Advertisement

Büyüme rakamları beklenenden düşük geldi. Ekonomiyi istihdam ve kalkınma göstergeleriyle izleyenlerin moralleri biraz bozuldu. Son çeyrekte yüzde 5 civarında büyüme olmazsa yıl sonunda OVP hedefi tutmaz. Büyümenin iki öncü göstergesi de bu yorumu destekliyor. Sanayi imalatı verileri beklenenden hızlı düşüyor. Yanı sıra ödemeler dengesi rakamları da büyüme dostu değil.

FİNANSMANI BOZULUYOR
Cari açıktaki azalış devam ediyor. Ekim ayı itibarıyla 2 milyar doların altına düştü. Buna karşılık finansman kalemleri geçen yıldan farklı seyrediyor. Doğrudan yabancı sermaye girişleri 2011 'in ilk on ayına göre düşmüş. Finansman gereğinin azalmasının bir sonucu gibi görülebilir. Ancak aynı gelişme hisse senedi ve kamu borç senetlerinde görülmüyor. Oradaki girişler geçen yılın aynı döneminin iki katı daha fazla. Özellikle kamu kâğıtlarına yapılan 24 milyar dolarlık yatırım dikkat çekiyor. Hangi tanımla bakarsanız bakın sıcak para girişi ekonominin döviz ihtiyacından fazla. Böylelikle Merkez Bankası rezervlerine 22.6 milyar dolar eklemiş.
Özetlemek gerekirse dışarıdan gelen kaynak büyüme değil yabancı yatırımcı dostu. Gelelim büyüme rakamlarına. Öncelikle açığa kavuşturulması gereken bir soru var. Altın ihracatının büyümeye katkısı ne kadar? Bu konuyu gündeme getirmek istememin nedeni, Kalkınma Bakanlığı-'nın Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu'nun soru önergesine verdiği cevap. Bakanlık aynen şöyle demiş: "2012 yılının ilk çeyreğinde altın ihracatındaki artışın GSYH artışına katkısı 0.42, ithalattaki azalmanın katkısı ise 0.24 puan olarak hesaplanmıştır. Buna göre, 2012 yılının ilk çeyreğinde büyümeye altın dış ticaretinden kaynaklanan toplam katkı 0.65 puan olmaktadır. Net altın ihracatının büyümeye pozitif katkısı olabilmesi için bunun kaynağının yurtiçi üretim olması (katma değer yaratması) gerekmektedir. Altın ihracatının büyümeye katkısı hesaplanırken bu varsayım yapılmıştır."
Bu hesaplar ilk üç ay için. Umarım Kalkınma Bakanlığı; Ali Babacan'ın, İran'a giden altının ihracat değil, ithal edilen doğalgaz ve petrol için yapılan ödeme olduğunu açıklamasından sonra, yılın kalan dönemi içinde bu hesabı tekrar yapar ve açıklar. Bizde yüzde 2.6'lık büyüme nereye düşer anlarız.

HANEHALKI PAY ALAMIYOR
Kanımca büyüme rakamları üzerinde durulması gereken daha önemli konu hanehalkının tüketimindeki azalma. Bu yılın ilk dokuz ayında insanlar tüketememiş. Benzeri gelişme 2001 ve 2009 yıllarında da görülmüş. O yıllar kriz yılları. Özel sektörün harcamalarında da düşüşler görülüyor. Reel olarak yatırımlarda azalma var. Büyümeyi kurtaran kamu harcamaları ve ihracat. Kamunun 2012 bütçesinde başlangıç ödeneklerine göre 13 milyar lira daha fazla harcama yapmayı planladığını biliyoruz. Bu bağlamda oradan gelen katkı bekleniyordu. İhracatın katkısı ise yukarıdaki "altın ihracatı-ithalat ödemesi" konusunun açığa kavuşmasıyla daha netleşecek. Büyüyen ekonomide insanlar harcamalarını çoğaltamıyorsa refahtan pay alamıyorlar demektir. Diğer bir deyimle ekonominin büyüdüğünden bahsederken, aileler daha az tüketebiliyorlar. O zaman bu büyümenin faydası kime? Hanehalkı tüketemiyor, reel sektör yatırım yapamıyorsa büyüme rakamı üç olmuş beş olmuş ne fark eder. İnsanların tüketimlerini azaltmalarının en etkin nedeni gelirlerinin artmaması. Tüketebilmek için borçlanmak zorundalar. Karar vericilerin önünde iki seçenek var. Hanehalkının harcanabilir gelirlerini yükseltmek ya da daha fazla borçlanmalarına yardımcı olmak için TCMB faizlerini düşürmesi. Ben siyasilerin ikinciyi seçeceklerine inanıyorum.