Otoyol ve Boğaz köprülerinin işletme hakkı imtiyazı 25 yıllığına özel sektöre devredildi. Karşılığında devlete 5.6 milyar dolar (yaklaşık 10 milyar lira) ödenecek. İşlem, elde edilen gelire bakılarak yapılan yorumlarda büyük özelleştirmeler arasında gösteriliyor. Öncelikle bu bir özelleştirme değil. İmtiyaz devri, gelir satışı. Yine de konuyu sadece parasal yanıyla ele almak yanlış. Çünkü böyle bakınca neden 10 değil 5 gibi, sonucu olmayan bir tartışma başlar. Bunun yerine işletme hakkı devri sonunda, köprü ve otoyolların daha verimli çalıştırılıp çalıştırılmayacağına, tüketicilerin daha ucuz ve kaliteli hizmet alıp almayacaklarına bakmak önemlidir.
Ayrıca tarihte yapılan imtiyaz devirlerinin yanlışlarından da dersler çıkarmakta yarar var. Günümüze dönüp, konuya bütçe açısından bakarsak. Devlet bu devir sonucunda yıllık 900 milyon lira gelir kaybına uğrayacak. Diğer bir deyimle özelleştirme gelirleri bitince bütçe her yıl yaklaşık 1 milyar lira açık verecek. Asıl sorun burada. Günü geldiğinde oluşacak açık nasıl kapatılacak? Harcamalardan mı kesintiye gidilecek, yoksa ek vergi mi konacak? Hangi harcamalar azaltılacak? Yatırımlar mı, hanehalkına yapılan transferler mi? Hangi vergilerde artırıma gidilecek? Yine KDV ve ÖTV’ye mi zam gelecek? Benzeri sorulara hemen cevap vermek lazım. “Daha o günlere çok var, zamanı gelince milyarlarca liralık bütçede bu kadar küçük miktar için bir çare bulunur” demeyin. Çünkü devletin 25 yılda vazgeçtiği toplam gelir 30-35 milyar dolar civarında. Açığı kapatmanın yolu borçlanmak olmamalı. Şimdiden önlem almakta fayda var.
ABD’nin ‘mali uçurum’u bizi nasıl etkiler?
“Mali uçurum” konusunda her gün farklı haber geliyor. Nedense iyi haberler bizim piyasaları uçuruyor, kötüleri moralleri bozuyor. Bazı “analistler” işi Amerikan Kongresi’ndeki üyelerin geçmişini araştırmaya kadar götürdüler. Buna bakarak yorumlar yapmaya, sonuçlar çıkarmaya çalışıyorlar. Öncelikle şunu belirtmekte yarar var. Sorun bu ay olmazsa gelecek ayın sonunda çözülür. Bir gece veya hafta sonunda yapılacak uzun ve yorucu görüşmelerden sonra iş tatlıya bağlanır, korkulan olmaz. Şimdilik sadece hangi kalemlerin kapsama alınacağı bilinmiyor.
Ama nereden bakılırsa bakılsın sonuç harcama kesintisi ve vergi artışı olacak. Sonuç, orta vadede, ABD ekonomisinin büyüme ivmesini kaybetmesine yol açacak. Yatırım bankalarının araştırmalarına göre, böylesi bir gelişme bizim gibi yükselen piyasa ekonomilerini (YPE) üç yönden etkileyecekmiş. İlki, Amerika’ya yapılan ihracat azalacakmış. Başta Çin olmak üzere birçok YPE gibi, sınırlı da olsa, bizim ihracatımız için de sıkıntılı olabilirmiş. İkincisi, emtia fiyatlarında azalış beklentisi var. Özellikle petrolde olacak düşüşler bizim ekonomimize olumlu etki yaratacaktır. Ödemeler dengesi açığımız pozitif etkilenir. Üçüncü konu bizi en çok etkileyecek bir başlık.
Yapılan çalışmalara göre önümüzdeki yıllar hem ABD hem de AB bölgesinde kamu borçlanmaları artış gösterecek. İlgililer merkez bankalarının parasal genişleme programlarını dikkate almışlar. Ancak yine de bugüne kadar YPE’lerine giden döviz akımlarının tersine dönebileceğini, ABD ve AB’ye geri dönüş başlayacağını öngörüyorlar. Daha doğrusu YPE’lerine giden dövizde eskisi kadar bir artış beklemiyorlar. Eğer tahminler doğruysa dövize ihtiyacı olan YPE’ler arasındaki rekabeti artıracaktır. Kim daha çok getiri sağlarsa para oraya gidecektir. Cari açığı düşük olanlar bu işten en az zararla kurtulacaktır. Bir önlemler demeti de cari açığı azaltmak için lazım