin ilk emeklilerini vermeye başlayacağı aklıma geldi. 2003 sonbaharında çalışmaya başlayan sistem, seneye ilk emekli ödemesini yapacak. Yanı sıra sisteme devlet katkısı da başlayacak. Ancak faizlerdeki düşüş ve kamu kâğıtlarının düşen getirisi, riski pek sevmeyen BES katılımcıları için önemli. Katılımcıların çoğunlukla hisse senedi ağırlıklı fonlara yönlendirilmesi de aşırı tercih edilen bir yöntem olmamalı. Uzun vadede çok değişken olan bu piyasaları küçük yatırımcılar yakından izleyemiyor.
Sistemi desteklemek için Hazine özel tertip bir DİBS çıkarabilir. Bu yatırım enstrümanı; enflasyona veya başka bir değişkene endeksli, en az 15-20 yıl vadeli, üç veya altı aylık dönemlerde faiz ödemeli olmalıdır. Hazine'nin benzer özellikte kâğıtları var. Burada asıl fark kâğıdın getirisinde. BES için özel çıkarılacak bu kâğıtlar piyasada işlem gören benzerlerinden daha yüksek reel getiri sağlamalıdır. Özel tertip oldukları için ikinci piyasada alınıp satılması yasaklanmalı, sadece BES fonlarının katılımcılarına tahsis edilmelidir. Böylelikle, BES'in cazibesi artırılıp ve emekilik sistemine ilgi biraz daha çoğaltılabilir.